Türkiye'de Çağdaşlaşma

Uzun zamandır sahaflarda bile bulmakta güçlük çekilen, Cumhuriyet tarihine damgasını vurmuş 75 kitaptan biri sayılan Niyazi Berkes'in bu başyapıtı 25 sene sonra yeniden yayımlanıyor. Dünyanın en önemli tarihçileri tarafından Türkiye tarihi için birinci kaynak olarak gösterilen kitap, ekonomik yapıya, buna bağlı olarak teknik gelişmelere de ışık tutuyor. Alanındaki en nitelikli inceleme olarak kabul edebileceğimiz Türkiye'de Çağdaşlaşma, Türkiye'nin bugününü anlaması için önemli bir kaynak. YKY'nin Niyazi Berkes'in kitaba sonradan eklediği notları da göz önüne alarak hazırladığı bu baskı, Türkiye'nin gündemiyle ilgili herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir başyapıt.
TADIMLIK
Irad-i Cedit'in işe başlaması ile başkentte bir iltizam piyasası ve mültezim sınıfı gelişmeye başladı. Iltizam işleri, yani Irad-i Cedit hazinesine zaptedilen mukataa ve tımar gelirlerini toplama işlerini mültezimlerle yürütmek devlet adamlarından dindarlık, padişaha sadakat (o zaman yurtseverlik ya da milliyetçilik kavramları yoktu) isteyen işlerdir. Bunlar gölgeli çıkar kombinezonlari yaratabilecek işlerdir. Böyle önemli ve tehlikeli bir reforma girişildiği bir zamanda, Cevdet Paşa'nın deyimiyle vükelâ-yi asr cem-i emval derdine koyulmuştu. Bunlar sabahları Enderun'a uğrayıp öğleden sonraları devlet işlerini evlerinde görürler, geceleri mültezimlerle, Eflâk ve Boğdan prenslerinin başkentteki Rum lobicileri olan Memleketeyn kapı kethüdaları gibi rüşvet vasıtası kişilerle, Âsım'ın deyimiyle çanak yalayıcı esâfilden adamlarla düşüp kalkarlar, mehtaplı gecelerde kayık sefalarına çıkarlardı. Görülmedik tarz ve surette büyük ve müzeyyen hâne ve sahilhâneler inşasıyla ziyade sefahat ve ihtişam içinde yaşayan bir sınıf gelişiyordu. Saltanat büyükleri, Nizam-i Cedit işini servet biriktirme aracı yapmışlardı. Bir yandan kendileri sayısız servet biriktirirken öbür yandan akrabalarını ve adamlarını zengin ediyorlardi. Bunlar padişahin etrafını sararak namuslu kişileri birer bahane ile devlet kapısından uzaklaştırırlar, yüksek rütbeli ulemâyı da semizce arpalıklar ve hediyelerle sustururlardı. Lâle Devri'ni hatırlatan eğlencelerde şeyhler ve sofular bile içkiye dalmıslardı. Cevdet Paşa'nın bildirdiğine göre türedi yeni zenginler, masrafları yüzünden iki ucu bir araya getiremediklerinden gayrimeşru kazanç yollarına sapıyorlar, mültezim ve sarrafların avucuna giriyorlar, onlarin istediklerini yapmaya mecbur oluyorlardı. Bunlara, halkın geçim sıkıntısı içinde olduğu söylendiği zaman, halkı geçim sıkıntısı meşgul etsin daha iyi; bu saltanat beldesi ricâl, kibar, servet erbabı yeridir; bu zenginler beldesine fukara tabakası yakışmaz; devlet sahiplerinin yanında bunların yeri yoktur derlerdi. Sözde halkın sıkıntısına karşı tedbir olarak padişaha rakı ve şarap içme yasağı emirleri çıkarttırıyorlar, dışarıdan gelen süs eşyasının ve pahalı kumaşlardan yapılmış elbiselerin giyilmesini yasak ettiriyorlardı. Padişah katında nüfuzlu kişiler, cem-i emval (servet biriktirme) amacıyla Irad-i Cedit dışında bırakılan mukataalardan başka bölgelerden ilâveler yaptırarak eski gelirlerinin seviyesini sağlamaya çalışırlardı. Bu zümre de, âyân ve derebeyler kadar Irad-i Cedit'in dürüstçe yürürlüğe konmasına karşı olan kişilerdi. Karşılaşılan üçüncü tehlike Osmanlı devletinin İslâm uygarlığı ile Batı uygarlığı ortasında bulunuşunun önemsiz gibi gözüken fakat Irad-i Cedit gidişini köstekleyecek bir önem taşıdığı ortaya çıkan bir takvim sorunu ile ilgilidir. İslâm uygarlığının takvimi ay takvimi, Batı uygarlığının takvimi güneş takvimidir. İki takvim arasında her 33 yılda birinci aleyhine bir yıllık bir fark birikir. Osmanlı devletinin gelirlerinin bazıları ay, bazıları güneş takvimlerine göre hesaplandığı gibi, giderleri de böyle hesaplanmakla birlikte (muhasebe akçesine göre ayarlandırılan gümüş kuruş değerlerinin enflasyon dalgalanmaları yüzünden) devlet gelirleriyle hazine giderlerinin tam bir bütçesini yapmak, özellikle ulûfe harcamalarının gittikçe artmaya başlamasından sonra, imkânsız bir iş olmustu. Güneş yılı ile ay yılı farkı yüzünden, her 33 yılın bütçesi, aradakı farkı kapatmak için atlanır ve Dr. Halil Sahillioğlu'nun hesaplarının gösterdiği gibi sivis yılı denen bu yıl farkı yüzünden asker ayaklanmaları bile olurdu. Bu ay ve güneş takvimi hesapları yüzünden hazine zarara uğradığı gibi, bunun ticaret hayatı, görevli maaşları ve en önemlisi para değeri üzerinde yıkıcı etkileri oluyordu. Eskiden ordunun tımar-zeamet sistemi kesiminde bu fark, önemli malî bir bunalım yaratmadığı halde şimdi Irad-i Cedit ile tımar ve mukataa gelirleri maaşlı yeni ordu hazinesine bağlanınca, vaktiyle Gümrük Emini Hasan Ağa'nin 1790'da gümrük işleri için ay hesabını güneş hesabına çevirme işini mirî mukataa gelirleri için de uygulamaya çalışan defterdar Moralı Osman Efendi, yaptırdığı incelemeler sonunda geçmişteki hazine zararlarının kapsamının dehşetini anladığı gibi, şimdi Nizam-i Cedit gelirleri Irad-i Cedit ile artarken esas mirî hazinenin çok sıkışık olduğu bir zamanda buna benzer bir denkleme yapılırsa hazine gelirlerini de artıracağını hesaplamış, bunların Irad-i Cedit gelirlerinden olanlarının mirî hazineye ait olması gerektiği sonucuna varmıştı. Cevdet Paşa'nın deyimiyle maliye işi iki çatal olmuştu. Bir yandan mirî hazine ödemelerine muhtaç olanlarla Irad-i Cedit hazinesi ödemelerinden yararlanacak olanlar arasında, bir yandan da yıllık faizi 10 keseden aşağı olanlarla mirî hazine arasında bir çıkar çatışması olacak demekti.

Uzun zamandır sahaflarda bile bulmakta güçlük çekilen, Cumhuriyet tarihine damgasını vurmuş 75 kitaptan biri sayılan Niyazi Berkes'in bu başyapıtı 25 sene sonra yeniden yayımlanıyor. Dünyanın en önemli tarihçileri tarafından Türkiye tarihi için birinci kaynak olarak gösterilen kitap, ekonomik yapıya, buna bağlı olarak teknik gelişmelere de ışık tutuyor. Alanındaki en nitelikli inceleme olarak kabul edebileceğimiz Türkiye'de Çağdaşlaşma, Türkiye'nin bugününü anlaması için önemli bir kaynak. YKY'nin Niyazi Berkes'in kitaba sonradan eklediği notları da göz önüne alarak hazırladığı bu baskı, Türkiye'nin gündemiyle ilgili herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir başyapıt.
TADIMLIK
Irad-i Cedit'in işe başlaması ile başkentte bir iltizam piyasası ve mültezim sınıfı gelişmeye başladı. Iltizam işleri, yani Irad-i Cedit hazinesine zaptedilen mukataa ve tımar gelirlerini toplama işlerini mültezimlerle yürütmek devlet adamlarından dindarlık, padişaha sadakat (o zaman yurtseverlik ya da milliyetçilik kavramları yoktu) isteyen işlerdir. Bunlar gölgeli çıkar kombinezonlari yaratabilecek işlerdir. Böyle önemli ve tehlikeli bir reforma girişildiği bir zamanda, Cevdet Paşa'nın deyimiyle vükelâ-yi asr cem-i emval derdine koyulmuştu. Bunlar sabahları Enderun'a uğrayıp öğleden sonraları devlet işlerini evlerinde görürler, geceleri mültezimlerle, Eflâk ve Boğdan prenslerinin başkentteki Rum lobicileri olan Memleketeyn kapı kethüdaları gibi r... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Profil Resmi
10 puan

Türk tarihine ilgi duyanlar için ,kaynak niteliğinde olan mikemmel bir kitap bence. Mutlaka okunmalı.

10 yıl, 10 ay
10 puan

Türkiye'nin 1700'lerden başlayıp günümüze uzanan çağdaşlaşma tarihini anlatan muhteşem bir eser. Muhakkak okunması gereken kitaplardan biri.


Baskı Bilgileri



ISBN
9789750804341

Etiketler: laiklik

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

snejanka judass orkun kalonya dodo dream_passenger
10 kişi

Okumak İsteyenler

muannitsahtegi jackrai spolitic muhibbanıkütüp aportosis
7 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski