Aşkın Metafiziği

5 puan

"Tutku, sadece tür için değer taşıyan şey birey için de değerliymiş gibi gösterip onu kandıran bir vehme, bir kuruntuya dayanmış olduğu için, türün amacına ulaşmasının ardından, yanılsamanın ortadan kalkması şarttır. Bireyi eline geçirmiş olan türün ruhu, artık onu tekrar serbest bırakır. Tür ruhunun terk ettiği birey önceki (türe göre) sınırlı, yoksul haline geri döner ve öylesine büyük,yiğitçe ve sonsuz çabaların ardından, kendi hazzının payına, her cinsel tatminin ardından kalandan fazlasının düşmediğini şaşkınlık içinde görür. Umduğunun aksine, daha önce olduğundan daha fazla mutlu olmadığını, türün iradesinin aldattığı kimse olduğunu fark eder."
(Arthur Schopenhauer, Aşkın Metafiziği)

“Bir kadınla bir erkek birbirlerine karşı şiddetli bir tutku duyuyorlarsa, onları ayıran engeller,ister bir koca ister anne babalar vb. olsun, bana hep yasalar ve insan uzlaşımları bu konuda ne derlerse desinler, bu iki sevgili doğaya ve tanrısal hukuka göre birbirlerine aitmişler gibi gelir.”
(Arthur Schopenhauer, Aşkın Metafiziği)

"Şairlerin ve yazarların bütün çağlar boyunca sayısız ifadelerle ve deyişlerle dile getirmeye uğraştıkları ve konu olarak bir türlü tüketemedikleri, evet, hakkını bir türlü veremedikleri aşk özlemi, belli bir kadına sahip olma durumuna sonsuz bir bahtiyarlık tasarımı ve elde edilemez olduğu düşüncesine de ifade edilmesi imkânsız bir acı ve ıstırap ilintileyen bu özlem ve bu aşk acısı, malzemesini ebedi olmayan bir bireyin ihtiyaçlarından alamaz; bunlar, burada amaçlarına hizmet edecek, yeri doldurulmaz bir araç elde etme (kaygısıyla kıvranan) ya da bu aracı yitirdiğini gören, bu nedenle de derin derin iç çeken türün ruhunun iniltileridirler. Sadece tür, sonsuz hayata sahiptir; bu bakımdan da onun sonsuz istekler duyma, sonsuz tatminler yaşama ve sonsuz acılar çekme yeteneği vardır. Ama işte bu istek, tatmin ve acılar, burada (dünyada) bir ölümlünün dar yüreğine hapsedilmişlerdir.
Dolayısıyla da böyle bir ölümlünün sonsuz sevinç ve sonsuz ıstırapla dolduğu yerde çatlayıp parçalanmak ister gibi görünmesine ve bunları ifade edebilecek söz bulamamasına şaşmamak gerekir. Demek ki bu durum, transzendental, dünyevi her şeyin üzerinde uçan metaforlarla yükselip yolunu şaşıran bütün erotik şiirlerin yüce türünün malzemesini sağlar. Petrarka’nın tema’sı budur; Aziz Preux’lerin, Werther’lerin ve Jacobo Ortis’lerin tema’sı da budur. Burada söylediklerimizi göz önüne almazsak, bunları ne anlayabilir ne de açıklayabiliriz. Çünkü bu sonsuz değer verme, bu sınırsız beğeniş, sevilenin herhangi zihinsel, entelektüel, hele hele nesnel, reel avantajlarına dayanmış olamaz; çünkü karşıdaki kişi, Petrarka’da olduğu gibi, çoğunlukla,seven tarafından yeterince tanınmamakta;her şeyiyle bilinmemektedir. Sadece türün ruhu tek bir bakışla onun kendisi bakımından,amaç ve hedefleri bakımından hangi değeri taşıdığını görebilir. Büyük tutkular da zaten kuralda ilk bakışta doğarlar:
İlk bakışta sevmeden kim âşık olmuşturki? (Shakespeare, As you like it)"
(Arthur Schopenhauer, Aşkın Metafiziği)

"Bütün aşklar, istedikleri kadar uçarı, tensellikten, dünyevilikten uzak, ayakları yerden kesik görünsünler, sadece cinsel dürtüde temellenirler: evet, hatta bu âşıklık hali, sadece daha yakından belirlenmiş, daha özelleşmiş, hatta sözcüğün en dar anlamıyla bireyselleşmiş cinsel dürtüdür."
(Arthur Schopenhauer, Aşkın Metafiziği)

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »