Simulakra

7 puan

Simulakra, 5-6 saatlik bir tren yolculuğunda, ya da evden çıkmaya üşendiğiniz yağmurlu bir hafta sonunda sıkılmadan kolayca okuyup bitirebileceğiniz bir roman. Ancak bu, asla Simulakra’nın sıradan bir bilim-kurgu romanı olduğu anlamına gelmiyor. Hele ki, bilim-kurgu türünü ciddiye alan bir okursanız.

Söylemeye gerek yok, ben bilim kurgu türünü fazlasıyla ciddiye alan bir okurum ve özellikle Philip K. Dick romanlarını okurken elimin altında illa ki 1995 basımı The Encyclopedia of Science Fiction, notlar almak için defterim, web taraması yapmak için de notebook’um olur.

Philip K. Dick (PKD), benim en gözde yazarlarımdan biri. Dick’in basımı yapılmış toplam 44 romanı var. Bunların yarıya yakınını (kimilerini iki veya üç kez olmak üzere) okuyup bitirdim. Simulakra (en azından benim okuduklarımın içinde) en fazla fikrin çılgınca havada uçuştuğu, toplam 56 roman karakterinin ismen, 10 civarında karakterin de isim verilmeksizin anıldığı, birbirinin içine geçmiş üç veya dört farklı öyküden oluşuyor izlenimi veren, en çılgın, en şizofrenik, en acayip Dick romanı. Pek çok bilim kurgu forumunda yazarın bunca fikri ve karakteri neden bir tek romanın içinde topladığı tartışılıyor. Bu soruya kimse tatmin edici bir yanıt veremiyor. Kitabı okurken, birbirinden kopuk gibi görünen pek çok öykünün, tutarlı bir kurgu içinde bir “sona” bağlanacağını zannediyorsunuz. Ancak bu beklentinizin aksine, olayların örgüsü gitgide daha da dağınık bir hal alıyor ve roman, sanki yazar yazmaktan sıkılmış da romanı aniden bitirmeye karar vermiş gibi, okuduğunuz sürece kafanızda beliren soruları cevapsız bırakarak “bitiveriyor”.

Gelelim romandaki sayısız fikirden bazılarına:

Öncelikle; simulakra nedir?

İlginç bir şekilde, Encyclopedia of Science Fiction‘da simulakra ile ilgili bir madde yok. Latince kökenli simulacrum (çoğul hali simulacra) benzerlik anlamına geliyor. İngilizce’de ilk kez 16. yüzyılda resim ya da heykel gibi aslını temsil eden sanatsal ürünler için kullanılmış. Simulakra hakkındaki tartışmalar Plato’ya kadar gidiyormuş. Ancak simulakrayı tartışma gündemine taşıyan, post-modernist düşünür Jean Baudrillard olmuş. Baudrillard’ın 1981 tarihli Simulacra & Simulation başlıklı tezinde ileri sürdüğü fikirlerden bazıları şunlar:

Simulakrum, gerçeğin kopyası değildir, kendi içinde gerçeklik taşır.

Günümüz toplumu, tüm gerçekliği ve anlamı semboller ve göstergeler (signs) ile değiştirmiştir. İnsan deneyimleri, gerçeğin simülasyonlarından ibarettir.

Simulakra ne gerçeğe giden yoldur, ne de gerçeğe giden yoldan sapma. Gerçekliğe dayanmadığı gibi, gerçeği gizlemez de. Mevcut yaşamlarımız içindeki kavrayışa göre gerçeklik önemli değildir. Simulakra, bu bağlamda anlam taşır.

Simulakra, algılanan gerçekliğin sembolleridir.

Gerçek (real) ya da hakikate (truth) özgü bir perspektifle bir ilişkimizin kalmadığı bir simülasyon çağına girilmiştir. Dahası, gerçek bir daha asla geri dönmeyecektir.

Simulakra romanı, Baudrillard’ın Simulacra and Simulation’ından 17 yıl önce, 1964 senesinde yayınlandı. Bu romanda PKD, tam da Baudrillard’ın fikirlerine uygun bir dünya tasvir ediyor.

(Yazının devamı için bloguma bakabilirsiniz ... **SPOILER** içerir)

http://sosyonomi.org/wp/?p=4406

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »