daifunka_vc, 86 adet değerlendirme yapmış.  (3/13)
Y: The Last Man Vol. 2: Cycles
Y: The Last Man, Vol. 1: Unmanned
Time Of Contempt (Witcher Saga #4)
Time Of Contempt (Witcher Saga #4)

8

Bu kitabımızda da klasik Witcher atmosferi ve karakterleri aynı muhteşemlikte kendilerini göstermeye devam ediyor. Ayrıntılarına girmeye gerek görmüyorum. :) Time of Contempt serideki büyük kırılma anlarından birinin üstüne kurulmuş bir kitap desem çok da yanlış bir şey söylemiş olmam herhalde. Ayrıca Witcher 2: Assassins of Kings'in hikayesine paralellikler gösteren, politik entrikaların yoğunluğunun artık tavan yaptığı bir içeriği var da denilebilir. Kitapta heyecanın doruk noktasına çıktığı anlar da bu entrikalarla ilgili gerçeklerin suratımıza çarpılmaya başladığı yerler oluyor. Böylece Time of Contempt 200'lü sayfalarının başlarına kadar inanılmaz ilerliyor diyebilirim. Gelelim kitabın geriye kalan sayfalarında neler olduğuna... Sapkowski, Blood of Elves'te yaptığına benzer bir şekilde bu kitabında da o zamana kadar beşe taktığı vitesi kitabın sonlarına doğru bire indirivermiş. Şahsi düşüncem, tek bir karakterin başına gelenleri toptan anlatmak yerine kronolijik sıraya uygun, karakterleri dönüşümlü olarak takip ettiğimiz bölümlerin sondaki tekdüzeliği kırabileceği oldu. Buradan kendisine minik bir eksi veriyorum maalesef. Neyse efenim... Time of Contempt son kısımlarında ufak tefek problemleri olsa da genelinde çok başarılı, içeriğindeki olaylarla gelecekte neler olacağına dair merakınızı ateşleyen ve klasik Witcher atmosferini sonuna kadar solumaya devam ettiğiniz bir kitap olmuş. Alıverin gari. :D

Blood of Elves (Witcher Saga #3)
Blood of Elves (Witcher Saga #3)

