Bitti ama bende bittim yani. Karakterler o kadar cok ki yeri gelmis yoldan gecen adama hikaye yazmis yazar. Yetmemis mekanlari o kadar cogaltmis ki bir yerden digerine gecerken okudugunu unutur hale geliyor insan. Zaten zaman yolculugu var ve bunlar her ise burunlarini sokup zamani degistirip durdular.Birde isin icine Diana ve Matthew'nun catismalari girince okumak cidden zorlasiyor. Hala anlayamadim mesela o arada gecen soguklugun nedenini. Cok acayip geldi aciklamasina ragmen. Bolum dolsun diye yazilmis gibi garipti. Neyse su kitap mevzusu ne merak ediyorum. Su sir bir dokulseydi azicik bari ama kahramanlarin itis kakisindan kitaba bile dogru durust bakmadilar.
Kesinlikle heyecan verici bir kitapmis. Bana biraz Harry Potter ve Alacakaranlık serisini animsatti. Hareketli evler, ihtiyac dahilinde ortaya cikan eşyalar, bir anda asik olup isaretlemeler filan. Sasirtici ve hos. Gerci bazen lafin fazla uzadigini dusundugum oldu ama genel itibariyle sevdim. İkinci kitap icin sabırsızlanıyorum.
Yazarin okudugum diger kitaplari gibi degildi. Daha sonuk daha cansiz geldi bana. Olmazsa olmaz komedi unsuru bunda yoktu. Daha cok can sikintisi ve depresyon vardi. Cok uzun bir sure boyunca jack'in ne tarafa gidecegi belli degildi mesela. Asling'in 31 yasinda olmasina ragmen 20lerdeki gibi davranisi, bazi seyleri anlamayisi filan. Lisa'nin durumu da cok karmasik gorunse de aslinda oldukca sıkıcıydı. Cok hevesle baslamistim ama ite kaka bitirebildim. Sushi mevzusu da sonlarda anca ortaya cikti. Cok alakasiz bisi cidden.
Oldukca surukleyici ve insanin doyumsuzluguna dair cok cilgin bir kitap. İlk sayfadan baslayip son sayfaya kadar ayni tempoyu sürdürmek cok zor ama yazar cizgisini hic bozmamis. Lakin isledigi konular ve yazarin hayal gucu cok urkutucu. 90larda boyleyse guncel kitaplari nasildir acaba. Bir daha yazari okumak ister miyim bilemiyorum okurken bile cok gerildim cunku. Betimlemeleri o kadar guclu ki film izler gibi an an sahneler gözünüzün onunde canlaniyor. Korku gerilim turunden hoslanmayanlar icin sinir bozucu bir kitap bile olabilir. Butun bunlarin disinda bendeki basim 92 yilina ait. O zamanlar yeni populer kelimeler buydu herhalde ki duyumsama geresinmek sozcuklari asiri asiri kullanilmis. Her sayfada mutlaka var hatta bir paragrafta 5 kez geciyor bazen. Baska kelime yokmus gibi hep ayni kelimeleri kullanilmasi da insanda goz devirme istegi uyandiriyor, keyfi kaciriyor.
Baslangicta hosuma gitti, hikaye cok ilgi cekiciydi sevimli bir konusu vardi filan ama sonra o buyu kayboldu. O kadar cocuksu tavirlar ve de cumleler vardi ki acaba bir cocuk mu yazdi diye dusunmedim degil.
Kisacik bir oyku olmasina karsin, 80li yillara dair tek bir kiyafet uzerinden inanilmaz bir sosyolojik portre ortaya koymus yazar. Hem cok tanidik hem cok üzücü.
İskandinav polisiyesine dair okugum ilk sey bu seri oldugu icin ilk basta heyecan vericiydi ama bu kitapta yazarin anlatim seklinden sıkıldığımı farkettim. Bastan belli olan bir katil var ve konu o kadar cok dallanip budaklaniyor ki son 50 sayfada cozume ulasiyor hersey. Bir suru karakter bir suru karmasik olay. Evet seri cinayet davasi kitabin konusu ama yoldan gecen adama da hikaye yazilmaz ki..