Bronz Atlı__Paullına Simons.... Hala inanamayark okudum ve Bitirdim...Abartmıyorum yaklaşık bir yıldır aradığım ama bulamadığım,yapılan alıntılarla,heycanımın,merakımın ve sabrımın dayanamayacağı noktaya gelene kadar bekledim ve sonunda muradıma erdim.... sonuç olarak okuyanların arasında olmaktan büyük keyif ve gurur duyıyorum... Herşeyi yaşadım kitapda,Aşkı,Nefreti,Savaşı,Açlığı ve daha bir sürü duyguyu o kadar derinden hissettiriyorki kitap,yer yer gülüyor ve yer yer kadere ağlıyorsunuz... ve ben bir çok yerinde bütün duygu karmaşasını yaşadım... Tatyana ve Alexsandr <3 okurken bu iki ismin bir araya gelmesi çok zor diyor insan...Arada o kadar engel varki,en başda Daşa ve sonra Savaş... Ve tek gerçek var AŞK..Alexsandr Tatişyayı ilk bankda oturken gördüğünde sonunun böyle olacağını bilemezdi..Ve Tatişya onu kuzenine götüren otobüsde Yakışıklı askerin onu takip ettiğini farkettiği anda ineceği durakda inmemekle hayatının en iyi kararını verdiğini düşünür.. Öyle güzel günler yaşadılar ki Kirov da işden çıkıp karşısında Alexsandrı gördüğünde bir numaralı tranvay yolunda..Bende bir sonra ki iş günü sonunu Tatyana ile bekledim... Luga,Ladoga,Leningrad,Lazarev de yaşadıkları unutulmaz ve unuturulamazdı..Ve en çok da herşeyin bittiğini düşündükleri Kama nehrinde yaşadıklarını okurkn bende onlarla beraber bulutların üzerindeydim... Şura ve İlmen nehrinin kraliçesi Tatişya... Kitabın konusu savaş üzerine yoğunluklu olsada en güzel duyguyu Alexsandr ve Tatyananın aşkında hissetmek mümkün.. Açlığın hüküm sürdüğü o yılların gerçek olduğunu,açlıkdan ve donarak ölenlerin bilmekse hissedilen duyguyu taşıran sebeplerden... Ben kitabın konusuna fazla değinmeyeceğim,bir seçim yapmam gerkti,ya konuyu anlatacaktım yada Şura'nın ve Tatişyanın bende bıraktığı etkiyi..ve ben ikincisini tercih ettim.. Ve şimdi sırada serinin ikinci kitabı "Tatyana ve Alexsandr" var... tavsiye kısmım okunmasından yana elbette,tabi kitabı bulabilmek mümkün olsaydı... ve bana bu imkaı sağlayan İclal Öztürk kardeşime sonsuz teşekkürler ediyorum ... SeRpiL...
AKİRE___NANCY PİCKARD Okudum ve polisye filmleri aratmayacak bir heycanla bitirdim... Şimdi muhtemelen bu isimle polisyenin ne alakası olabilirmiş diye düşünebilirsiniz,zira başlarda bende öyle düşünmüştüm... Ama inanın okuyabileceğiniz,gizem,sır,heycan,aşk,fikir yürütmeler ve doludan alıp boşa doldurmalar,kısaca herşey vardı kitabın içinde.... Olay 23 Ocak 1987 yılının soğuk kış gecesinde başlıyor... Small Planis kasabasının şerifi ve iki oğlu,Rex ve Patrick'in karlı fırtınada İneklerin doğumlarını kontrol etmek için çıktıkları bir gece karların altında donarak ölmüş,genç ve güzel isimsiz bir bakirenin cesedini bulmaları ile başlar... Cesedi kasabanın doktorunun evine götürürler,tam o sırada orda olmaması gereken,doktorun kızı Abby'nin erkek arkadaşından fazlası olan yargıcın oğlu Mitch,konuşmalara,ve sır olarak saklanması gereken görüntülere şahit olur... Çıplak ayakla ve yarı çıplak bir şekilde,hayatının tamamını geçireceğini düşündüğü kızı,Abby'i onu bekler durumda bırakarak olanları babasına anlatmak için evine döner...her iki aşığında birbirlerini son görüşleridir.. ve aynı gece nedenini kimsenin bilmediği bi şekilde Patrick de okula gönderilir.. Peki ama nedensiz bir şekilde uzaklaştırılan bu gençlerin gitmesine sebep neydi ve Abby neden bu konuyu aradan yıllar geçtikten sonra düşünmeye başlar?. Şimdi ki dönem,23 Ocak 2004 yılında yine karlı bir gecede Abby'nin donarak öldüğünü gördüğü kadına kadar düşünmediği sırları açığa kavuşturma çabası...Mitch'in nedensiz gidişi ve geride bıraktıklarının artık bir cevabı olmak zorunda hisseder kendini... ve Mitch'in geri dönemsi durumu çözmeyi dahada hızlandırır... Small Planis Bakiresinin artık ölümünün altında yatan gerçekler gün yüzüne çıkmak zorundadır... Bakire'nin Ölmesine rağmen herkese bu kadar yardım etmesinin bir karşılığı mutlaka olmalıdır... Evet konu sadece benim açımdan bu kadar anlatılır..Ama daha fazlası,çok daha fazlasının olduğuna garanti verebilirim ;))) Keyifle ve merakla okuduğum bir kitaptı... Herkese tavsiye edebeileceklerimden birisi kesinlikle oldu diyebilirim.... SeRpiL...
süperdi... SIR TUTABİLİR MİSİN? __SOPHİE KİNSELLA Okundu ve bol kahkaha eşilğinde BİTTİ.... ♥ Gülmek garanti,beğenmek kaçınılmaz,her bir karakteri sevmemek imkansız :))) Çik-Lit tarzı noktasına kadar vurgulayan gerçek bir hikaye okudum... Uzun zamandır kitaplığımda okunmak için sırasını beklemekteydi ve ben bunca zamandır beklettiğim içi çok pişmanım... Daha ilk satırlarda iç seslerinde ve birebir okur ile konuşmasında başlıyorsun Emma 'ya gülmeye... Üzgünüm Emma ! ciddi anlamda gülmek için bir numarasın :) en azından bir umara oldun :D EMMA Corrigan....Panther Şirketinde pazarlama asistanı olarak ilk defa İskoçyaya iş bağlamak için gönderilmiştir...Tek hedefi vardır ! bu iş bağlanacak ve ailesini gururlandırıp,hayalini kurduğu terfi ile Pazarlama müdürlüğüne ulaşacaktı. :))) İşler hiç de tahmin ettiği gibi gitmez ve Londra'ya hayalleri cebinde geri dönmek zorunda kalır... Birde bu aksiliklere uçağa binmesi de eklenince kabus gibi bir gün geçirmek kaçınılmazdır onun için... Uçağın Business kısmında yolculuk yapmak durumu kolaylaştırmaz ve düşeceğini sandığı o anda,yan koltukta oturan yakışıklı gizemliye hayatının en önemli sırlarını bir anda anlatmaya başlar... Ama bu öyle bir anlık bişey değil,herşeyi ve herşeyi :)))) İtiraf ediyorum !!!! gülmekten bir süre okuyamadım kitabı :)))) Onu dinleyen yabancı,yani Jack sabırla dinler Emmayı,başlarına geleceklerden habersiz EMMA için korkulu ve utanç verici yolculuk,JACK için,süprizlele dolu bir yolculuk olmuştur... Ama asıl gerçek daha sonra karşılarına çıkacak ve işte bu kısımdan sonra Jack' hayran,Emma'ya bayılacaksınız... Çok ama çok severek okudum...Sonraki karşılaşmalarında yşanılanlar,bilinen sırlar ve diğer yandan bilinmeyen sırları okurken keyif almak garanti... Tavsiye kısmım elbette ÇOK ACİLİNDEN ALINIP OKUNMASI'ndan yana... Sİze bir sır vereyimmi? Beklentimin çok üstünde bir kitaptı..ve beni çok mutlu etti... ♥ Şişşşşşt ! Sakın kimse duymasın ! (:
Caroline Leavitt__BABA okudum ve bitti.. Öncelikle bu yazarla tanışmamıza vesile olan yayınevine sonsuz teşekkür ediyorum... Yazarı ilk ANNE adlı kitabı ile tanımış ve kalbimi en uc noktasına kadar etkilemesine engel olamamıştım.. Ve aynı duyguları BABA'da da tatmak kaçınılmaz oldu benim için... Gary kendi halinede kitap kapakları tasarlayan ve hayatında ki boşluğun sebebini,bir gün bir cafede otururken karşı masasında kendi halinde kitap okuyan güzeli görene kadar farketmemişti.. İçinden deli gibi tanışma isteğine karşı koyamaz ve cesaretini toplayarak masasına gider... Molly Öğretmenlik yaparak geçimini kazanmakta,yalnız ve annesinden kalma evinde mutlu bir hayatı olduğunu düşünür..Ta ki,Gary ile tanışana kadar... Onu ilk gördüğünde çekime karşı koyamaz ve yemek teklifini kabul eder...( bu kısımda çıkıp çıkmadıklarını söylemeyeceğim çünkü o kısımlar mutlaka okunmalı ♥ ) Molly'nin çocukluğu kızkardeşi Suzanne’in evi terk etmesi ile tamamen değişir,bir çok kez kızkardeşinin geri dönmesini bekler,ama bu bekleyişlerin sonu yoktur… Molly ve Gary tanışmalarının ardından evlenir ve mutluluğa ilk adımı atarlar..Ve inanın bende her ikisi ile sonsuz mutluluk bu dur dedim ♥ Sırada sadece Otis’i kucaklarına alacakları günü beklemek vardır. Mutluluklarına gölge düşürecek hiç bir şeyin olmadığını düşündükleri anda doğumdan sonra Molly’in adı konamayan bir hastalık yüzünden bilincini kaybettiğinde her şey Gary için çıkmaza girer..Hastane masrafları bütçelerini aşar, birde üstüne işinden kovulur ve Otis’e bakabilmesi için Suzanneyi çağırmak zorunda kalır… Suzanne’nin dönüşü,Molly’nin yaşam mücadelesi,Gary’nin oğluna sonsuz sevgisi ve Molly’e olan aşkı bütün dertlerini mutluğu çevirebilmekteki mücadelesi… Kısaca okunacak ve her birine birebir sizlerin şahit olması gereken bir kitap… Caroline Leavitt her okurun kitaplığında bulunması gereken bir yazar… Kesinlikle tavsiyemdir….