adnantopcu, 129 adet değerlendirme yapmış.  (4/19)
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

8

Aşk gerçekleştiğinde tutkunun bittiğine inanan ben, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu okurken bir kez daha anladım. On üç yaşında bir kızın, bir yazara olan aşkını, acılarını, "Sana, beni asla tanımamış olan sana" cümlesiyle başlayan mektupla anlattığı öykü, tam anlamıyla Zweig klasiğiydi.

Bir Hayat Bir Hayata Değer
Bir Hayat Bir Hayata Değer

8

Ahmet Altan, edebiyatın, sanatın ve sanatçıların eserlerini, aşklarını, ölümlerini, iç dünyalarını, kendisinin üzerinde bıraktığı etkileri, çok uzun zamandır bitmesini istemediğim birbirinden güzel denemeleri yazmış "Bir Hayat Bir Hayata Değer"de. Kamelyalı Kadınlar, Cami Işıklarına Bakan Çocuk, Hep Aynı Kadını Sevmek İsterim Ben, denemeleri beni çok etkileyenlerdi. Sevdiğim yazarların hayatlarını, nelerden etkilendiği, neleri okuduklarını hep merak etmişimdir. Kitap bittiğinde geniş bir okuma listesine sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

Fahrenheit 451
Fahrenheit 451

10

Okuduğun distopik romanlardan sonra keyif almanın kendimce ironik kaçtığını düşünmeme, bıraktığı etki psikolojimi yerlebir etmesine rağmen, salt karakterlerle empati kurmamı sağladığı için okumaktan keyif alıyorum. Otomatik Portakal ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört için de aynı duyguları hissetmiştim. Fahrenheit 451'de, romanın başkahramanı iftaiyeci Guy Muntog, yıllarca kitap yakan, niye, neden yaktığını sorgulamayan, işinde başarılı (!) ve çevresince sevilen bir adam. Geçmişini sorgulayan, sorular soran genç kız Clarisse McClellan'la tanıştıktan sonra, hayatı tamamen değişir Bay Muntog'un. Clarisse, "İtfaiyecilerin uzun zaman önce kitapları yakmadığı ve ateşleri söndürdüğü doğru mu?" diye sorar Bay Muntog'a; "Ateşi söndürmek mi? Kim söyledi bunu sana?" sorusuna karşılık, Clarisse'nin "Yaktığın kitapları hiç okumadın mı?" karşı sorusu, Bay Muntog'u düşünmeye, düşündükçe de sorular sormaya, sorgulamaya başlar ve karanlık geçmişinin sancıları hayatını altüst eder. Tv'nin yaygınlaştırılıp, kültürün içinin boşaltıldığını ve edebiyatı bitirdiğini iddia eder, yazar. Haklıdır da. ''...Eğer dünya kitap okumayanlarla, öğrenmeyenlerle, bilgisizlerle dolmaya başlarsa, kitapları yakmak zorunda kalmazsınız, değil mi? Eğer dünyanın geniş ekranı basketbolla ve futbolla dolar ve MTV içinde boğulursa, gazyağını ateşlemek veya okuyucuyu avlamak için Beatty’lere gerek kalmaz.” Umudun hayatı güzel kıldığı için belki de... İki yıl önce, dünya insanların okumadığı kitaplar yüzünden vicdanlarını sızlattığı zaman güzel olacak, diye bir not yazmıştım. Bugünse, edebiyatın hayatı katlanır kılan tek şey olduğunu...

Kağıt Ev
Arkadaş
Arkadaş

8

Genç Adrian'la Mihail'in dostluğunu anlatır Arkadaş. Samimiyetin, gerçek dostluğun peşinde koşan Adrian, zengin hayatını bırakıp sefalet içinde yaşayamayı tercih eden Mihail'le tanışınca doldurur içindeki boşluğu. Mihail'in sanata ve edebiyata olan tutkusu, Adrian'ı peşinden sürüklerken okuyucu dostlukların filizlenişine tanıklık ettiriyor. "Sefalet, gerçek -yani, hayatı zehirleyen- sefalet, şu içinde yüzdüğüm dipsiz yoksulluk ve pislik değildir, sevdiği hayatı sürmek için bütün imkanlara mâlik olduğu halde, bunu yapamayan insanın durumudur." "Sefalet ve acılar insanı samimî yapar. Daha ileri gidiyorum: ıstırap saadetler yaratır."

En Uzun Gece
En Uzun Gece

8

Öğretmen Selim'le iktisatçı Yelda'nın öyküsü En Uzun Gece. Yelda'yı yalanlarıyla, gizli kaçamaklarıyla aldatan Selim, Yelda'nın kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Kendisine tutkuyla bağlı olan Yelda ilişkilerinin yıprandığından Selim'den uzaklaşma kararı verir. Avrupa'dan gelip Güneydoğu'daki "töre cinayetlerini" araştıran bir ekibe katılır. Güneydoğu'nun sessiz, yalnız bir köyünde hazırlayacağı raporla uğraşıp duygularından uzaklaşmak için aradığı kaçış, hiç unutamayacağı "en uzun gece"yi yaşamasına neden olur! Okuduğum ilk Ahmet Altan romanıydı. Daha çok Güneydoğu sorunlarının geçeceği bir öykü olacağını düşünüyordum, bir ilişkinin perde arkasında Yelda'nın tanık olduğu birkaç acı olayı, harika tasvirlerle keyifle okudum.

Cehennem Çiçeği (Alper Kamu, #2)
Cehennem Çiçeği (Alper Kamu, #2)

9

Eğlenceli anlatımı ve tıpkı Oğullar ve Rencide Ruhlar'daki gibi göndermeleriyle bir solukta okunan Alper Kamu'nun devam romanı. "Neden söz ettiğimi biliyorsunuz. Bütün aşklar küllenir, bütün babalar ölür, bütün hikayeler biter. Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç, bütün çocuklar büyür."