Duygu (Bir Türk Masalı, #1)

9 puan

Bazı yerlerde kitabı bir kenara atıp hıçkıra hıçkıra, söve söve ağlamak istiyorsunuz ama bu mümkün olmuyor. İçinizdeki uçsuz bucaksız merak engel oluyor ağlamanıza. Sinirinizi bozuyor, sivilceler çıkarıyorsunuz, boğazınıza bir yumru oturuyor ama ağlayamıyorsunuz. Bazı yerlerde Duygu ''çok utanıyorum.'', ''yüzüm kırmızıdan mora dönerken...'' gibi utandığını belli eden cümleler kuruyor. Lütfen gidip tam o an yüzünüzün rengine bakın. Sarıdan siyaha kadar her rengi bulabiliyorsunuz yüzünüzde. Rahatlıkla kitabın yarısını mosmor bir suratla okudum diyebilirim.

Kitap kapattığınızda öylece kalmıyor. Siz günlük yaşamınıza devam ederken kafanızın bir köşesi ''Duygu ne yaptı, Sedat nasıl, Ali'm iyi mi, Bekir ne yapıyor, o iş çözüldü mü, bu böyle oldu mu, şu olduktan sonra ne olacak'' diye dönüp duruyor.

Kitap bir takım şeyleri meşrulaştırma algısı da oluşturuyor. Zamanla insanların değiştiğini, değişebileceğini, bu değişimin aslında bir tür zorunluluk olduğunu gösteriyor. Bir takım şeylerdeki önyargıyı yıkıyor ve bu yıkım huzurla huzursuzluk arası bir duygu uyandırıyor. Kitaptan önce ''kesinlikle normal göremezdim ben bunu'' dediğiniz bir şeye kitaptan sonra ''aman canım neler neler yapıyor millet'' demeye başlıyorsunuz.

Karakterler gerçekten yanınızda varmış gibi hissediyorsunuz. Mesela bir şey oluyor Ali'ye doya doya ''Ali'm'' diye sarılmak istiyorsunuz ama sarılabileceğiniz hiç kimse yok. ''Az önce buradaydın be Ali'm...'' dediğinizi sesinizi duyduktan sonra insanlar size tuhaf tuhaf baktıklarında anlıyorsunuz. Şizofrenik, sanrısal bir dünyanın içinde kaybolmuş gibi hissediyorsunuz.

Bu serinin ilk kitabı. Sonrasında sırasıyla Ali'm, Bekir ve Sedat var. Birazdan Ali'm'e başlayacağım. Kitaptan umudum yüksek çünkü bu dörtlüde en çok onu sevdim.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »