lorrysossue, 78 adet değerlendirme yapmış.  (2/12)
Dünyaya Orman Denir
Dünyaya Orman Denir

9

Uzun bir süreden sonra çok iyi geldi. Kitapta insan- insandışı ırk işlenmiş ama aynı meseleler kolonileşme dahil insanın kendi cinsine karşı uyguladığı manevralarla da meydana gelebiliyor. Üstelik fantastik yönü de gayet güzel olan bir bilim kurgu kitabı olmuş. Eline sağlık ustanın.

Sel
Sel

7

İlk defa Emile Zola'yı deneyimleme fırsatım oldu. Yazar, kalemiyle bir simülasyon oluşturuyor sanki ve sizi de içine ekliyor. Suların sesini, binaya çarpmasını resmen yaşadım. Pencereden dışarı bakıp herhangi bir sel felaketinin olmadığına kendimi ikna etmeye çalıştım desem acaba biraz abartmış mı olurum? Güzel kitaptı, acıklıydı.

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

9

İlber Ortaylı Hoca'yı neden bu kadar abartıyorlar bilmiyorum, derdim eskiden ama şimdi gayet iyi anlıyorum. Yazarken size konuyu tüm yönleriyle açıyor ve bunu tarafsız bir şekilde gerçekleştiriyor. Sözde tarihçiler gibi gardiyan da olmuyor mahkum da. Aklı selim yorumlar ile de sizi tamamen yalnız bırakmıyor. Bu kitapta da Osmanlı'nın, meşhur imparatorluğumuzun ağır aksak dönemini, birçok yeni kavrama (parlamentarizm, anayasacılık, iktisadi ve toplumsal gelişme) sürüklenerek giden 19.yy'ı işliyor. Osmanlı Tanzimat döneminin bir devrimden ziyade reform hareketleri bütünü olduğunu bunun da sırrına memur aydınların kadem bastığını belirtiyor İlber Hoca. Bunu yaparken de örnekleri, karşı örneklerini ve bazı halleriyle de örneksizliğini vurguluyor. Geri ile ilerinin savaşını özetliyor. Son olarak kitap bilgi dolu olduğu için biraz ağır ilerledim bitmesi uzun sürdü.

Babam Turan Dursun
Babam Turan Dursun

6

Bırakın insanlar istediğini düşünsün, istediği yolda yürüsün. Şahsen birisinin agnostik olması deist olması müslüman veya ezidi olması beni enterese etmiyor. Sizi de etmemeli, tabii bir çıkarınız yoksa. Ayrıca ben hıristiyan olmasam da Hz.İsa'yı, kiliseleri, diğer hadiseleri araştırıp eleştirebilirim. Fikir hürriyeti de tam anlamıyla bu demektir. Sesli kitap olarak dinlediğimden mi bilmiyorum kitabın akışı çok hoşuma gitti. Kitapta geçen isimler kimdir bilmiyorum. Bu olaylar yaşandı mı nasıl yaşandı bize değiştirilmeden mi aktarıldı yoksa ufak tefek dokunuşlar var mı onu da bilmiyorum. İçerisindeki baba-oğul ilişkisiyse bana baya duygusal geldi. Hüzünlendim.

Vurun Kahpeye
Vurun Kahpeye

9

Vurun Kahpeye, bir milletin ne kadar sancılı bir süreçten geçtiğini bir öğretmen, bir subay, bir köylü çocuk üzerinden özele indirgeyerek anlatıyor. Sancılı savaş süreçlerinde zulüm payidar iken hayvanî hırslarla dolu insan artıklarının Türk veyahut Yunan olmasının bir farkının olmadığını, rüzgar nereden eserse oraya döndüklerini de gözler önüne sermektedir. Fakat zulüm hiçbir zaman payidar olamamıştır. Sadece mutlak sonunu uzatmıştır zalimlerin. Yine de herhangi bir eziyetin, haksızlığın çözümü için kaybedilecek münferit bir dakika yoktur. Aynı dinin bu kadar farklı yorumlandığı softa kişiliklerin egemen olduğu süreci bitirmek değil sadece savaş zamanı için barış zamanı için en mühim ödevimizdir. Kitabı çok beğendim. Bu kitabı her Türk'ün her Yunan'ın okuması gerek. Çağımız savaş çağı, demokrasi sancakları bir bir düşüyor. Ülke liderlerinin kanunî görev süreleri aşılıyor. 5 yıllık sürelerini 2. 3. kez tekrarlayıp bir de kanun değiştirerek bir kez daha uzatıyorlar. Yanlış anlaşılmasın sözüm meclisten kesinlikle dışarı. Bahsettiğim isimler: Esad, Aliyev yerseniz. Neyse, biz bu taht sevdalılarının aciz oyunlarına imkan vermemeli, A'cı ya da B'ci olarak kendilerini nitelendirdikleri an ilişiğini kesmeliyiz çünkü sadece bir kısma seslenen öbür kısmın öfkesini, garabetini isnad eder. Kucaklayıcı olunmalı çünkü her zaman farklılıklar mevcuttur. Küçük komik bir örnek olarak buradan bana oy çıkmaz demek trajikomikliği gösterir. Yoksa bizi bu kitaptaki duruma düşüren olaylar az zaman buz zaman açığa çıkacaktır. Osmanlılılar, devlet benim; halk da benim kulum dediği için şu an ortada değiller. Hayır efendim, devlet sunî bi yapı aslolan adaletin olduğu insanlara huzur ve güven içinde yaşama imkanı kılan sistemdir. Gerisi boş laftır. Konuyu bu kadar dağıtmamın sebebi, gerçekten artık bu tabulardan yılmamdır. Bırakın da yaşayalım. Kitap, savaşla alakalı bir kitap. Savaş, kar yağmuru değildir. Bir gün sabah pencereden baktığın zaman görüp de şaşıracağın bir şey kesinlikle değildir. Savaşı, yöneticiler çıkarır (tek taraflı düşünülmemeli). Bu yüzden biz Dağ ülkesiyiz siz Yayla ülkesisiniz savaşları bitmeli. Dağ ülkesi kendi ülkesini yönetsin, Yayla ülkesi kendi ülkesini. Haraset ile kin ile bu işler yürüseydi 21 adet yüzyılda 2100 adet toplum topluluk kurulmazdı. Antropoloji bilimine çok vakıf olmadığım için sayı uydurmadır, ama sürekli kurulan ve sürekli yıkılan devletlerden bahsediyoruz. Bugün güçlüsü yarının mağduru ve mağruru olabilir. Hukuk çağındayız sözde ama dinleyen var mı o çağı? Kendi sınırlarından 5400 km uzaktaki ülkede savaş çıkar, rezervleri ye, vergileri topla sonra da konuş biz barış elçisiyiz. Sizden istikrah ediyoruz biz. Bırakın da yaşayalım. Öldüren veya ölen değil yaşayan olmak istiyorum ben. Hayatını, diğer kişilerin hayatına katan onlara umut ve sevgi veren taraf ya da verilen taraf olmak beni oldukça müteşekkir edecektir. Tabii, anlayan varsa. Sesimizi duyan varsa. Sizin pahalı üniformalarınıza rozet, nişan olan şeyler bazen kimsesiz çocukların kanı. Sizi dünya lideri, ümmetin kurtarıcısı, reis, baba yapan unvanlar milletinizin yiyemediği ekmek içemediği ayran. Bu çağın temsilcileri olarak (görevini hakkıyla yapan, hakkaniyete ve nefasete uyan büyük alimleri tenzih ederim) kendinize derhal bakınız ve silkininiz. Peygamber Efendimiz hadisi şerifinde 'Kıyamet gününde hakları mutlaka sahiplerine vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır' demiştir.

Doğu Yolculuğu
Doğu Yolculuğu

7

Bir hakikatı arama, evreni anlamlandırma macerası olarak yazılmış kitap. Çok fazla telmih ve örneklendirme var. Biraz sofistike, felsefi ve tîni yazılmış. Cemiyet adı altında oluşan bir topluluğun ve kendine has kuralları, misyon ve vizyonları olan hatta yargı kolu olan bir zümrenin içinde olmak ve yine içinde kalma kısmı etkileyiciydi. Şimdi düşününce bu zümreye benzer pek çok şey iliştirilebilir: ülkeler, dinler, partiler, loncalar... Kısa bir kitap olduğu için bir günde bitirdim, kitabın arkasında yazan Boncuk Oyunu kitabının motiflerini taşıdığı için o kitabı da okumak istiyorum. Alıntı : '' ...çünkü bizim tek hedefimiz Doğu'ya varmak değildi, daha doğrusu ''bizim Doğu''muz salt bir ülke ya da coğrafi bir şey değil, ruhun yurdu ve gençliğiydi, hem her yerdi hem de hiçbir yer, tüm zamanların yekvücut olmasıydı.''

Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in Acıları

8

Goethe ismini her yerde duyduğumuz kadar varmış. Kurduğu her cümle, aklımdan geçip kuramadığım cümleler. İfade yeteneği çok sağlam.