Afilius

Detayları:  İzmir,
Hakkında: 
Yaşam sevinci yüksek, gelecekten umutlu, herkes kadar mutlu, herkes kadar sorunlu birisiyim.. Bunun yanında elimden geldiğince cehaletimi törpülemeye çalışıyorum.. Bir... daha fazla
2 takip ettiği ve 2 takip edeni var. 14 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Afilius, Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
Erbain, İsmet Özel

"Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur.."

"Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur.."

2 ay
Afilius, Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
Joanne Greenberg, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

"Hiçbiri benden özür dilemedi; biri bile.
Ne öyle duygusuzca içime girdikleri için, ne bütün o sancıları çekmeme ve bundan utanç duymama neden oldukları için, ne de benimle alay edercesine bu kadar uzun bir süre ve bu kadar aptalca yalanlar söyledikleri için. Bu yaptıkları için onları bağışlamamı hiçbir zaman istemediler benden, ben de onları hiçbir zaman bağışlamadım.."

"Hiçbiri benden özür dilemedi; biri bile.
Ne öyle duygusuzca içime girdikleri için, ne bütün o sancıları çekmeme ve bundan utanç duymama neden oldukları için, ne de benimle alay edercesine bu kadar uzun bir süre ve bu kadar aptalca yalanlar söyledi... tümünü göster

2 ay
Afilius, Şiir Defteri adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
İnsan ki Hasreti Kadar, Nihat Behram

Aşksa:
Sağır da olsa dile döner seslenir...
Düşse:
Eni sonu suya düşer ıslanır..

Aşktan öte başka hangi tohum yeşerir
Hangi dal sügün verir ezildiği yerinden?
(...Dolunaydı...Dağların bulutlandığı,
toprağın yoncalandığı aydı...

Öpsem,
yaralanır sandığım
çiçekler kadar körpeydi bahar...
Bir yanım sazınca külhan,
yağız,civan,atmaca;
bir yanım nazınca uslu,
suskun,ıssız,utangaç,
savrulup savrulup sokaklara
söylediğim şarkılar
süsüydü ömrümüzün,
yitince bulunmaz zenginliğimiz...
Ne güzel günlerdi ah
ne güzeldin gençliğim;
gönlümü tarih düşüp
ömrümce yol gözledim,
yazık ki sen beklemedin...)

İki derde yenik düştüm ne çare:
biri aşk
biri düşten düşe sızım sızım yüreğim..

Taşa çaldım derdimi,
taş çatladı kıvrım kıvrım kök verdim;
güle sardım kendimi,
gül kurudu derdim azdı yürüdü..

İnsan ki hasreti kadar:
belki bin sevda bin ayrılık
fakat
bir aşk bir intihar
bir ömre ancak sığar..

Aşksa:
Sağır da olsa dile döner seslenir...
Düşse:
Eni sonu suya düşer ıslanır..

Aşktan öte başka hangi tohum yeşerir
Hangi dal sügün verir ezildiği yerinden?
(...Dolunaydı...Dağların bulutlandığı,
toprağın yoncalandığı aydı...

Öpsem,
ya... tümünü göster

3 ay
Afilius, Şiir Defteri adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak, Yılmaz Erdoğan

Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine

Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden
Bir gülden, bir ilk bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan ama anlatamam
Toprağın güneşle kavuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

Sen bana ışık ver yeter bende filiz çok
Köklerin içimde gizlidir,
Gelen, giden arayan, soran dere budak yok
Bir şiir istersin içinde benzetmeler olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar güzel birşey
yok... yok!

Uzun bir yoldan gelen, tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım olan olmayan, acıtan sancıtan
Bilsem kisana varmak içindi bütün mola sancıları,
Daha hızlı koşardım, severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
Sana bakmak suya bakmaktı
Sana bakmak, bir mucizeyi anlamaktı

Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem, yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar baçıvanlar değil tüccarlar
Sen öyle gçz, sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen içimde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktı..

Bir tek söz kalır dişlerimin arasında
Ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz,
Yazdığım bütün şiirler sanabaşlayan bir kitap için önsöz

Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır
Herşey olmaya hazır
Sana bakmak, suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak,
Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak,
Allah'a inanmaktır..

Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine

Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir... tümünü göster

4 ay
Afilius, Şiir Defteri adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
Ona Doğru Koşmak İçin, Nihat Behram

Sana ufku anlatmak istiyorum..

Yüreğini
Avuçlarında bir güvercinin
Yüreğiyle yatıştıran çocuğun
Bileklerinde çözüp
Doldurduğu şeyi
Sana anlatmalıyım

Binlerce insan dökülmüş duraklara
Asfalttan, yapılardan, seslerden;
Binlerce saattir oradalar
Ve kudurgan bir beyin
Ve kıpırtısız bir yürekle
Düşmanca birşeyler biriktiriyorlar karşılıklı
Ve herkes biribirine benziyor
Ve herkes yabancı birbirine üstelik

Sana ufku anlatmak istiyorum

Yalnayak
Ve aşağılara koşarken çaylarda
Çakıltaşları, çağlayanlar
Ve kayaların oyuklarında köpüren suyun
Düşündürdüğü şeyi
Sana anlatmalıyım

Vapurda, otobüste, odalarda unutulmuş gibiler
sıralar halinde gerneşmek için;
durgun, bulanık, bezgin
zaman: tek yaşama biçimi
ve bankalar, sigortalar, belediye
meydanlara saatler koyuyor onlar için
ve unutsun diye gökyüzünü şehrin üstünde
oğlunu nefretle azarlayan bir kadın
kimseyi şaşırtmadan geçiyor o saatin dibinden
ve bonolar, çekler, borçlanışlarla
birbirine bulaşan kaypak ilişkiler
dişlemeye başlıyor çocukları bile
ve inzibatlar, polisler, mübaşirler
ve bin katlı elbiseler içinde bir takım insanlar
buyurmuş, teftiş ediyor şehri

Sana ufku anlatmak istiyorum

Bir ağacın kökleri ve dallarıyla
Uzanıp uzanıp vardığı şeyi
Sana anlatmalıyım

İçinde duvarlar uğulduyor ilişkilerin
İlanlar, rutubet, çıkar..
Ve söz namusun simgesi değil,
Duygular öyle lekelenmiş
İçtenlik öyle hesap işi ki
Kimin öpüşleri bir papatya kadar temiz
Kim kime kıstırıldığı anda omuz verebilir?
Ya aşk: çarparak başlatan yeni şeyleri
O sevinç
Nerede şimdi?
Yine de güzel bazı duygular
Aşkla kendini onarıyor
Fakat rüzgarlı, yağmurlu ve sabahları
Bir sinir birikintisi olarak karşılamaktan
Bakışları gizlice köreliyor onun da
Ve hatta sağnağı bir nehir gibi
Yabani bir hayvanmış gibi düşünüp
Ürküyor
Ve giderek aciz,
Sinirli, habis insanlar dolduruyor caddeleri;
Oysa şehirden
Yabani bir hayvan kadar uzakta nehir
Öpüşüyor uçsuz bucaksız bir çalkantıyla
Ve yüzlerce çocuk tanıyorum
Kaçak bir duygu taşıyan sinemalarda
Ona doğru koşmak için..

Sana ufku anlatmak istiyorum

Bağrına bayraklarla varılan
ve hayatın
yoldaşlık duygusu kadar katışıksız,
birlikte söylenen şarkılar kadar
ödünsüz olduğu yerde
başlayan şeyi
sana anlatmalıyım

Son mavisi gözlerinde kaldı gökyüzünün
Bu şehirde
Anlatmak istediğim..

Sana ufku anlatmak istiyorum..

Yüreğini
Avuçlarında bir güvercinin
Yüreğiyle yatıştıran çocuğun
Bileklerinde çözüp
Doldurduğu şeyi
Sana anlatmalıyım

Binlerce insan dökülmüş duraklara
Asfalttan, yapılardan, seslerden;
Binlerce saattir ora... tümünü göster

4 ay
Afilius, Şiir Defteri adlı grupta yeni bir tartışma konusu açtı.
Cebeci İstasyonu ve Sen, Yavuz Bülent Bakiler

"Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun..

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırılsıklam, paramparça, permeperişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun..

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık
Ne olursun.."

"Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizli... tümünü göster

4 ay
Daha Fazla Göster

Afilius şu an ne okuyor?

Afilius şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.