ugur97

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 1 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

ugur97 okumuş.
Düzceli Mehmet

Hiçbir kural tanımayan, sıradışı bir gencin nefes kesen öyküsü. Hayalden, kurgudan uzak, tamamen yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi. Manevi hiçbir inancı ve kuralı kabul etmeden yaşarken, öğretmeninin sevgi ve şefkat dolu ilgisiyle dönüş yapan Düzceli Mehmet, bambaşka bir insan olur. Geçirdiği bir trafik kazasından sonra hayatı büsbütün değişen Düzceli Mehmetin ibret dolu hikayesi, birbirinden ilginç olaylarla devam eder. Düzceli Mehmet, defalarca okuyacağınız enfes bir kitap.

Hiçbir kural tanımayan, sıradışı bir gencin nefes kesen öyküsü. Hayalden, kurgudan uzak, tamamen yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi. Manevi hiçbir inancı ve kuralı kabul etmeden yaşarken, öğretmeninin sevgi ve şefkat dolu ilgisiyle dönüş yapan Düzcel... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
ugur97 okumuş.
Çocukluğum

Yedi yıllık siyasi sürgünden dönen Gorki, 1913 yılında, 1923te Benim Üniversitelerimle bitecek üçlemesinin ilki olan Çocukluğumu kaleme alır. Anlattıklarının kendisine değil, geçmişte ve yaşadığı günlerdeki sıradan Rus halkının hayatına ait korkunç izlenimlerin kasvetli çerçevesinden ibaret olduğunu söyleyen Gorki, hayatının ayrıntılarına, tesadüflerine; tarihinin en büyük dönüşümüne doğru evrilen Rusyanın gerçekliğini yansıtan temsili bir güç kazandırır.Çocukluğum: Hayatın dikenli yollarında.

******

Gorkinin kendi hayatından etkilenerek yazdığı, birbirinin devamı olan üç eser vardır: Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim. Dünya klasikleri arasında yeri doldurulamayacak eserler olan bu kitaplar milyonlarca satarak, severek okunmuştur. Gorkinin çocukluğu yoksulluk içinde, değişik kesimlerden, cahil, kaba insanlar arasında geçmiştir. Bu insanlar eserlerinde o kadar iyi anlatılmışlar ve incelenmişlerdir ki, bu görüşün altında sımsıcak insan sevgisi, işlenmemiş bir duyarlılık vardır.Aç, kültürsüz, bilgiye susayan bu insanlardan yeni bir insan, yeni bir toplum ortaya çıkacakt

************

Kırk yıl önce gemiler bu kadar hızlı gitmezdi. Nijniye yaptığımız yolculuk çok uzun sürüyordu. Güzellikleri ilk tattığım o günleri bugün gibi çok iyi hatırlıyorum. Havalar iyi gidiyordu. Ninem ve ben sabahtan akşama kadar güvertede kalıyorduk. Volganın kıyıları arasında süzülerek gidiyorduk. Açık kahverengi geminin çarkları tembel tembel ve büyük bir gürültüyle gri-mavi suları dövüyor ve köpürtüyordu.



************

Ama gerçek, acımanın çok üstündedir. Ben de yalnızca kendimi değil, sokaktaki sıradan Rus insanının, bir zamanlar ve bu güne gelinceye kadar içinde yaşadığı boğucu, acı ve sıkıntılarla örülü küçücük dünyasını anlatıyorum. -Gorki- (Arka Kapak)

************

Babam karanlık sayılabilecek bir odada, pencerenin önünde beyazlara bürünmüş yatıyor. Gözüme oldukça iri görünüyor. Ayak parmakları garip bir şekilde birbirinden ayrılmış, şefkatli elleri göğüs hizasında birleştirilmiş ancak parmakları hareketsiz. Madeni paraların siyah kenarları her zaman ışıldayan gözlerini gizliyor. Genelde huzurdan parlayan yüzü, şimdi kaygılı bir tebessümde dişlerini ortaya çıkarıyor ve içimi bir ürperti kaplıyor.

************

Çocukluğum, Gorkinin 1921–28 yılları arasında yaşadığı İtalyada yazdığı eserlerdendir.Babası ölünce Annesi tarafından büyük babasının evine bırakılan küçük Aleksey, oldukça zor şartlarda hayat okuluna adım atar.Küçük ve dar bir çevrenin yoksul insanları aralarındaki kaba ilişkiler, çetin koşullar, derin bir gözlemcilikle aktarılır Alekseyin gözünden.Çocukluğum, Rus edebiyatının en güzel öz geçmiş romanları sayılan üçlemenin (Çocukluğum-Ekmeğimi Kazanırken-Benim Üniversitelerim) ilk kitabıdır.

******

Yedi yıllık siyasi sürgünden dönen Gorki, 1913 yılında, 1923te Benim Üniversitelerimle bitecek üçlemesinin ilki olan Çocukluğumu kaleme alır. Anlattıklarının kendisine değil, geçmişte ve yaşadığı günlerdeki sıradan Rus halkının hayatına ait korkunç i... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl
ugur97 okumuş.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 1 ay
ugur97 yarım bırakmış.
Vurun Kahpeye

Romanımızın kilometre taşlarından Vurun Kahpeye, Kurtuluş Savaşının sürdüğü cephelerden birinin, belki de en önemlisinin bağrında geçer: bir taşra kasabasında. Halide Edib Adıvar'ın son derece gerçekçi, ayrıntılara inen gözlem gücüyle yazılmış bu unutulmaz roman, Anadolu aydınlanmasının gerçek kahramanlarına, halkın aydınlanması için hayatlarını hiçe sayan kadınlara adanmış bir ağıt, dönüp dönüp yeniden okunacak bir belge niteliğinde.

Bir yarıyıl ödeviydi Vurun Kahpeye: Okuyacak, özetini çıkaracak, belli başlı kişilerini tahlil edecektik. Bilmem böylesi ödevler yine veriliyor mu? Ödev dosyasında derlediğimiz ödevden, yazdıklarımdan, bugün tek satır, tek sözcük hatırlamıyorum. Ama Aliye'nin yemini -hemen hemen sözcüğü sözcüğüne- ezberimde: Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
SELİM İLERİ

Romanımızın kilometre taşlarından Vurun Kahpeye, Kurtuluş Savaşının sürdüğü cephelerden birinin, belki de en önemlisinin bağrında geçer: bir taşra kasabasında. Halide Edib Adıvar'ın son derece gerçekçi, ayrıntılara inen gözlem gücüyle yazılmış b... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 1 ay
ugur97 okumuş.
Türk Tarihinde Meseleler

Türk tarihi henüz tedvin edilmemiştir. Bu kadar büyük ve mühim bir milletin tarihi için henüz tedvin edilmemiştir demek ilk bakışta insana imkânsız gibi görünse de bu, bir gerçektir. Bunun başlıca üç sebebi vardır: Birincisi, Türk tarihinin başka milletlerle asla ölçüştürülemeyecek kadar geniş bir coğrafya sahasında geçmesi; ikincisi Türk tarihçilerinin devletten çok hanedanlara değer vermesi; üçüncüsü de Türk milletinin tarihi yapan, fakat yazmayan bir millet karakterinde olmasıdır. Bu sebeple Türk tarihinin en çok bilinen şahısları ve olayları üzerinde bile bazen derin fikir ayrılıkları göze çarpmaktadır. Bu kitap, bu fikir ayrılıklarından doğan meselelerin bir bölümünü ele alarak tartışmak, bir sonuca varmak için yazılmıştır. Türk tarihinin meseleleri şüphesiz, yalnız burada ele alınanlardan ibaret değildir. Maksat, bu meselelerden birkaçını göstererek aydınların, özellikle tarihçilerin dikkatini bu konular üzerine çekmek, ihtilâflı noktalarda fikir birliğine varmak için gerekli toplantıların ve tartışmaların yapılmasına yol açmaktır. Bunlar yapılabilirse tarihimiz tedvin olunmak yoluna girecektir.

Türk tarihi henüz tedvin edilmemiştir. Bu kadar büyük ve mühim bir milletin tarihi için henüz tedvin edilmemiştir demek ilk bakışta insana imkânsız gibi görünse de bu, bir gerçektir. Bunun başlıca üç sebebi vardır: Birincisi, Türk tarihinin başka mil... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 1 ay
ugur97 okumuş.
Türkçülüğün Esasları

XX. yüzyılın başında Batıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük akımları birbirleriyle savaşım içindedir. Batıcılar, Batılı değerleri kabul etmiş uluslararası bir Osmanlı toplumu; ulusçuluğu reddeden İslâmcılar, ümmetçi ilkelere dayalı bir toplum yapısı önerirken; Türkçüler, ulusal devlet anlayışını savunuyorlardı. İşte Gökalpin Türkçülüğün Esasları kitabındaki yazıları, bu akımlara karşı ulus ve ulusal devlet görüşünün bir savunusudur. Türkçülüğün Esasları: Uluslaşmanın ve çağdaşlaşmanın gündemi...

******

Ziya Gökalp büyük bir düşünce adamıdır. Büyük düşünce adamları, toplumu etkiler. Fakat yeni ve karmaşık bir düşünce ürettikleri için de daima yanlış anlaşılma ve basmakalıp bir değerlendirme ile basite indirgenme tehlikesine maruz kalırlar. Toplum, büyük düşünce adamlarına ihtiyaç duyduğu dönemde onların ruhundan, tutkusundan ve kişisel özelliklerinden etkilenir. Ama sonradan gelenler o ruhu anlama ihtiyacını yeteri kadar duymadan, tasavvur dünyasında o tutkuyu kendileri de yaşamadan ve fikirlerin ayrıntılarına yeteri kadar dikkat etmeden o büyük düşünce adamına yaklaşırsa, basmakalıp övgüler, anlamsız saldırılar ortalığı kaplar ya da o büyük düşünce adamı görmezden gelinir. Düşüncenin verimliliği onun kişisel bir çeşni olmaktan kurtulmasıyla ve başka zihinlerle eleştirel işbirliği kurmasıyla mümkündür. Düşünceleri kendi köşelerinde kalmaktan kurtaracak bir düşünce geleneğine, eleştirel işbirliğine ihtiyaç vardır. Ziya Gökalp, kendi zamanında bunu yapmıştır. Bizim de onun fikirlerini birer müze eseri gibi saklamak yerine, o fikirlerle düşünmemiz ve gerektiğinde yeni fikirlere doğru ilerlememiz gerekiyor. Prof. Dr. Yılmaz ÖZAKPINAR

************

Türkçülüğün yurdumuzda ortaya çıkmasından önce Avrupada Türklükle ilgili iki hareket oluştu. Bunlardan birincisi Fransızca, Turquerte denilen, Türk hayranlığıdır. Türkiyede yapılan İpekii ve yün dokumalar, halılar, kilimler, çiniler, demirci ve marangoz İsleri, ciltçilerin, tezhipçilerin yaptıkları ciltler ve tezhipler, mangallar, şamdanlar vb. gibi Türk sanat eserleri çoktan Avrupadakİ sanatseverlerin dikkatini çekmişti. Bunlar, Türklerin eseri olan bu güzel şeyleri binlerce lira vererek toplarlar ve evlerinde bir Türk salonu veya Türk odası oluştururlardı. Bazıları da bunları başka milletlere ait güzel şeylerle birlikte, bibloları arasında sergilerdi.

************

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu döneminde, Devletimizin temelleri Ziya Gökalp (1876-1924) fikirleri üzerine inşa edilmiştir. Ziya Gökalpin , Türk Milliyetçiliği fikrini sistemleştirdiği eserleri, gençlerimize vatan ve millet sevgisi aşılar... Öğretmenseniz öğrencilerinize, ebeveynseniz çocuklarınıza güvenle tavsiye ediniz. (Arka Kapak)

************

Ziya Gökalp, Türk kültürünün ulusal nitelikler kazanması gerekliliği üzerinde önemle duran ve bu konuda özgün deneme ve araştırmalarıyla konuya yeni bir boyut getiren çağdaş düşünürlerimizdendir. Çağdaş düşüncelerden yararlanarak toplumumuza ulusçuluk bilincini aşılamış, toplumsal sorunlara bilimsel yöntemlerle çözüm yolları aramış, siyasal alanda da ulusal devlet kavramının ve olgusunun yerleşmesine büyük katkıda bulunmuştur. Türkçülüğün Esasları, düşünürümüzün işte bu konularda yazdığı özgün denemelerinden oluşmuş bir yaptıdır. Günümüz türkçesiyle hazırlanmış olan bu yapıtın, genç kuşakların görüş ve düşüncelerine ulusallaşma ve çağdaşlaşma yönünde bilinçli boyutlar kazandıracağı kanısındayız.

******

XX. yüzyılın başında Batıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük akımları birbirleriyle savaşım içindedir. Batıcılar, Batılı değerleri kabul etmiş uluslararası bir Osmanlı toplumu; ulusçuluğu reddeden İslâmcılar, ümmetçi ilkelere dayalı bir toplum yapısı öner... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 1 ay
Daha Fazla Göster

ugur97 şu an ne okuyor?

ugur97 şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.