Dublörün Dilemması

Profil Resmi
6 puan

ibrahim kurban'ın Murat Menteş maskesi giydirdiği bir Christopher Nolan(senarist-yönetmen) kurgusu gibi. Romanın kurgusunda Murat Menteş'in yaptığı flahsbackler avamca "aaa o öylemiymiş" dedirten zeka numaraları Hollywood 'un dahi çocuğu Christopher Nolan kokuyor. Bu, Menteş'inde bir Nolan hayranı olduğu düşününce daha yerinde bir tespit oluyor. Daha romanın ortalarında nedense böyle bir hisse kapıldım. Romandaki dublör, hikayenin sonunda kopan yüzük parmağı "the prestige" filminden Alfred Borden karakterini çağrıştırdı bana, zaten ortada dolaşan birbirinin aynı onlarca karakter ile the prestij filminde ki Robert'ın tesladan apardığı numaraya benziyor biraz. Ayrıca her karakter ile birlikte hikayenin yeniden, bir önceki hikaye ile örtüşerek ve ona bir şeyler katarak tekrar işlenmesi Nolan 'ın en belirgin haliyle Memento da ortaya çıkan üslubu ile cuk oturmuş. Yani menteş'le-nolan bir yönetmen ve yazar olarak yer değiştirse çok farklı eserler ortaya çıkmazdı kanımca. onun dışında menteş'in sürekli enteresan bilgiler veren üslubu, chuck palahniuk dergahından su içtiğinin en güzel göstergesi.

Özetle kitabı beğenen arkadaşlar için prestige kaçırılmaması gereken bir film bence.

11 yıl, 6 ay

Yorumlar
« geri ileri »

1 ile 2 arası yorum gösteriliyor, toplam 2 yorum.
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Ben bu kitabı henuz okumadım ama birkac yorumdan dolayı merak etmiştim. Kitap ile ilgili pek çok yorum okuduktan sonra direk olarak aklıma Chuck Palahniuk geldi ve okumak konusunda kafamda soru işaretleri oluştu. Ama sizin yorumunuzu okuduktan sonra bu kitabı okumayı ertelemekte sakınca görmüyorum. Hem Chuck Palahniuk hem de Christopher Nolan hayranı olup The Prestige filmini izlemiş olmak, kitabı okurken hayal kırıklığı yaşatır galiba bana.
Yorum için teşekkurler.

11 yıl, 4 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Sanırım herkes yanılıyor bu mevzuda, bana kalırsa ; Murat Menteş, ne tarantino hayranı ne de nolan. tarantino nun senaryosunu yazdığı "ucuz roman" filmin içinde geçen bir sahnenin alıntı olduğunu iddaa ediyor, şayet dikkatlı okumuşsanız, kitapta böyle bir bölüm var.buradan aldığım hissiyat ; yazarın pekte tarantino hayranı olduğu söylenemez. yazarın beyazperde üzerinde izdüşümü ,"Guy Ritchie" nitekim bknz : "ateşten kalbe,akıldan dumana" filmini seyretmiş olsanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınınız,;
hatta o kadar ki filmde bir dinleme sahnesi vardır, tüm olayları vuku bulduğu,o hengamenin başladığı yer o dinleme sahnesidir, ve kitabın en can alıcı bölümü,köpeğin içinde bir dinleme cihazının olduğunu öğrendiğimiz sahnedir, ki yazar filmde olan bu sahneyi adeta başka bir forma sokup daha değişik bir espirili dil yakaladığına inaniyorum.aynı zamanda tarantino filmlerinde benzer özellikler göze çarpar,önce seni dehşete düşürür ve daha sonra yüzünde tuhaf bir tebessümle öylece dımdızlak bırakır; lakın "Guy Ritchie " tarzı daha nahif, daha espirili ve daha fazla aksiyonu boldur, yazar bu yüzden " Ritchie" ile fazlasıyla benziyor

11 yıl     
« geri ileri »