Scary_Movie, 57 adet değerlendirme yapmış.  (1/9)
« geri  
Karanlık Çökünce
Karanlık Çökünce

9

Stephen King korku türünün ustası olduğunu 13 hikayesiyle yine kanıtlamış. Hikayelerin sayısının 13 olması kasıtlı mı yapılmış yoksa ilginç bir tesadüf mü bilmiyorum ama hepsi de gayet etkileyici hikayelerdi. Korkutucu yerine etkileyici demeyi tercih ettim çünkü korku filmleri gibi korku edebiyatı da beni korkutmuyor. Ama okurken ayrı bir zevk aldığım da bir gerçek. Hikayelerden sadece birisi durum hikayesiydi. Diğerlerinin hepsi bir olay üzerinden gidiyor. Bu 13 hikayeyi okurken sadece korkuyla karşılaşmayacaksınız. Gerilim, heyecan, merak, romantizm ve hüznü de göreceksiniz. Hikayelerin bazılarında Stephen King'in diğer kitaplarını anımsayabilirsiniz. Bana Yeşil Yol ve Hayvan Mezarlığı'nı anımsatan hoş hikayeler vardı. Kitabın sonunda bir de küçük sürpriz var. Stephen King her bir hikayenin nasıl oluştuğunu ve esin kaynaklarını anlatıyor. Stephen King severlerin hoşlanacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Kadının Adı Yok
Kadının Adı Yok

7

Duygu Asena, çocukluğumda televizyonda veya gazetelerde gördüğüm, feminist ve o zamanlar neden bu kadar tartışıldığını anlamadığım bir yazardı. Kitabı okuduktan sonra neden bu kadar tartışıldığını gayet iyi anladım. Kitaptaki düşünceler bugün bile dile getirildiğinde (Gerçi bu zamanda dile getirilmesi daha çok tepki çeker. Artık görünüşte daha muhafazakar bir toplumuz.) baya tepki çekip tartışılacak yapıda. Kitabı okumadan önce bu kadar sert ve net bir feminizm beklemiyordum. Yanlış anlaşılmasın; sert feminizmden kastım erkek düşmanlığı değil. Kitapta ifade edilen feminizm tam, koşulsuz bir özgürlüğü ifade ediyor. Öyle ki çocuk yapmayı, evlenmeyi bile bu özgürlüğe karşı bir darbe olarak görüyor. Kitaptaki çoğu düşünceye katılıyorum ama adı olmayan kahramanın yanlış olan bir şeyleri başka yanlışlarla aşk kılıfına sokarak düzeltmeye çalışmasını ve evlenip aile olmayı bile zincire vurulma olarak görmesini doğru bulmadım. Duygu Asena kitapta baya uç noktalarda olan bir aile yapısı çizmiş. Bu açıdan bence feminizme destek yerine zarar veren bir yaklaşım olmuş. Sadakatsizlik, aşka dayandırılıp ve özgürlük olarak gösterilerek sevimli bir hale gelmiyor. Yine de çoğu düşüncesinde hala haklı ve kitabın yazıldığı zamandan bu yana kadının hala adının olmaması üzücü.

Köpek Kalbi
Köpek Kalbi

8

Kitaba ilk başladığımda bir sokak köpeğinin kendince gözlemleriyle eğlenceli bir toplum eleştirisi gelecek diye beklemiştim ancak olaylar ilerledikçe -yazarın esasında doktor olmasının da etkisiyle- işin rengi biraz değişmeye başlayıp hiç beklemediğim bir hal aldı. Gerçi sokak köpeğimiz durup dururken zengin birisi tarafından sahiplenince var bir iş diyorsunuz ama en azından ben böyle bir şey beklemiyordum. Kitap konusu itibariyle bence daha uzun ve detaylı bir şekilde anlatılmaya fazlasıyla müsait. Kısa bir Frankenstein öyküsü okumak isteyenler buyursun :)

Sazende Şunkin
Sazende Şunkin

8

Bu kitap Japon edebiyatından okumuş olduğum dördüncü kitap oldu ve Japon edebiyatına ilgim daha da arttı. Uzakdoğunun kendine has havasını fazlasıyla hissettiriyor kitap. Kitapta Dövme, Kirin, Çocuklar, Sazende Şunkin ve Ağzının Tadını Bilenler Kulübü olmak üzere beş hikaye bulunmakta. Ağzının Tadını Bilenler Kulübü dışındaki hikayelerin genel olarak teması sadomazoşizm olarak tanımlanabilir. Ağzının Tadını Bilenler Kulübü ise yemek yeme zevkinin nerelere gidebileceğini anlatan ve son hikaye olarak bu kadar sadomazoşist hikayeden sonra insanı meraklandırıp, geren bir yapıda. Bence iyi bir senaristin elinde çok acayip yerlere giden derinlikli bir gerilim filmi olabilir. Kitap, insana yeri gelince çocukların bile aslında şiddete ne kadar eğilimli olabileceğini sorgulatıyor. Kitabı okumadım ama konusunu bildiğim kadarıyla Sineklerin Tanrısı akıllara gelebilir. Bundan dolayı dünyadaki en tehlikeli canlı insan derken sanırım bir abartı olmadığı malumdur. Kitabı değişik bir şeyler okumak isteyenlere tavsiye ederim ama sadomazoşizm deyince günümüz kan revan filmleri tadında bir şey beklemeyin. Okunamayacak kadar rahatsız edici bir yanı yok hikayelerin. Bu kitaptan dolayı sadomazoşizmi biraz araştırınca isim babalarının da iki edebiyatçı olduğunu gördüm. Fransız yazar Marquis De Sade ve Avusturyalı yazar Leopold von Sacher-Masoch Özellikle de Kürklü Venüs kitabı mazoşizmin başyapıtı olarak görülüyormuş.

İcra ve İflas Hukuku
İcra ve İflas Hukuku

10

İcra ve iflas hukuku kurum sınavlarında detayı çok bir hukuk dalı olduğu için genel itibari ile zorlanılan bir alan olmuştur. Kitap bu açıdan önemli noktalara değinerek konuları tablolarla desteklemiş ve anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Sınavlara hazırlananlara tavsiye ederim.

Kocan Kadar Konuş 2 - Diriliş
Kocan Kadar Konuş 2 - Diriliş

9

Efsun'un hikayesi Cavide gibi bir karakterin katılmasıyla daha da ilginç bir hale gelmiş. İlk kitapta Türk kızının evlenme takıntısı komik bir dille eleştirilirken bu sefer düğün hazırlıklarının evlenecek çiftin dışına çıkıp nasıl maddi bir gösteriş yarışına dönüştüğü anlatılıyor. Kitap gerçekçi ama çevreme bakınca sanki Efsun gerçek değil gibi. İnsan televizyonlardaki Gelin Evi veya izdivaç programları gibi yayınları düşününce herhalde Efsun uzaydan geldi diyor. Adet, gelenek, görenek diyerek çeşitli safsatalarla da bu saçma şeyler insanların beynine iyice pompalanıyor. Sonra da "Biz mutlu değiliz." Olmazsınız tabi. Mutluluğu kitaptaki gibi bir kırmızı ipte bulmak imkansızlaştı. Neyse fazla derinlere girdim. Kitap çok eğlenceli. İlk kitabın da üzerine çıkmış. Kafa dağıtmaya birebir.

Kırmızı Pazartesi
Kırmızı Pazartesi

7

Kitabın isminin Türkçeye tam çevirisi “Olacağı Bilinen Bir Cinayetin Kroniği” gibi bir şeymiş. “Kırmızı Pazartesi” ismi bence daha güzel ama çevirilerde yazarın bu kadar sınırlarının dışına çıkmak ne kadar doğru tartışılır. Gerçek bir olaya dayanan kitabın orijinal adı aslında kitabın kısa bir özeti de. Daha ilk satırda “Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 5.30'da kalkmıştı.” diyerek kitabın sonu söyleniyor ama kitabın esas konusu bu cinayetten ziyade herkesçe bilinen bu cinayete toplumun duyarsızlığıydı. Herkesin genel tavrı bu olaya bulaşmamak ve nasılsa birileri ilgilenir mantığıyla sessizliğe bürünmekti. Sonradan yapılan soruşturmada herkes kendince “Elbet başkası uyarmıştır diye düşündüm”, “Namus meselesi olunca karışmak istemedim” veya “Onların bu cinayeti işleyebileceğini düşünmedim” gibi bahanelere sığınarak vicdan rahatlatması yapıyor. İşin ilginç yanı katil olan ikiz kardeşler bu göz göre göre gelen cinayeti işlemelerine engel olmaları için davranışlarıyla içten içe herkese yalvardılar. Ama tabii ki kimin umurunda? Cinayet zamanı geldiğinde ise bu umursamaz halkın bir maç seyrediyormuş gibi toplanıp olayı seyretmesi insanı ayrı bir çileden çıkaran detaydı. Kitap genel olarak fena değildi ama bir yerden sonra fazla gereksiz ayrıntıya girilmiş gibi geldi bana. Bunun yerine psikolojik durumlara ağırlık verilseydi daha çok hoşuma gidebilirdi. Yine de okunulması gereken bir kitap. Günümüzde de bağırarak geldiği halde herkesin sağır olduğu cinayetler yok mu?

« geri