9

Öncelikle, Blood of Elves (BoE) Sword of Destiny'nin (SoD) bıraktığı yerden bayrağı alıp özellikle bu kitaptaki bir kaç öykü üzerine konusunu inşa eden (ve aslında içeriğinin temelleri Last Wish'te (LW) atılmaya başlanan) bir kitap. O yüzdendir ki LW'ten sonra SoD'nin pas geçilip direk bu kitabın çevrilmesi ve internette kitap hakkında göreceğiniz olumsuz yorumların çoğunun temelinde bu durumdan kaynaklanan kopukluk hissi olduğu gerçeği göz önüne alınınca ne kadar yanlış (rezalet!) bir yayın politikası izlenmiş olduğunu tahmin etmek pek zor değil. (Neyse ki yardımsever Witcher hayranları boş durmamış: http://forums.cdprojektred.com/threads/16494-Our-Community-Fan-Translations) Ben de baştan uyarayım: Olur da 'Bundan önceki iki kitap kısa öykü kitabıymış, ben BoE'den başlayayım. Bişey olmaz caaanım.' diyeseniz gelir, işte o an kitaptan alacağınız haz yarıya iner; aman dikkat! (Bu Ciri de nereden çıktı? Yoksa Witcherlar leylekle mi ürüyor!) Neyse efenim... :) Kitabın en sevdiğim yönüyle devam edeyim ki bu önceki kitaplarda da olduğu gibi karakterleri oluyor. Kitap boyunca Geralt'ın biraz biraz baba rolüne bürünmesini görüyor ve aslında hakkında düşündüğü gibi duygusuz bir mutant olmadığını daha da anlamaya başlıyoruz. Karizmasına karizma katmaya devam eden hal ve hareketleri, tarafsızlık üzerine yaptığı değerlendirmeleri de yerli yerinde durunca Geralt Efendi benim için fantastik kurgunun en olağanüstü karakterlerinden biri olduğu gerçeğini perçinliyor. Geralt'a ek olarak, kitap boyunca Ciri'nin de korunmaya muhtaç çocuktan sinir bozucu ergene, oradan da yavaş yavaş etrafında olanları anlamlandırmaya başlayan birine dönüşümü de (hala çok saf davrandığı durumlar olmaya devam ediyor tabii :) ) onu ilginç ve iyi yazılmış bir karakterlerden biri yapmış. Bir yandan da Yennefer, Dandilion, Triss, Yarpen ve hikayede önemli önemsiz rolü olan bir sürü karakter de kendilerine özgün bambaşka yönleriyle hikayeye zenginlik katmaya devam etmiş tabii. Sapkowski bir kez daha benden okkalı bir 'Helal olsun!' lafını hakediyor yani. :) BoE ilk iki kitap gibi kısa öykülerden oluşan bir kitap olmasa da yapı olarak onlara benziyor aslında. Kitap 7 bölümden oluşuyor ve her bölüm kendi içinde başlı başına öykü olabilecek bir bütünlüğe sahip diyebilirim. Diğer kitaplara nazaran ise bu bölümler birbirleriyle hem kronolojik olarak daha yakın hem de içerik olarak daha bağlantılı yazılmış. (7. bölüm yapısal olarak biraz garip kaçsa da.) Bir diğer değişiklik de bölümlerin artık sadece Geralt'ın bakış açısından anlatılmıyor olması ki bunun kitaba kazandırdığı artılar muazzam boyutta. Bunların en başında da Geralt'ın çevresindekiler tarafından nasıl algılandığını okuyabilmek geliyor tabii ki. (Evet, Geralt manyağıyım ben. :P ) Neyse efenim, BoE bu 7 bölüm boyunca bizleri Kaer Morhen'den Kaedwen'e, Oxenfurt'tan Cintra'ya bir çok yere götürüp türlü türlü hikaye kollarıyla karşılatırıyor. Ve bu hikayelerimizde olayların daha çok Ciri ve onun Geralt'la olan kader bağı üzerine döndüğünü söyleyebilirim. Ayrıca olayların aksiyon, savaş, politik ve ekonomik entrikalar, gizem vb. unsurlarla bol bol desteklendiğini de görüyoruz. Özellikle benim gibi siyasi oyunlar işin içine girdiğinde ağzınız sulanan biriyseniz kütüphanenize temiz temiz koyabilmek için ikinci bir BoE'yi almak isteyeceksinizdir, onu belirteyim. :) Bir de internetten bir Witcher haritası indirmenizi tavsiye ediyorum ki neresi neresiydi, bu neyin nesiydi, bu adam nerenin adamıydı gibi şeyler daha rahat kavranabilsin. Bir de Sapkowski'ye bir çift laf edivereyim: Yav arkadaş bir kitap o cümleyle biter mi? G.R.R. Martin'e laf ediyordum da en azından o okuyucularını vurdu mu öldürüyor. Seninki vurup süründürmek olmuş yani. Ayıp! Uzun lafın kısası bu kitap da çok şahane olmuş ve Witcher kitapları beni benden almaya daha devam edecekmiş gibi görünüyor. (Aman tahtaya falan vurayım da nazar değmesin.) Bir de (umutlarım azalıyor olsa da) kitapların en kısa zamanda Türkçe'ye kazandırılmasını diliyorum. Çünkü, her fantastik kurgu severin okuması gereken bir seri olduğuna inanıyorum.

The Graveyard Book
Heroes Die (The Acts of Caine #1)
The Witcher: The Sword Of Destiny
The Witcher: The Sword Of Destiny

10

Dehşet-ül Vahşet bir kitap duruyor karşınızda :D Eh nereden başlasam ki? Bu kitap tam bir Book of Geralt tadında olmuş. Belki de kitabı okurken yer yer zevkten dört köşe olmamdaki en önemli sebep buydu. Her yeni öyküyle kendisinin hakkında bambaşka şeyler öğrenerek kendisini daha da anlıyor, öykülerin içinde sanki daha da bir var oluyoruz. Ayrıca, Sapkowski Geralt'ın anlatımında gösterdiği ustalığı diğer karakterleri yazarken de göstermekten çekinmemiş ve Beyaz Kurt'umuzun yanına hepsi birbirinden orjinal yan karakterler ekleyerek öyküleri daha da zevkle okunur kılmış. (Zevkten kaç köşe olduğunuzun haddi hesabı yok yani. :P) Öyküler demişken Last Wish'tekileri de çok sevmeme rağmen hem yukarıda yazdığım sebepten ötürü hem de biraz daha iyi kurgulandığını düşündüğümden bu kitaptakileri daha çok beğendiğimi de söyleyeyim. Kimi zaman güldüren, kimi zaman ağlatan, bol bol düşündüren ve çeşit çeşit maceralara bizi ortak eden öyküler var karşımızda. Bunlar arasından seçim yapmam çok zor, ama illa ki birini seçmem istense Something More adlı son öykünün benim gözümde biraz daha önde olduğunu söyleyebilirim. Kitaba adını veren The Sword of Destiny ve diğerlerinin de ondan pek aşağı kalmadıklarını da hatırlatmakta fayda var tabii. The Sword of Destiny'yi tüm zaman favorilerime gönül rahatlığıyla yerleştiriyor ve bu muhteşem kitabın dilimize de çevrileceği günlerin gelmesini dört gözle bekliyorum.