unuttugumkirlangickuslari

Profil Resmi
1 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Béatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl

Maalouf'un son romanı Yolların Başlangıcı'ndan sonra şimdi de Béatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl YKY'de... Daha önceki yapıtlarında, geçmiş yüzyıllar üzerinde duran yazar, Béatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl'da geleceğe yöneliyor. Ama daha önceki kitaplarında olduğu gibi yine Doğu-Batı, Kuzey-Güney arasındaki ilişkileri dikkate alıyor.

TADIMLIK
BU SAYFALARA AKTARDIĞIM OLAYLARIN TANIKLARINDAN BİRİ OLDUM SADECE, seyirci kalabalığından daha yakın ama onlar kadar aciz. Biliyorum, adımdan söz edildi kitaplarda, geçmişte bundan gurur da duydum. Ama artık duymuyorum. Atların çektiği sal, doğru limana vardığına göre, öyküdeki atsineği sevinebilirdi artık; yolculuk bir uçurumun dibinde bitseydi, neyle gururlanacaktı? Benim rolüm de böyle oldu, aslında, gereksiz ve talihsiz bir at cambazı rolü. Neyse ki ne işbirlikçi oldum ne de kandırıldım.Hiç serüven peşinde koşmuş değilim, zaman zaman, serüven gelip beni buldu. Seçme hakkım olsaydı, çocukluğumdan beri tutkun olduğum ve seksen üçüncü yaşımı doldurduğum bugün de tutkun olmayı aralıksız sürdürdüğüm tek âleme, böcekler âlemine, o dikkat çekici minik yaratıklara, zarif, becerikli ve şaşılacak kadar bilge olan böceklere yönelirdi benim serüvenim. Bana inanmayanlara, böcek savunucusu olmadığımı tekrar etmek gibi bir huyum var. Biz, insanların çok önceden hem evcilleştirdiği hem de katlettiği ve kesin olarak yendiği, sözümona üstün hayvanlara karşı âlicenap olabiliriz bundan böyle. Böceklere karşı yapamayız bunu. Onlarla bizim aramızda savaşım sürüyor, her gün, acımasızca, insanın galip geleceğine dair hiçbir gösterge yok üstelik. Böcekler, yeryüzünde bizden çok önceleri vardı, bizden sonra da var olacaklar ve çok uzaklardaki gezegenleri keşfettiğimizde, oralarda kendi hemcinslerimizi değil de böcekleri bulacağız. Bununla da avunacağız sanırım. Söyledim, böcek savunucusu değilim. Ancak kuşku yok ki onların sıkı bir hayranıyım. Nasıl olunmaz? İpekten, baldan ya da Sina çölündeki kudrethelvasından daha soylu bir şeyi kim yaratabildi? İnsanoğlu öteden beri, böcek ürünlerindeki dokumayı ve zevki taklit etme peşindedir. Ya adi sineğin uçuşuna ne demeli? Onu taklit etmek için, acaba kaç yüzyıl gerekecek? Zavallı bir larvanın gösterdiği değişim de cabası!
Örnekleri sonsuza kadar uzatabilirim. Amacım bu değil kaldı ki. Daha sonraki sayfalarda, böceklere olan düşkünlüğümden değil, ama öncelikli olarak insanlara ilgi duyduğum ender anlardan söz edilecek.
Beni duyan da, insandan kaçan bir ayı sanacak. Doğru değil. Öğrencilerim beni sevgiyle anıyorlar; iş arkadaşlarım arkamdan pek kötü konuşmazlar; çok sık olmasa da insan arasına karıştığım zamanlar oldu, hatta kenarda köşede bazı dostluklar bile kurdum. Özellikle Clarence vardı, sonra da Béatrice; onlardan tekrar söz edeceğim.
Yalana kaçmadan özetlersem, günlük dertlerin vızıltılarına çok az katlanabilmişimdir ama çağımın büyük tartışmalarına hep dikkat kesilmişimdir. Gençliğimin yüzyılının sonuna kadar, onun saf coşkularına, binyılın yaklaşması karşısındaki saf korkularına, atoma ve yine atoma ve yeni büyük salgınlara, kutuplar üzerindeki Demokles geçitlerine hep candan bağlandım. O büyük bir yüzyıldı, bana kalırsa en büyüğü, belki de son büyük; bütün bunalımların ve sorunların yer aldığı yüzyıl; bugün, yaşlılığımın yüzyılında sadece çözümlerden söz ediliyor. Ben her zaman, sorunları Tanrı'nın, çözümleri Şeytan'ın yarattığına inanmışımdır. Sorunlar bizi altüst ediyor, hırpalıyor, şaşırtıyor, kendimizden uzaklaştırıyor. Sağlıklı dengesizlik; bütün türler sorunlar sayesinde gelişiyor, donup sönmeleri de çözümler yüzünden... Belleğimizdeki en kötü cinayetin adı Nihai Çözüm1 adını taşıyorsa, bu bir rastlantı mı?
Şimdi, şu cılız, şu asık yüzlü, şu kararmış dünyada, çevremdeki tüm o kin selini, her şeyi yeni bir buzul çağı gibi kaplayan o evrensel titrekliği gördükçe... bunlar dâhiyane bir çözümün ürünleri değil mi? diye soruyorum. Oysa binyılın sonu muhteşemdi. Soylu, bulaşıcı, yok edici, Mesihçi bir sarhoşluk. Hepimiz, Tanrı'nın lütfunun yavaş yavaş bütün dünyaya yayılacağına, bütün ulusların barış, özgürlük, bereket içinde yaşayacağına inanıyorduk. Bundan böyle tarih, generaller, ideologlar, despotlar tarafından değil, yıldızbilimciler ve biyoloji uzmanları tarafından yazılacaktı. Rahata kavuşan insanlığın tüm kahramanları mucitler ve soytarılar olacaktı. Ben de uzun süre bu umudu besledim. Böylesi manevi ve teknik ilerlemelerin ters tepeceğini, pek çok karşılıklı ilişki yolunun kapanacağını, pek çok duvarın örülebileceğini ve bütün bunların, aslında hep orada duran ama hiç akla gelmemiş bir kötülük yüzünden olacağını söyleselerdi, kuşağımın tüm insanları gibi ben de omuz silkip geçerdim. Yazgının hangi çirkin aldatması ile düşlerimiz bozuldu? Bu noktaya nasıl geldik? Neden kentten ve bütünüyle uygar yaşamdan kaçmak zorunda kaldım? Burada anlatmak istediğim, en sadık biçimiyle, mümkün olan en büyük titizlikle anlatmak istediğim, yeni yüzyılın daha ilk yıllarından itibaren bizi saran, sanırım, gerek büyüklüğü gerek doğası açısından görülmemiş bir gerilemenin içine çeken felaketin yavaş yavaş gelişmesidir. Bizi çevreleyen teröre karşın, sonuna kadar, dinginlik içinde yazmaya çalışacağım. Şu anda, dağ başındaki sığınağımda, kendimi güvenlikte hissediyorum ve elim, gerçeği emanet edeceğim henüz el değmemiş kâğıtlar üzerinde titremiyor. Aksine, geçmişteki bazı olayları anımsadıkça bir hafiflik, bir kıvanç duyuyor ve anlatacağım dramı ara sıra unutur gibi oluyorum. Değersiz olan ile olağanüstü olanı aynı yatay kâğıdın üzerine geçirmek, yazının hünerlerinden biri değil mi? Bir kitapta her şey kurumuş mürekkebin önemsenmeyecek kalınlığına bürünür.
Giriş faslına paydos! Ben sadece olayları aktaracağıma söz vermiştim.

