Kitap Notları, 242 adet değerlendirme yapmış.  (2/35)
The 500
The 500

7

Yazarın anlatımını beğendim. Sarkastik bir dili var. Benzetmeleriyle, tiye almasıyla, verdiği detaylarla keyif veriyor. Roman yavaş başlasa da son 100 sayfada çok hızlanıyor. Sonunu baştan bilmek bence biraz dezavantaj ama yine de heyecanla okudum. Son bölümlerde olayı biraz abartmış gibi geldi. Biraz da tesadüfe bak filan dedim ama yine de güzeldi.

Kadının Adı Yok
Kadının Adı Yok

7

Hem Duygu Asena adını hem de kitabın adını çok duymuştum. Kadına şiddet haberlerine hemen "kadının yine adı yok"" yok diye menşet yapıştırılmasından da sıkılmıştım. Tabi bir de erkek düşmanlığı klişesi var. Neymiş bu kitap diyip okudum. Ne kadar yanlış anlaşılmış, ne kadar anlaşılmamış bir kitapmış... Öncelikle şunu söyleyeyim ahlakı bozacak ufacık bir şey yok içinde. Yazar ne bir detaylı sevişme sahnesi anlatıyor, ne çıplaklık veya aşırılık kullanıyor. Zamanında bu kitabın içerdiği fikirleri beğenmeyenler tarafından yasaklandığı açık. Üstelik hep iddia edildiği gibi erkek düşmanlığı da içermiyor. Kahramanımız ona saygı göstermeyen, sarkıntılık eden, onu küçük gören erkekleri kınıyor, onlara karşı çıkıyor ama bu mu erkek düşmanlığı? Baş kahraman olgunluğa erdiğinde hayatına giren tüm erkeklere teşekkür ediyor. Hepsinin kendisine bir şey kattığını söylüyor. Ona onca eziyet etmiş, aşağılamış, yasaklamış babasına gönderiyor en büyük teşekkürü de. Erkek düşmanından söylemesini bekleyeceğimiz gibi erkeksiz hayat oh ne rahat demiyor. Özgürlüğün bedelinin yalnızlık olmaması gerektiğini söylüyor. Kahramanımız kendisiyle eşit, ona saygı gösteren, her açıdan uyuştuğu bir eşin eksikliğini çekiyor, bu eşi bulduğunda da ona övgüler sunuyor. Bu kitaba erkek düşmanlığı/firijitlik diyenlerin eleştiriyi kaldıramayanlar, kahkaha attı diye kızını or..pu diyerek dövüp sokağa atanlarla aynı kafada olanlar olduğunu düşünüyorum. Peki adı olmayan kahramanımızın her yaptığına hak verdim mi? Her fikrini destekledim mi? Hayır ama saygı duydum. O bir birey ve bana zarar vermediği sürece onu yargılamaya, bu davranış ve fikirlerinden dolayı onu kınamaya ne hakkım var? Zamanının ötesinde, cesur bir roman olduğu kesin. Bu kitabı kadınlar kadar erkekler de okuyabilir, hatta okumalı. Bazı erkekler hataları yüzüne vurulmuş gibi hissedip öfkelenebilirler ama bir süre düşününce faydalı bulacaklarını düşünüyorum. Kitapta savunulan her şeyi tamamen kabul etmek değil faydalı bulmaktan kastım, olaya bir de başka açıdan bakıp acaba başka türlü olsak daha iyi olmaz mı demek. Akıcı anlatımı dışında edebi bir gücü olduğunu düşünmüyorum. Açıklanmayan zaman atlamaları, düşük cümleler, yanlış kullanımlar var. Bunlar okuma zevkini öldürmüyor. Zaten edebiyattan teknikten ziyade fikirlerin öne çıktığı bir roman.

Sevmenin Zamanı
Sevmenin Zamanı

6

Frida ile İsmail'in aşkı bana hiç inandırıcı gelmedi. İsmail kaba ve soğuktu bence. Yazar dönemi çok iyi işlese de kendine konu olarak bu tutuk aşkı seçmek yerine Şulman ailesini merkeze alan bir kurgu oluştursaymış çok daha iyi olabilirmiş. Ayrıca uzun tıbbi açıklamaları da gereksiz buldum. Romanın en iyi tarafı dönemin ambiansını çok iyi vermesi ve pek basedilmeyen konulara değinmesiydi. Ayrıca yazarın roman için çok araştırma yaptığı da belli oluyor. Bunu da takdir ettim.

Film Kulübü
Film Kulübü

6

Ergenlik başa belaymış. Ergenlik döneminde çocukları olanlar dertleşir gibi, film izlemeyi sevenler sohbet eder gibi okuyabilir. Bunun dışında sıradan bir kitap. Dilinde bir tutukluk, yapaylık var. Çeviriden olmasından şüpheleniyorum.

Huzur Cinayetleri
Huzur Cinayetleri

6

Büyük ihtimalle seneye bu zamanlar kitabı unutmuş olacağım. Bazı anlatılanların ne derece gerçekçi olduğıyla ilgili de şüphelerim var. Diğer yandan kolay okunan eğlenceli bir romandı. İnsanların travestiler ve diğer farklı cinsel kimliklere bakışını biraz olsun olumlu etkiliyebilirse bu da bir şeydir.

The Dinner
The Dinner

7

Aile mutluluğu ve çocuklarını korumak için ne gerekiyorsa yapan bir çifti anlatıyor. Böyle deyince alışılmış fedakarlık, sevgi ve hoşgörü dolu bir hikaye canlanabilir kafanızda ama hiç öyle değil. Yazar sık sık alıntı yaparak her mutlu aile birbirine benzer ama her mutsuz aile kendine has şekilde mutsuzdur dese de romanı bitirince tam tersini gördüm. Yine de konusundan çok olayların kurgulanışını ve yazarın tarzını beğendim. Damakta tat bırakan bir kitap.

Huzursuz Adam
Huzursuz Adam

6

Tempo çok düşüktü. Casusluk ve polisiye diyince insan soluk soluğa bir hikaye bekliyor ama bu roman baş karakter Wallander'in öyküsüne de odaklanıyordu ve onun anıları, yaşlanma korkusu, aile ilişkileri, hastalıkları vs. tempoyu çok düşürüyordu. Wallander serisine bu kitapla başladım, meğer son kitapmış. Bu çok kötü bir tercih oldu.