Yüreğe Söz Geçmiyor (Bridgerton, #1)

1 puan

27.01.2021 Yorumum:

Historical türüne asıl girişimi yaptığım kişi Julia Quinn olduğu için 10 sene öncesi kendisi benim favori yazarımdı. Fakat şu an itibarıyla Sarah Maclean ve Judith McNaught'tan sonra en sevmediğim 3. historical yazarı unvanını elde etmiş oldu. Bridgerton serisini 2006'da bitiren yazar, 2007-2010 yılları arası Bevelstoke ve Two Dukes of Wyndham serilerini yazmış. Fakat 2011'e geldiğimizde işler ilginç bir hal almaya başlıyor.

Öncelikle Bridgerton'u ana seri olarak ele alırsak, ilk kitap hariç Bridgerton üyelerinden birini görmesek de yan seri diyebileceğimiz 4 kitaplık Smythe Smith Quarte'yi 2011-2015 arasında yazıyor.

Seriyi bitirdikten sonra Rokesbys serisi karşımıza çıkıyor. Rokesbys serisi de Bridgerton serisinin yan ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu seri de 4 kitap sürüyor ama 4 Rokesby üyesinden 3 kişi Bridgerton ailesi ile hayatlarını birleştiriyor. Yani aslında Rokesby, Bridgerton'u yeniden popüler etme çabasıyla ele alınmış bir aile.

Ve yazar bunu başarıyor da. Kitaptan uyarlama eserleri çekmeyi seven Netflix, bu aileyi yani ilk kez 8 kardeşli olarak karşımıza çıkan ailenin dizisini çekiyor. Şu an itibarıyla 2. sezon onayını alması dışında bir bilgi yok.

Kısa bilgiden sonra asıl konuya geçiyorum. Quinn, ilk eserinden beri esprili bir dil kullanır, geneli eğlenceli karakterler yaratır ve bu durum sonucunda ortaya biraz chick-lit biraz da historicalin genel yapısını dışlayan hikayeler ortaya çıkarır. Yazdıkları içinde ticari ve şöhret açısından bakınca tartışmasız Bridgerton serisi hem yazara sempati kazandırdı hem de türde yerini sağlamlaştırdı. Bahsettiğim farklı dil de işin artısıdır.

Fakat Bridgerton sonrası yazarın hayal gücünde tıkanmalar yaşanmaya başlandı. Bridgerton sonrası gelen Bevelstoke serisinin aslında 3 kitapla sınırlı kalmadığını biliyor muydunuz? Normalde seride önemli yer kaplayan 3 karakter mevcut fakat sanırım yazar seride kendince aradığını bulamadığı için Bevelstoke'u gözden çıkardı. Söz vermesine rağmen neredeyse 11 senedir serinin devamı gelmedi çünkü. Two Dukes of Wnydham ise başlı başına yazmak için yazılmış. Seride Jack karakteri hariç elle tutulur karakter yok, hikaye deseniz baştan savma.

Tabi yazarın etiketi de durumdan olumsuz etkilenmeye başlıyor. O da çareyi eskiye yani onu şöhrete kavuşturan serisine dönerek sorunu en basit yönden çözmeye çalışıyor. Yazdığı 2 Bridgerton yan serisiyle eski popülerliğine bir yere kadar kavuşsa da okuyucuya yine yeterli gelmiyordu. Esprili dilini sürdürmeye devam etse de hikayelerini yazarken kendini Bridgerton kadar başarılı ve sevimli bir hikaye yazmaya zorladığını fazlasıyla belli ediyordu. Bu yüzden okuyucu aradığını genelde bulamıyordu.

Son olarak yazar 2018'de biriciği olan Bridgerton'un dizisi geleceğini söylüyor ve yaklaşık 1 ay önce dizi görücüye çıkıyor. Dizi iyi/kötü tartışması yapmayacağım, o konuyu blogumda uzun uzun yazdım. İncelemek isterseniz bu linklere bakabilirsiniz:

1) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...ton-on-inceleme.html

2) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...rn-verdigi-isme.html

3) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...-verdigi-isme_6.html

Benim parmak basmak istediğim konu dizinin popülerliği. 3 madde halinde inceleyecek olursam:

1) Netflix, dizinin çıkmasına 1 ay kala sadece fragmanları üzerinden reklam yapıyor. Seriyi okuyanlar dahil malum sebeplerden ötürü diziyi büyük eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Dizinin çıkmasına 3 gün kala ise ilginç bir olay yaşanıyor. Yazar, Instagram'ında dizinin 8 eleştirmen tarafından Rotten Tomatoes üzerinden %100 başarı sağladığını söylüyor. Şu anda durum 88 eleştirmen tarafından %90 başarılı, 1050 seyircinin oyunda ise %88 başarılı.

2) Dizinin çıkışı itibarıyla yaklaşık 2 hafta boyunca genel puanı 4-5 arasında gidip geliyor. Bölüm başına puanlarda sadece ilk bölüm mevcut. Diğerlerine sonradan girişler yapılsa da o puanlar da iç açıcı değil. Önceden eleştirilen kısımlar yine aynı devam ediyor. Sonra her ne oluyorsa bir sabah görüyoruz ki bölüm başına puanlar çoğunlukla 8 civarına gelmiş. Dizinin genel puanı neredeyse 8'e yaklaşmış. Birden izleyen sayısı artmış, izleyenlerin çoğunluğu diziyi güzellemeye başlıyorlar, olumsuz eleştirilere yapılan baskılar artıyor.

3) Netflix'in demirbaşlarından olan Strange Things, sonradan bünyesine aldığı La Casa De Papel, Lucifer gibi dizilerin yeni sezon onayını almaları çok uzun sürerken, bu dizimsi 1 ayını doldurmadan 2. sezon onayını alıyor. Çünkü seyirci bayıldı diziye (!). Daha çok sevilen büyük hayran kitlesi olan yapımlarının değil bu dizinin hemencecik onay alması beni şok etti açıkçası.

Peki bu 3 sonucu nereye bağlıyorum ben? Diziye yapılanları gördükten sonra anladım ki Quinn göründüğü gibi tatlı biri değil ya da o özelliğini bahsettiğim şöhret düşüşünden dolayı köreltti. Quinn aslında oldukça hırslı, yeteneği sadece Bridgerton serisi ile sınırlı, bunu anladığı an gerçekte vasatın biraz üstü olan bir seriyi sanki hiç kimse benzer konularda yazmamış gibi davranan ve utanmasa "historical türünün ilk yazarı benim" diyecek kadar egoist biriymiş.

Çok büyük hayranlar hariç kimsenin umursamadığı kitaplarının ve dizisinin adının duyulması için (şu zamana kadar çektiklerimiz yetmedi çünkü) resmen saman altından sular yürütmüş. Bu çabacıklar olmasa, Netflix'in aslında hiç umursamadığı şeyin bir anda patlaması hele de hemencecik 2. sezonu alması mümkün değil! Gerçi yeterli paran varsa ve araya birtakım insanlar giriyorsa, eleştirmenleri de sahte yorumcuları da kolayca satın alındığı bir dönemdeyiz. Ama bu kadar belirgin olanını ilk kez gördüm, gördük. :D

Bridgerton serisi sonrası gelen 2 serisinde çok anlamadığım, yaratıcılığının Smythe Smith serisinde tükenmeye başladığını fark ettiğim, Rokesby ile çöktüğünü gördüğüm ve Bridgerton dizisi ile de sahte bir başarı elde ettiğine şahit olduğum yazarın sonraki serisi beni gerçekten korkutuyor dostlar. Umarım ya Bevelstoke serisinin devamını getirir ya yeni seri olarak bizdeki adıyla "Bana Sevdiğini Söyle" kitabındaki Hotchkiss kardeşlerin hikayelerine başlar ,onları da yazmak isterim demişti çünkü, ya da Bridgertonları karıştırmayacağı yeni bir seriye başlar. Yeni serisi yine Bridgertonlar ,hele de onların çocukları, üzerinden giderse hepimize geçmişler olsun!

İnanın bu kadar uzun bir yazı yazmayı planlamıyordum ama yazmaya başladığım an durduramadım kendimi. Sadece kitabı 10 sene öncesi ile şimdiki duygularımı karşılaştıracaktım. Söz veriyorum, bu kısım gerçekten kısa olacak :)

Kitabı 10 sene önce okumuş ve nefret etmiştim. Dizinin çıkışından önce kolay karşılaştırma yapayım diye bir2. kez okudum ve nefretime devam ettim. Simon/Daphne'nin karı/koca olarak gerçekten iticiler. Bunlar yakın arkadaş olarak çok daha iyiler kesinlikle. Simon ve Daphne huy olarak diziden farklı demişler ama bence kitapta ne idilerse dizide de aynısıydı. Dizinin bölüm özetlerinden okuduğum kadarıyla sadece Simon'un kekemeliğini kaldırmışlar ve Daphne de az daha salak olmuş. Ama kitaptaki manipülasyoncu ve sinsi karakterinden hiçbir şey kaybetmemiş.

Bir de Anthony için farklı denmiş ama o da dizide kız kardeşinin koca seçimine karışması haricinde kitaptaki Anthony idi. Sadece o aşık tavırları asıl kişiye yani Kate'e değil, metresine gösterdiği için insanlar karakterde kimlik karmaşası yaşandığını düşünmüş.

Farklı yapıya sahip dediğim kişiler Lady Danbury ve ucundan Benedict oldu. Lady D, kitaptakine göre daha ılımlı ve Benedict'in "insanları umursamıyorum, benim dünyadaki yerim neresi" tavırları aslında Colin'e aittir. Pardon, Lady Whistledown'un dizide verdiği büyük zarar da karaktere ters düşüyordu. Bu şahıs normalde iğneleyici olsa da kimsenin hayatını mahvetmeyen eleştiriler yapan biridir kitapta.


Yaklaşık 10 sene öncesinin yorumu:

JQ benim tarihi romanslarda en sevdiğim yazardır. Ancak bu romanı bana göre en kötüsü. Simon ve Daphne karakterlerinin birbirlerine yakışmadıklarını düşünüyorum. Simon'a hafiften alaycı ve ayakları yere sağlam basan bir kadın karakter daha hoş dururdu bence. Romanı okurken de baya sıkıldım açıkçası.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »