Gün Ortasında Arzu

Usta işi hikâyeler...Behçet Çelikin hikâyelerinde, okuduklarımız kadar okumadıklarımız da yer tutar, denebilir ki bu hikâyelerin asıl nirengi noktasını onlar oluşturur; dışarıda bırakılanlar, yazılmayanlar, söylenmeyenler... Dolayısıyla, olan bitene odaklandığımız ilk bakışta değil, esas olarak ikinci bakışta, ikinci okuyuşta çarpacaktır bizi bu hikâyeler. Anlatıcı gibi hikâye kişileri de kendi hikâyelerini abartmaya, süslemeye kalkışmazlar. Sürprizli sonlar gereksiz birer yüktür: Zaten her şeyin olup bittiği, fedaların, vazgeçişlerin, düş kırıklıklarının bile geride kalmaya başladığı andır, bir Behçet Çelik hikâyesinin başladığı nokta. Hikâyenin sonundaki aydınlanma anını kahramanlar değil, biz okurlar yaşarız, artık o öykünün öncesini kurabilmeye başlamış, metin karşısında aydınlanmışızdır çünkü... Bir şifre, çetrefil bir bilmece, sırrına erilecek bir anlam da söz konusu değildir; Raymond Carver, Vüsat O. Bener ve Barış Bıçakçıyla akrabalığı olan Çelikin metinleri, şifreden çok şiire yakındır. Okur tarafından keşfedilmeyi bekleyen yalın bir şiire.Kaldırımın altında cinayetlerden, katliamlardan, sahipsiz cesetlerden, tuzaklardan, havaya uçan, uçuran, uçurulan hayatlardan oluşmuş, katılaştıkça katılaşmış, yanık kokan bir alaşım akıyor. Dünya kanıyor, çürüyor kaldırımın altında; kimse farkında değil. Kaldırımın üstünde oyunlar oynuyoruz; evlilik oyunları, para kazanma, kaybetme oyunları, tatile çıkma, dinlenme, yorulma, sevişme, hatta dünyayı değiştirme oyunları. En fenası, biz oyunun farkındayız oyunu. Oynamıyorum, havlu attım, deyip bunu pek güzel sahneye koyan, başkalarından, daha havlu atmamışlardan ya da hiç atmayacak olanlardan alkış bekleyenler de az değil. Onları görünce kimselere söylemeden –söyleyecek kimse bırakmadan çevremde– sessizce havlu attım. Fark mı bu?

Usta işi hikâyeler...Behçet Çelikin hikâyelerinde, okuduklarımız kadar okumadıklarımız da yer tutar, denebilir ki bu hikâyelerin asıl nirengi noktasını onlar oluşturur; dışarıda bırakılanlar, yazılmayanlar, söylenmeyenler... Dolayısıyla, olan bitene odaklandığımız ilk bakışta değil, esas olarak ikinci bakışta, ikinci okuyuşta çarpacaktır bizi bu hikâyeler. Anlatıcı gibi hikâye kişileri de kendi hikâyelerini abartmaya, süslemeye kalkışmazlar. Sürprizli sonlar gereksiz birer yüktür: Zaten her şeyin olup bittiği, fedaların, vazgeçişlerin, düş kırıklıklarının bile geride kalmaya başladığı andır, bir Behçet Çelik hikâyesinin başladığı nokta. Hikâyenin sonundaki aydınlanma anını kahramanlar değil, biz okurlar yaşarız, artık o öykünün öncesini kurabilmeye başlamış, metin karşısında aydınlanmışızdır çünkü... Bir şifre, çetrefil bir bilmece, sırrına erilecek bir anlam da söz konusu değildir; Raymond Carver, Vüsat O. Bener ve Barış Bıçakçıyla akrabalığı olan Çelikin metinleri, şifreden çok şiire yakındır. Okur tarafından keşfedilmeyi bekleyen yalın bir şiire.Kaldırımın altında cinayetlerden, katliamlardan, sahipsiz cesetlerden, tuzaklardan, havaya uçan, uçuran, uçurulan hayatlardan oluşmuş, katılaştıkça katılaşmış, yanık kokan bir alaşım akıyor. Dünya kanıyor, çürüyor kaldırımın altında; kimse farkında değil. Kaldırımın üstünde oyunlar oynuyoruz; evlilik oyunları, para kazanma, kaybetme oyunları, tatile çıkma, dinlenme, yorulma, sevişme, hatta dünyayı değiştirme oyunları. En fenası, bi... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

Ciltsiz, 132 sayfa
Can Yayınları tarafından yayınlandı


ISBN
9789750712593
Dil
Türkiye Türkçesi

Diğer baskılar


Etiketler: hikâye

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

fischermaux bilalante ceysu07 Ulrich ErenMutluay
12 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski