İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri

Ülkemizde uygulanan eğitim ve kültür politikalarının bir sonucu olarak üniversitelerimizde Batı felsefesi okutulduğu halde 1970li yıllara gelinceye kadar İslâm felsefesine yer verilmemişti. İlk defa 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi Kürsüsü kurulmasına karar verildi ve bu kürsü 1973-1974 ders yılında öğretime başladı. 1982 yılında çıkarılan YÖK yasasında, felsefe bölümü bulunan edebiyat fakültelerinde İslâm felsefesi derslerinin Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi Anabilim Dalı kapsamında okutulması ilke olarak yer aldığı halde, gerek o gün için bu alanda yetişmiş akademisyenlerin bulunmayışı, gerekse bazı ideolojik mülahazalar sonucu, Türk üniversitelerinde birkaç istisna dışında bu anabilim dalı aktif hale gelemedi. Bunda İslâm felsefesini bir teoloji olarak göstermek isteyenlerin haksız ve kasıtlı iddialarının payı olduğu gibi, isminin başında İslâm kelimesinin bulunmasına dahi tahammül edemeyen bağnazlıkların de etkisi sözkonusudur. Oysa bu çevreler, Batıda Hıristiyan teolojisini temellendirmek üzere geliştirilen, üniversite ders programlarında ve felsefe tarihlerinde gerektiği kadar yer verilen ve İslâm düşüncesindeki Kelâm akımına karşılık gelen skolastik felsefeye hoşgörüyle baktıkları halde, Gazzâlî dışında hiçbiri teolog olmayan İslâm filozoflarından bu hoşgörüyü esirgemektedirler ki, bu da ülkemizdeki kendi kültürüne yabancılaşma olgusunun acı bir sonucudur.Şu var ki, YÖK yasası uyarınca Yüksek İslâm Enstitülerinin İlâhiyat Fakültesi kimliğine kavuşmasıyla bu fakültelerde Batı felsefesinin yanında İslâm felsefesi dersleri de programa alınmış, yirmi yıl gibi kısa bir zaman içinde bu alanda değerli araştırmalar yapan her düzeyde uzman yetişmiştir. Ancak iyi bir felsefe formasyonu için öğrencinin derslerde felsefe metinlerini doğrudan yazıldığı dilde takip etmesi gerektiği halde, ne yazık ki ülkemizde uygulanmakta olan yabancı dil eğitimi bu imkânı sağlayacak düzeyde değildir. Öte yandan Batı felsefesi alanında gerek kaynak niteliğinde gerekse popüler mâhiyette birçok eser dilimize çevrildiği halde İslâm felsefesiyle ilgili çeviriler son derece yetersizdir. Bu durum karşısında öncelikle İslâm felsefesinin klasik dönemine (IX-XIII. yüzyıllar) ait metinleri Türkçemize kazandırarak öğrencinin daha iyi yetişmesine yardımcı olmak ve bu yolun yolcularının beklentilerine cevap vermek amacıyla Kindî, Ebû Bekir er-Râzî ve Fârâbî gibi İslâm filozoflarının bazı eserlerini tercüme ederek yayımlamıştım. Şimdi ise aynı dönemde yetişmiş olan ve dünya felsefe literatüründe önemli yerleri bulunan 13 filozofumuza ait toplam 41 metni seçip tercüme ederek birarada yayımlamanın mutluluğunu yaşamaktayım.Tercümesini sunduğumuz metinler, filozofların vefât tarihleri esas alınarak sıralanmıştır. Bunun tek istisnası, Sühreverdîden sonra vefât etmesine rağmen, Endülüsteki İslâm felsefesi geleneğini bir bütün olarak sunmak amacıyla, selefi İbn Bâcce ve İbn Tufeylden sonra yer verilen İbn Rüşde ait metinlerdir. Her metnin ilk sayfasındaki dipnotta tercümede esas alınan metnin tam künyesi gösterilmiş, anılan metnin sayfa numaraları kitapta köşeli parantez içinde verilmiştir. Metinlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmak üzere ilave edilen arabaşlık ve açıklamalar köşeli paranteze alınırken, kelime ve kavram açıklamaları normal parantez içinde düz olarak, müelliflere ait orijinal kavramlar ise normal parantez içinde fakat italik olarak gösterilmiştir. Metinlerde geçen sûre ve âyet numaraları metin içinde köşeli parantezde, hadislerin tahrîci ise dipnotta verilmiştir. Bu arada metinlerden önce, her filozofun hayatı ve İslâm felsefesi tarihindeki yeri ana hatlarıyla ele alınmış ve bu konuda başvurulabilecek bazı modern kaynaklara yer verilmiştir. Metinlerde geçen şiir parçaları da tarafımızdan manzum olarak Türkçeye çevrilmiştir.Bu yorucu çalışmada yardım ve desteklerini gördüğüm değerli arkadaşım Doç. Dr. Hüseyin Sarıoğluna, bu eserin gün yüzüne çıkmasında olağanüstü gayret gösteren ve önemli katkıları bulunan sevgili oğlum M. Cüneyt Kayaya, ayrıca bu titiz çalışmayı bir zevk ve estetik haline getiren Klasik çalışanlarına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.Gayret bizden, başarı Allahtan.

Ülkemizde uygulanan eğitim ve kültür politikalarının bir sonucu olarak üniversitelerimizde Batı felsefesi okutulduğu halde 1970li yıllara gelinceye kadar İslâm felsefesine yer verilmemişti. İlk defa 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi Kürsüsü kurulmasına karar verildi ve bu kürsü 1973-1974 ders yılında öğretime başladı. 1982 yılında çıkarılan YÖK yasasında, felsefe bölümü bulunan edebiyat fakültelerinde İslâm felsefesi derslerinin Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi Anabilim Dalı kapsamında okutulması ilke olarak yer aldığı halde, gerek o gün için bu alanda yetişmiş akademisyenlerin bulunmayışı, gerekse bazı ideolojik mülahazalar sonucu, Türk üniversitelerinde birkaç istisna dışında bu anabilim dalı aktif hale gelemedi. Bunda İslâm felsefesini bir teoloji olarak göstermek isteyenlerin haksız ve kasıtlı iddialarının payı olduğu gibi, isminin başında İslâm kelimesinin bulunmasına dahi tahammül edemeyen bağnazlıkların de etkisi sözkonusudur. Oysa bu çevreler, Batıda Hıristiyan teolojisini temellendirmek üzere geliştirilen, üniversite ders programlarında ve felsefe tarihlerinde gerektiği kadar yer verilen ve İslâm düşüncesindeki Kelâm akımına karşılık gelen skolastik felsefeye hoşgörüyle baktıkları halde, Gazzâlî dışında hiçbiri teolog olmayan İslâm filozoflarından bu hoşgörüyü esirgemektedirler ki, bu da ülkemizdeki kendi kültürüne yabancılaşma olgusunun acı bir sonucudur.Şu var ki, YÖK yasası uyarınca Yüksek İslâm Enstitül... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
975-8740-10-5

Etiketler: din felsefesi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Esma Aygn Ykn aktura
3 kişi

Okumak İsteyenler

özlem zeynep
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski