Süleyman Uludağ Kitabı

Süleyman Uludağla yolumuzun kesişmesi 1977 yılının ilk ayında öğrencisi, yoldaşımız, dostumuz Mustafa Kara vasıtasıyla oldu. 1966da başlayan yayıncılığımız tecrübeden ve birikimden yoksundu. İyi niyet, heyecan ve el yordamı ile işe başlamıştık. Yıllar geçtikçe nelere eğilmemiz gerektiğini görebildik. 1970in ilk yıllarında İslam Klasikleri serisine karar vermiştik, ama nasıl, nereden başlayacağımızı kestiremiyorduk. Hasan Ali Yücelin tek parti döneminde MEB bünyesinde gerçekleştirdiği (bugün dahi önemini koruyan tercüme hareketi içinde yer alan) Şark Klasikleri dizisini kütüphanelerde (bazılarını Sahaflardan temin etmiş) okumuş, ama dizi oluşturmada bunları yeterli bulmamıştık. Gazalinin İhya ve Kimya-yı Saadeti o yıllarda parlak yaldızlı ciltler içinde yayınlanıyordu. Bugün pek çoğu meşhur ve tanınmış birer isim olan (şimdi kimisi emekli) o yılların Yüksek İslam Enstitüsünün genç öğretim üyelerinin kapısını çalmıştık. Uzun görüşmeler yaptık; doyurucu ve kuşatıcı cevaplar alamadık. Bazıları da böyle bir dizinin çok büyük bütçeler gerektiğini söylemişti. 1976nın son aylarında Kayseriden gelen mektup benim için sevinç, umut ve ışık kaynağı oldu. Mektup Mustafa Karadandı, Süleyman Beyle ilgili idi. Aranan kan bulunmuştu. Süleyman Uludağla (İsmail Karanın da katkılarıyla) önemli eserleri Türk yayın hayatına kazandırdık. Hocanın çalışma hızına uyamayan bütçemiz, bazı çalışmaların başka yayıncılara gitmesine sebep oldu. İpekçilikteki mütevazi evinde doyumsuz sohbetler yaptık. Yalnız kendi sahasında değil, İslâmî ilimlerin her birinde o sahanın uzmanı kadar bilgi sahibi idi. Sorduğumuz sorulara net cevaplar alabiliyorduk. Süleyman Bey benim için kaynaktı. O yıllar çocukları küçük ve ikisi afacandı. Yanımızdaki yaramazlıklarına yüksek sesle kızdığına hiç şahit olmadık. Hocanın yazısı ve müsvetteleri yayıncıyı yorar, ama onunla çalışma zevki herşeyi unutturur, ortaya çıkan netice, kitap, benzersiz bir sevinç kaynağı olurdu. Benim bildiğim hiçbir işe para, maddî kazanç için başlamadı; düşünmedi. Yaradan onun bu halis tavrını da karşılıksız bırakmadı, pek çok şeyi tattırdı; verdi. Bilhassa son iki asırda Müslüman toplumların düşünür ve yöneticileri Batı karşısında yaşadıkları açmazlar ve ikilemlerde, kâh teslimiyeti, kâh sertliği (fikirde kökdendincilik, eylemde şiddet), kâh de sentez adına, yaşaması nerede ise imkânsız ucube fikir ve yapıları seçtiler. Halka ve yöneticilere yol gösterecek, meselelerini çözecek ulemâ ve düşünürler gündemdeki meseleleri çözemedi. Askerî alanda başlayan yenilgiler iktisadî ve sosyal hayatta da devam etti. Batının kurum ve düşünceleri Müslüman ülkeleri istila etti. Yenilikçilerin karşısında gelenekçiler oluştu. İslâm 9. ve 10. asırlarda geniş coğrafyalara yayıldığında, değişik toplum ve kültürlerle karşılaşmıştı. İran, Bizans, Mısır, İspanya gibi yabancı ve güçlü/yerleşmiş kültürlerle karşılaşmanın getirdiği sıkıntıları, problemleri devrin ulemâsı çözebilmiş; İslamın o coğrafyalarda uzun seneler üstün gelmesini sağlamışlardı. 19. ve 20. yüzyılda Müslümanlar, düşünürleri ve yöneticileriyle; karşılaştıkları yeni yapı ve problemleri çözemediler. Çözmek adına yapılan ıslahat/reform hareketleri başarılı olamadı. Günümüzde dine yeniden bakmak, yorumlamak, özünü değiştirmeden meseleleri, problemleri asırların çaresizliğini geride bırakacak şekilde çözmek için cesaret ve inançla çalışmak, düşünmek gerekiyor. Süleyman Uludağı bu yaklaşımda bulduk. İslâm Düşüncesinin Yapısı, İslâmda Faiz Meselesine Yeni Bir Bakış, İslâm Siyaset İlişkileri ve İrana ve Turana Seyahat kitapları bu gayenin eseridir. Bazıları, hâttâ bazı arkadaşları onu fazla radikal ve pratik bulabilir. Biz Hocanın bilgi birikimini, cesaretini, gönül zenginliğini, hoşgörüsünü ve hâlâ devam eden çalışma aşkını çok önemli buluyoruz. Süleyman Uludağ, bürokratik işlem itibariyle emekli olmuştur. Bu kelime ona yakışmaz. Unvan, nüfus cüzdanı, bürokratik işlemler onun sahasına girmez. İnci Enginün gibi kendisinden de emekliliğinde önemli eserler, çalışmalar bekliyoruz. Sağlık ve mutlulukla. Yazı vererek bu kitabı meydana getiren herkese teşekkür ederiz. Başta Mustafa Kara olmak üzere ilgilerini esirgemeyen İsmail Karaya, Hasan Basri Öcalana, Salih Çifte, Abdurrezzak Teke müteşekkiriz. EZEL ERVERDİ

Süleyman Uludağla yolumuzun kesişmesi 1977 yılının ilk ayında öğrencisi, yoldaşımız, dostumuz Mustafa Kara vasıtasıyla oldu. 1966da başlayan yayıncılığımız tecrübeden ve birikimden yoksundu. İyi niyet, heyecan ve el yordamı ile işe başlamıştık. Yıllar geçtikçe nelere eğilmemiz gerektiğini görebildik. 1970in ilk yıllarında İslam Klasikleri serisine karar vermiştik, ama nasıl, nereden başlayacağımızı kestiremiyorduk. Hasan Ali Yücelin tek parti döneminde MEB bünyesinde gerçekleştirdiği (bugün dahi önemini koruyan tercüme hareketi içinde yer alan) Şark Klasikleri dizisini kütüphanelerde (bazılarını Sahaflardan temin etmiş) okumuş, ama dizi oluşturmada bunları yeterli bulmamıştık. Gazalinin İhya ve Kimya-yı Saadeti o yıllarda parlak yaldızlı ciltler içinde yayınlanıyordu. Bugün pek çoğu meşhur ve tanınmış birer isim olan (şimdi kimisi emekli) o yılların Yüksek İslam Enstitüsünün genç öğretim üyelerinin kapısını çalmıştık. Uzun görüşmeler yaptık; doyurucu ve kuşatıcı cevaplar alamadık. Bazıları da böyle bir dizinin çok büyük bütçeler gerektiğini söylemişti. 1976nın son aylarında Kayseriden gelen mektup benim için sevinç, umut ve ışık kaynağı oldu. Mektup Mustafa Karadandı, Süleyman Beyle ilgili idi. Aranan kan bulunmuştu. Süleyman Uludağla (İsmail Karanın da katkılarıyla) önemli eserleri Türk yayın hayatına kazandırdık. Hocanın çalışma hızına uyamayan bütçemiz, bazı çalışmaların başka yayıncılara gitmesine sebep oldu. İpekçilikteki mütevazi evinde doyumsuz sohbetler yaptık. Yalnız... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9789759950965

Etiketler: kişiler

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski