Yazarın kitabını okurken hiç historical olacağını düşünmemiştim. Ne kitabın kapağı ne de arka kapak yazısı bana tarihi kurgu ile karşılaşacağımı düşündürmedi.
Ama kitap beklediğimden daha iyiydi. İlk başlarda adapte olmakta zorlandım kitaba ama ortalarından sonra gayet akıcı ilerledi, nasıl bitti anlamadım.
Sadie Moon, geçimini çay yapraklarına fal bakarak sağlayan ve bu konuda bayağı nam salmış olan genç kadının; on yıl önce para kazanmak için kendisini terk eden kocası Jack ile tesadüf eseri tekrar karşılaşmalarıyla hikaye başlıyor. Yanlış anlamalar, entrikalar, fallar, gizem ve tabi aşk.. Ne ararsan var kitapta. Aslında kitabın içeriğiyle ilgili yazılacak çok şey var ama bunları yazıp spoiler vermek istemiyorum. Gerçek Jack Friday aslen kim, ne iş yapar, gizemli kimliğini öğrenmek istiyorsanız hepsi kitapta..
Kesinlikle historical seviyorsanız tavsiye ederim; tabii sevgili yayınevi üç kitaplık serinin ortasından giriş yapıp, ikinci kitabını çevirerek beni / bizi hiç şaşırtmadı tabii. Umarım serinin diğer kitapları da tez vakitte çevrilir.
-----------
#alıntı
Sadie gülümsedi – Jack’in sözlerinden etkilenmemişe benziyordu. “Siz kendi kaderinizi çizmişsiniz gibi görünüyor Bay… Friday, değil mi?”
Jack çenesini sıktı. “Peki siz? Leydi mi, Bayan Moon mu?”
“Bayan,” diye cevap verdi Sadie çenesini sıkarak.
“İlginç bir ad.” Jack tamamen sahte bir ilgiyle konuşuyordu. “Eşiniz bu gece burada mı?”
Vienne şimdi onları inceliyordu, kaşlarının arasındaki kırışıklıktan belliydi. Başını mesafeyle konuşan Sadie’den yana çevirdi. “Benim eşim öldü.”
Jack başını yana eğip, “Öyle mi? Büyük talihsizlik,” dedi.
Sadie kaskatı kesildi ama direkt onun gözlerine bakabildi. “Tam tersine bayım. Bunun talihsizlik olduğunu hiç düşünmüyorum.”
“Sanırım eşiniz için de talihsizlik değil,” diye sertçe cevap verdi Jack acı bir gülümsemeyle.