Sliwer

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
Sliwer okumuş.
İz

Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan’ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda’ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke’leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini... Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...

Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışm... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 9 ay
Profil Resmi
Sliwer okumuş.
Paris Sıkıntısı

Charles Baudelaire (1821-1867); 1857'de yayımlanan Kötülük Çiçekleri'nin yanısıra, Avrupa'ya tanıttığı Poe çevirileri ve eleştirel yazılarıyla da 19. yüzyılda edebiyatı yenileyen en önemli modern ustalardan biridir. Baudelaire'in 1862'de tamamladığı ancak ölümünden iki yıl sonra yayımlanan Paris Sıkıntısı ise, yaklaşık 150 yıldır, düzyazı şiirin dünya edebiyatındaki anıt yapıtlarından biri sayılmaktadır.

Tahsin Yücel (1933); Dergilerde ilk ürünlerinin yayımlandığı 1950'den günümüze, edebiyatımızın son elli yılına damga vuran en önemli ustalarındandır. Gerek öykü ve roman, gerekse deneme ve eleştirel çalışmalarıyla ufuk açan bu önemli yazarın Balzac'tan Flaubert'e, Gide'den Camus'ye çeviri edebiyatımıza katkılarıysa, 80 kitabı aşmaktadır.

Charles Baudelaire (1821-1867); 1857'de yayımlanan Kötülük Çiçekleri'nin yanısıra, Avrupa'ya tanıttığı Poe çevirileri ve eleştirel yazılarıyla da 19. yüzyılda edebiyatı yenileyen en önemli modern ustalardan biridir. Baudelaire'in ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 9 ay
Profil Resmi
Sliwer okumuş.
Eylül

Birbirlerini buldukları anda, ister istemez kaybedeceklerdi.SUAT, HACER, SÜREYYA VE NECİPİN HİKAYESİ.Evli bir çift. Bir kız kardeş.Yakın bir dost.Yalnızlık. Tuhaf bir temas.Önlenemez bir açlık.Tüketen bir kıskançlık ve feci bir son.Tüm aşkların sınırsızca imkan dahilinde olduğu, imkansız temasının neredeyse tamamen saf dışı bırakıldığı günümüze inat bir zamanlar aşk neredeyse yasak, acı ve hasret demekti. Kadınların ve erkeklerin kaderlerini başkaları çizer, onlar da bir şekilde bu kadere ayak uydururdu. Ya da her şeyden, hatta hayattan vazgeçilirdi.

******

Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olan Mehmet Rauf un Eylül ü yazarın diline hiçbir surette dokunulmadan, eserin üslûb ve ses musikisi olabildiğince korunarak Enfel Doğan tarafından yayına hazırlanmış, kitabın son kısmına romanda geçen kimi kelime ve terkipleri içeren bir sözlük de konulmuştur. Eylül ü, yazılışından yaklaşık yüz yıl sonra özgün diliyle yeniden yayınlayarak kültürümüze hizmet ettiğimiz inancını taşımaktayız.

******

Eylül, mutlu bir evlilik sürmesine karşın eşi Süreyya Beyin arkadaşı Necib Bey ile gizli bir aşk yaşayan Suad Hanımın çıkmazlarını, dönemine göre oldukça derin ve ayrıntılı bir psikolojik yaklaşımla ele alıyor. Bu özelliğinden ötürü Eylül, Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir. Bir yaz, Boğaziçinde bir yalı kiralayan Süreyya Bey ile Suad Hanımın aile dostu Necib onları sık sık ziyaret eder, gece yatılarına kalır. Necib Beyin derin bir saygı beslediği Suad Hanıma ilgisi şiddetli bir sevgiye dönüşür, ancak bunu kendi içinde gizler. Bir gün dayanamaz, Suadın eldivenini çalar. Sonunda hastalanır, humma nöbetleri arasında bu eldiveni sayıklar. Suad bunu öğrenince eldivenin öbür tekini de verir, böylece her ikisinin de birbirine duyduğu aşk açığa çıkmış olur. Arkadaşı ve aşkı arasında kalan Necib ile kocasına bağlı Suad, nefislerini yenerek bu aşkı küllendirmeye çalışırlar.Eylül: Edebiyatımızda ilk psikolojik roman.

******

Bu kitap, edebiyat tarihimizin ilk psikolojik romanıdır.Salonda bahçedekilerin kahkahaları işitilebiliyordu. Süreyya canı sıkılanlara özgü bir tahammülsüzlükle, Çılgın kız! diye söylendi.Balkona açılan büyük kapıdan parmaklığa dayanmış dışarıya baktığı görülen karısı dönüp; Bu gece hava ne güzel! dedi.

******

İlk defa 1900 - 1901 yılları arasında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edilen Eylül ün kitap halinde ilk baskısı 1901 yılında yapılmıştır.Rauf un en önemli eseri olan Eylül, zamanının ilk psikolojik romanı olarak kabul edilir.Romanda, Suad, Süreyya ve Necib üçlüsü arasındaki aşk-sadakat-evlilik üçgeninde, bu insanların ruhsal çözümlemesi yapılmıştır. Evli bir kadınla, kocasının yakın arkadaşı olan bir adam arasında yaşanan yasak aşk ve bunlardan habersiz kocanın ruhsal durumları, kadının ve erkeğin toplumsal rolleri, dönemi itibariyle cesur bir dille anlatılmaktadır.

******

Servet-i Fünun döneminin en önemli romancılarından biri olan Mehmet Raufun Eylülü psikolojik roman türünün yazınımızdaki ilk örneğidir. Yasak bir aşkı psikolojik boyutuyla anlatır, acılar o kadar dayanılmaz bir hal alırki, aşk ateşi daha büyük bir ateşle bitirilir..

******

Bir sonbahar...Sarıya çalan yapraklarla beraber sararan umutlar ve heyecanlar...Yasak bir Aşk var Eylülde, yasak olduğu kadar da temiz ve içten. Yaz mevsimiyle başlayan bir aşkın, sonbaharla birlikte solmaya başlaması ve hayat gibi bir son... Eylül bir Aşk romanıdır. Bazen soluk soluğa bazen hüzünle okuyacağınız bir Aşk. Roman karakterleri aşkları sebebiyle bir takım toplumsal irdelemelere girerler, namus, Aşk, hayat, evlilik sorgulanır. Günümüzde sıradan adına Aşk adı verilen ilişkilerden çok daha saf ve derin bir Aşk anlatılıyor Eylülde. Salt birbirlerini düşünen, dünyayı umursamayan bir Aşk değil Suad ve Necipin aşkı, Suad kocası Süreyyayı da düşünür ve Necip kuzeni Süreyyayı da düşünür. Suad ve Necip, Süreyya uğruna kendi aşklarından vazgeçerler.Eylül romanı Türk edebiyat tarihinin önemli eserlerinden biridir, hem psikolojik hem de toplumsal incelemeler vardır romanda. Gerçekçi-Doğalcı akımın başarılı bir örneğidir.Kısançlıklar, heyecanlar, umutlar, umutsuzluklarve gözyaşı ve Aşk... Eylül...

******

Mehmet Rauf, Sanat için sanat ilkesini reddederek daha iyi bir insanlık, daha mutlu bir gelecek için uğraşma iddiasıyla yola çıkarak Eylülü yazar.Paul Bourget etkisindeki yazar, Eylülde olayları çok yavaş gelişen bir üçgende Suad-Süreyya-Necib ilişkisini inceler. Ancak tek konunun dışına çıkamayıp yoğunlaştığı için edebiyatımızın ilk psikolojik romanını yazmış olur.Süreyyanın denizle oyalanması, çocuksuz ve genç bir kadın olan Suadı tek başına bırakır. Müzikle avunmaya yönelen duyarlılığı, akrabaları Necible sık sık görüşme olanaklarında bir sevgi haline gelir. Necib de kadınsız hayatının ülküsü olarak, hep iyi durumlarda görüştüğü Suadı beğenip sevmeye başlar...

******

Süreyya Bey ve Suad Hanımın mutlu bir evlilikleri vardır. Evliliklerinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen Süreyyanın ailesiyle birlikte oturmaktadırlar. Fakat evin havası, artık Süreyya ve Suada sıkıcı gelmektedir. Süreyya, bir an önce bu evden ayrılıp, denize bakan sakin bir evde yaşamanın, en azından yazı orada geçirmenin hayalini kurmaktadır. Kısa bir süre sonra Süreyyanın hayali gerçekleşir ve Suadın babasından aldığı para sayesinde Boğaziçinde bir yalı kiralarlar.
Süreyyanın arkadaşı Necip, ailenin yakın dostudur. Suad müziğe; Süreyya denize meraklıdır. Biri çoğunlukla evde, diğeri denizde vakit geçirmektedir. Daha çok Suad ile evde kalan Necip, onu sevmeye başlar; Suad da bu sevgiye kayıtsız kalmaz. Zamanla ikisi de iç hesaplaşmalara başlarlar ve sevgilerinin kirletilmemesi için çaba harcarlar. Roman, psikolojik tahlillerin yapıldığı ve bu yönüyle edebiyat tarihimizin ilkleri arasında yer alan bir eserdir.

******

Salonda bahçedekilerin kahkahaları işitilebiliyordu.Süreyya, canı sıkılanlara özgü bıkkınlıkla Çılgın kız diye söylendi.Balkona açılan büyük kapıdaki parmaklığa dayanmış dışarıya bakan karısı dönüp: Bu gece hava ne güzel! dedi.

******

Suat, Necip, Süreyya ve diğerleri; Hacer, Fatin, dadı. Boğaziçinde bir yalıda geçirilen upuzun bir yaz mevsimi. Eylül, esas itibariyle Necipin, yakın arkadaşı Süreyyanın karısı Suata olan yasak aşkından ve Suatın da giderek bu aşka karşılık verişinden ibaret görünse de, onu sıradan bir aşk romanı olmaktan çıkaran asıl özellik, karakterlerin ruh tahlillerinin derinliğinde kendini gösterir. Bu özelliğinden dolayıdır ki edebiyatımızda ilk psikolojik roman olan Mehmed Raufun bu ölmez eseri, orijinalitesini bozmayacak seviyede bir sadeleştirmeye tabi tutulmuş olarak, okuyuculara sunulmaktadır.

******

Yazıldığı dönemin en önemli romanı sayılan EYLÜLün Mehmed Raufun ünlü bir yazar olarak anılmasında önemi büyüktür.EYLÜL, gerek yayımlandığı dönemde, gerekse günümüzde ‘psikolojik roman tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Psikolojik roman tanımlaması, özellikle Suat ve Necip arasında dile getirilemeyen, iç dünyada yaşanan, toplumun geleneksel yapısının reddettiği duygulardan kaynaklanmaktadır.Romana ismini veren Eylül, yaz mevsiminin ve bu mevsimde başlayan imkânsız bir aşkın bitişini simgelemektedir. Eylül, hüznün de ifadesidir. Romanın sonunda eylül ayı ile tabiatın görüntüsü üzerine yapılan tasvirlerde de bu hüzne rastlanır.

******

Güneşin kavurucu ateşinin yürekleri yaktığı, o ilk sıcaklığın, zamanla karşı konulamaz bir tutkuya dönüştüğü yaz...Ayrılık rüzgarlarının etrafta sinsice kol gezdiği sonbahar..Kah güneşli sevdaları, kah fırtınalı pişmanlıkları tarif edilemez bir acıyla içinde saklayaonbaharın o en yalnız Eylülü... Türk Edebiyatının bu ilk psikolojik romanında, Suad, Süreyya ve Necib arasındaki fırtınalı ilişkiler ve kahramanların iç dünyalarına doğru uzun ve keyifli bir yolculuk sizleri bekliyor.

******

Süreyya Beyle Suat Hanım beş yıldan beri evlidir. Bir yaz, Boğaziçinde, Yeni Mahallede küçük bir ev kiralarlar. Mutludurlar. Süreyyanın arkadaşı Necip, sık sık gelip yanlarında konuk olarak kalmaktadır. Necip, Suata çok değer vermekte, ona karşı derin bir saygı beslemektedir. Bu değer veriş ve saygı bir gün şiddetli bir sevgiye dönüşür. Genç adam, sevgisini içinde gizlemektedir. Bir gün dayanamaz..

Birbirlerini buldukları anda, ister istemez kaybedeceklerdi.SUAT, HACER, SÜREYYA VE NECİPİN HİKAYESİ.Evli bir çift. Bir kız kardeş.Yakın bir dost.Yalnızlık. Tuhaf bir temas.Önlenemez bir açlık.Tüketen bir kıskançlık ve feci bir son.Tüm aşkların sınır... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 9 ay
Profil Resmi
Sliwer okumuş.
Cesur Yeni Dünya

Cesur yeni Dünya bizi Forddan sonra 632 yılına götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında Cemaat, Özdeşlik, İstikrar yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, annelik ve babalık pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. Herkes herkes içindir.

Cesur yeni Dünya bizi Forddan sonra 632 yılına götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında Cemaat, Özdeşlik, İstikrar yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, annelik ve b... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 9 ay
Profil Resmi
Sliwer okumuş.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborahın akıl hastanesine düşmesine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun kurtarma operasyonu başlar.Greenbergin kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.

İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yit... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 9 ay
Daha Fazla Göster

Sliwer şu an ne okuyor?

Sliwer şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.