rhineceros, 60 adet değerlendirme yapmış.  (3/9)
Erbain
Erbain

10

"İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır"

Japon Öykü Seçkisi
Kırk Ambar Cilt 2 (Lehçe-t-ül Hakayık)
Kırk Ambar Cilt 2 (Lehçe-t-ül Hakayık)

9

"Men sabere zafere: Zafer sabredenlerindir."

Sevda Sözleri
Üç Öykü
Üç Öykü

9

(...)Arkadaşlarına karşı iyi davranırdı, iyiliği severdi. Yalnızca general rütbesi onu büsbütün şaşırtmıştı. Ne oldum delisi olmuş, kendisini yitirmişti. Nasıl davranacağını bir türlü kestiremiyordu. Kendi dengiyle konuşurken, hiç de aptal olmayan, çok kibar bir adam gibi bile davranırdı. Ama ondan bir rütbe bile aşağı olanların arasında saçma bir adam olur, asık yüzlü durumu, insanda acıma duygusu uyandırırdı.

Şeker Portakalı (Zeze, #1)
Şeker Portakalı (Zeze, #1)

9

Nesnelere inanmadan her şeye yeniden başlamak güçtü. Gerçekten varolan şeyleri ona söylemek istiyordum: “Küçük budala, kara panter hiçbir zaman olmadı. Çorbasını içtiğin kart bir siyah tavuktan başka bir şey değildi o.” Bir çocuk bu kadar erken tanışmamalı hayatın gerçekleriyle. Eğer tanışmak zorunda kalıyorsa bir yerlerde hata yapıyoruz demektir. Kitap gerçekten etkileyici, güzel ama çok da çocuk kitabı olduğunu düşünmüyorum. Aynı Kemalettin Tuğcu kitaplarının da çocuk kitabı olmadığını düşündüğüm gibi.

Çavdar Tarlasında Çocuklar
Çavdar Tarlasında Çocuklar

9

Öncelikle kitaba başlarken içeriği hakkında bir fikrim olmadan okudum. Ve ilk tepkim çok iyi değildi. Evet, kitap kendini bir şekilde okutuyordu ama çeviriden kaynaklanan bir sorun olarak ilk başta algıladığım sürekli, lanet, berbat, bittim, felaket, hödük, hödükçe ifadeleri aşırı gözüme batmaya başladı. Hatta bir ara bu nasıl bir YKY çevirisi diye de çemkirdim. Çevirmen Coşkun Yerli üzerine nette yaptığım üstünkörü araştırmada kendisinin gayet iyi bir çevirmen olduğundan bahsediliyordu. Kitabın dili 16 yaşında bir delikanlının dilinden ve birinci tekil şahıs üzerinden yazıldığı için bu şekildeydi. Ve ben uzun süredir okunması pek kolay olmayan kitaplar okuduğum için olsa gerek bu dil beni çok irrite etti. Öyle ki bir süre sonra her gördüğüm lanet kelimesine takıldım. Sanki kendini arayan Amerikalı bir ergenin kötü bir dvdrip çevirisiyle filmini izliyordum. Yavaş yavaş ilerlediğimde kitabın konusuna dahil olduğumda, özellikle Holden’ın zihninden geçen çelişkilerini okuduğumda psikolojik altyapısının ne kadar sağlam olduğunu daha iyi anladım. İnsana dair anlatılan en iyi romanlardan biri sayılabilir. Özellikle kör göze parmak şeklinde değil de iyice dağıtılarak konuya yedirilmiş olan birçok şeyin eleştirisi var bu kitapta. Sonuç itibariyle okumak lazım. John Lennon’ın katilinin cebinden çıktığı için değil. Veya Mel Gibson’ın Komplo Teorisi filminde sürekli aldığı, hatta bir bağımlı gibi almadan duramadığı ama hiç okumadığı meşhur bir kitap olduğu için de değil, insan benliğini tanımaya dair çok iyi gözlem yaptığı ve bunu didaktik olarak değil gayet insani bir biçimde anlattığı için okumak lazım. Kitapla ilgili altını çizdiğim kısımlardan birkaç alıntı: "Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur." “Oldukça cahilimdir, ama epey okurum.” “ Eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii. Öyle sanmamın nedeni; tiyatro, edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi. Birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor.” "Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."