Maalouf'un son romanı Yolların Başlangıcı'ndan sonra şimdi de Béatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl YKY'de... Daha önceki yapıtlarında, geçmiş yüzyıllar üzerinde duran yazar, Béatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl'da geleceğe yön... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Pıtırcık Tatilde

Okul bitti, karneler alındı, sırada ne var? Tabii ya, kumsal, güneş ve yaz tatili!

Pıtırcık'ın okulu nihayet tatil oldu. Kapanış töreninde tüm sınıfa ödül dağıttılar. Pıtırcık'a da, her nedense Konuşma Ödülü verdiler. Artık yapılacak tek şey vardı: Tatile gitmek. Pıtırcık'ın babası bu konuda kesin kararlıydı, Güney'e gidilecekti. Bu sefer kimseyle tartışmayacaktı, onun dediği olacaktı. Pıtırcık da tartışma olmamasına çok sevindi ve hazırlıklar yapıldı. Tabii ki, annenin dediği oldu.

Okul bitti, karneler alındı, sırada ne var? Tabii ya, kumsal, güneş ve yaz tatili!

Pıtırcık'ın okulu nihayet tatil oldu. Kapanış töreninde tüm sınıfa ödül dağıttılar. Pıtırcık'a da, her nedense Konuşma Ödülü verdiler. Artık yapılacak tek... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Üç Anadolu Efsanesi - Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik

Halk söylencelerine, efsanelere duyduğu hayranlıkla Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik efsanelerini kendine has tarzıyla kaleme alan Yaşar Kemal, anlatım gücünü besleyen bereketli topraklara olan vefa borcunu da "Üç Anadolu Efsanesi" ile öder.

“Kilometrelerce yürüyüp, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kârdır kuralınca, önce ağıtları, sonra da türküleri, koşmaları, destanları, Çukurova'nın tüm uyaklı uyaksız söz çeşitlerini, tekerlemelerini, küfürlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan değildi, bu iş hayat memat işiydi, özbeöz malını kurtarıyordu Çukurova'nın, sorumluydu kurda kuşa karşı, şaka değil.”
Abidin Dino, Milliyet Sanat

“Yaşar Kemal, Anadolu âşık-hikâyecilerinin geleneğine göbek bağıyla bağlanmış bir yazar. Onu ta çocukluğundan başlayarak Anadolu sözlü geleneğinin destansı türleri büyülemiş.”
Pertev Naili Boratav, Folklor ve Edebiyat I

Halk söylencelerine, efsanelere duyduğu hayranlıkla Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik efsanelerini kendine has tarzıyla kaleme alan Yaşar Kemal, anlatım gücünü besleyen bereketli topraklara olan vefa borcunu da "Üç Anadolu Efsanesi" ile öder... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Aç Tırtıl

1969 yılında ilk kez yayımlandığından beri pek çok ödül alan Aç Tırtıl çocukların sevgilisi olmaya devam ediyor.
Büyük boyutu, Eric Carle’ın capcanlı resimleri ve sade diliyle bu kitap özellikle okul öncesi çocuklarına eğlenceli okuma deneyimi yaşatarak kitap sevgisi kazandırmaya yardımcı oluyor...

Aç Tırtıl pazartesi günleri 1 elma, salıları 2 kocaman armut, çarşambaları 3 erik, perşembeleri 4 çilek, cumaları 5 portakal tadında...
Cumartesileri ise birbirinden leziz 10 farklı yiyeceğe bedel.
Pazarları mı?
Pazarları güzel bir kitap okumanın tarif edilmez
mutluluğudur Aç Tırtıl.

1969 yılında ilk kez yayımlandığından beri pek çok ödül alan Aç Tırtıl çocukların sevgilisi olmaya devam ediyor.
Büyük boyutu, Eric Carle’ın capcanlı resimleri ve sade diliyle bu kitap özellikle okul öncesi çocuklarına eğlenceli okuma deneyimi yaşa... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Göl Saatleri

Ahmet Haşim, 1921 yılında yayımladığı Göl Saatleri nde kimi küçük dörtlüklerden kimi de uzun serbest müstezatlardan meydana gelmiş 34 şiirini bir araya getirmiştir. Şiirlerin büyük bir çoğunluğu, tabiatın çeşitli görünümlerinin değişik zamanlardaki tasvirlerinden ibarettir. Bunun yanında şairin özellikle serbest müstezad şeklindeki şiirlerinde daha felsefi bir atmosfer de kendini göstermektedir.Yayınevimiz, eserin tıpkıbasımını ve Türkçe çevirimini aynı kitapta siz okuyucularımıza sunmakla, kültür tarihimize önemli bir katkıda bulunduğu inancını taşımaktadır.

Ahmet Haşim, 1921 yılında yayımladığı Göl Saatleri nde kimi küçük dörtlüklerden kimi de uzun serbest müstezatlardan meydana gelmiş 34 şiirini bir araya getirmiştir. Şiirlerin büyük bir çoğunluğu, tabiatın çeşitli görünümlerinin değişik zamanlardaki t... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Sevgilerde Kendi Seçtiği Şiirleri

Behçet Necatigil, yazdığı bütün şiirler arasından kendi seçtiklerini Sevgilerde adı altında toplamıştı. Bu kitap, onun şiir serüveninin aynasıdır. Şiir (deyince) bence çapraşık bir çalışma anlaşılır. Şairin içinde bir gurbet vardır, sürekli... Şiir gözetiminde biz hep o gurbete geliriz. Şiir bir tür ağarmadır, bir tür beyazlaşma, yani gece karanlıksa, bari geceliğimiz beyaz olsun deriz, isteriz. Şiire ben böyle bir teselli gözüyle bakarım. Şiir bir sözcük yatırımıdır, bir anılar toplamıdır. Bir dili olabildiğince enine boyunca değerlendirme çabasıdır. Şiir sürekli verimlilik istediği için biz şiirin ve bütün boyutlarının sınırlarını denemek zorundayızdır. Ben şiirde en uç noktalara kadar gidip gidip geldim. Yani Türk şiirinin zengin serüveninden yararlanarak, sözcükler üzerinde hatta sentetik diyebileceğimiz analizlere kalkarak, sözcüklerin birçok anlamlarından yararlanarak böyle çokgen bir şiir sağlamayı bile denedim. Yalnız bu biçim araştırmalarının yanısıra öz hiç değişmedi diyebiliriz. İlk şiirlerimdeki, ta çocukluktan gelme sevinçler, hüzünler ya da hasretler bugün hâlâ sürüp gidiyor şiirlerimde. BEHÇET NECATİGİL

Behçet Necatigil, yazdığı bütün şiirler arasından kendi seçtiklerini Sevgilerde adı altında toplamıştı. Bu kitap, onun şiir serüveninin aynasıdır. Şiir (deyince) bence çapraşık bir çalışma anlaşılır. Şairin içinde bir gurbet vardır, sürekli... Şiir g... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 3 ay
Daha Fazla Göster

unuttugumkirlangickuslari şu an ne okuyor?

unuttugumkirlangickuslari şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.