Aristokrat :), 369 adet değerlendirme yapmış.  (23/53)
Kralın Dönüşü (Yüzüklerin Efendisi, #3)
Firavunun Gözü
Ruh Çıkmazı (Ruh Çığlığı, #3)
Ruh Kapanı (Ruh Çığlığı, #2)
5. Dalga (The Fifth Wave, #1)
Cadıların Keşfi (Ruhlar Üçlemesi, #1)
Cadıların Keşfi (Ruhlar Üçlemesi, #1)

5

Kitabın konusu kısaca şöyle efendim; Diana çok güçlü ve prestijli bir cadı soyundan gelmektedir. Ancak yedi yaşında annesi ve babası Afrika'da öldürülür. Bu olaydan sonra cadılığı ve cadı gücünü reddeden Diana kendi imkanlarıyla ve büyü gücü kullanmadan ilerlemek ister. Böylece yirmi yedi yaşında birkaç kitap çıkarmış, ünlü bir tarih profesörü ve araştırmacısı olur. Oxford Bodleian Kütüphanesi'nde eline, büyülü ve yıllar boyu aranan bir eser geçer. Bu eserin büyüsünü bilmeden bozmuştur lakin eseri aldığı yere geri verir. Bunun üzerine Oxford'da vampir, cadı ve iblis topluluğu dadanır. Topluluk dünyada bulunma amaçlarını öğrenmek istiyordur ve bu amaçta sadece kitapta yazılıdır. Kitabı ortaya çıkaran tek kişiyse Diana'dır... Konusu merak uyandırıyor değil mi? Ama endişelenmeyin kitapta zerre bir şey olmuyor. Kitabın konusunda fantastik olduğu anlaşılsa da, ki doğrudur da, kitap aşk kitabıdır. Yedi yüz sayfa olmasına rağmen merak uyandırıcı bir nokta dahi yok! Bomboş geçen yedi yüz sayfaya mı yoksa o yedi yüz sayfayı okurken yanan zamanıma mı yanayım bilemedim. Diyeceksiniz şimdi niye okudun öyleyse? Kitabın işe yaramaz olduğunu üç yüzüncü sayfada fark ettim. Sonrada o kadar gelmişim niye bitirmeyim ki diye aptal bir düşünceye kandım. Hala umut var, hala bir şeyler olabilir dedim. Ama sonu bile ikinci kitabı okumam için merak uyandırmadı gerisini siz düşünün!

İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in Ölümü

10

'Ölüm' söylerken ne kadar da kolay öyle değil mi? Oysa aslında ne kadar korkunç bir düşünce olduğunu o raddeye gelmeden bilemiyoruz. Ama düşünün, en ufak bir hastalık bile geçirdiğinizde nasılda korktuğunuzu, nasılsa elinizin ayağınızın birbirine girdiğini! Yarım kalan işler, tasarlanan gelecekler... İşte, Tolstoy' da bizim karşımıza böyle bir karakter çıkarıyor. Yaşarken ölümü hiç düşünmeyen, ölüm başkasına geldiğinde kendine gelmediği için şükreden biri. Ve ölüm ona çok trajik bir sebeple geldiğinde, yaşamının aslında nasıl da boş geçtiğini anlıyor. Anlıyor ama artık geride kalanlara ah etmek bir işe yarar mı? Aslında neredeyse hepimizin yaşayacaklarının bir başka versiyonu olabilir. Sadece bazılarımızın yanında sevdikleri olacak, elini tutan ve onu çekecek biri, bazılarımızınsa İvan İlyiç' in Ölümü gibi... Son olarak 'Olacak olanı olmadan olmuş bilin ' ölüm için söylenmiş en çarpıcı söz değilse, 'Ölüm' en çapıcı söz değil midir?