lieberry

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 2 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
lieberry bir değerlendirme yaptı.
Son Kuşlar

10

Kesinlikle rahat bir yazar.
Sanki dünyaya gözlemleyip, yazmak için gelmiş. Kalemi hiç bir şekilde zorlama değil. Belki de her hikayesinde kendinden ve gündelik hayatın görünmeyen güzelliklerinden bahsettiği için bu kadar akıcı hikayeleri.
Seviyorum kendisini.

Kesinlikle rahat bir yazar.
Sanki dünyaya gözlemleyip, yazmak için gelmiş. Kalemi hiç bir şekilde zorlama değil. Belki de her hikayesinde kendinden ve gündelik hayatın görünmeyen güzelliklerinden bahsettiği için bu kadar akıcı hikayeleri.
Seviyorum... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Profil Resmi
lieberry okumuş.
Son Kuşlar

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.Sait Faik Abasıyanıkın Son Kuşlar adlı hikâyesindenSon devir hikâyecileri içinde en çok beğendiğim bir genç yazardır. Türkçesi de çok mübalağalı değildi, tabii idi. Kendine has bir konuşması ve yazması vardı.Halide Edip AdıvarEdebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? diyen büyük yazarın; ilk kez 1952de yayımlanan hikâye kitabı Son Kuşlar yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı. Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış yepyeni metinler sırada... TADIMLIKKış, Adanın bir tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız poyraz, maestro, dramudana, gündoğusu, batı karayel, karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz, daha pılısını pırtısını toplamamış, bir kenara oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın, bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu Adada seven hemen hiç kimse yoktur, diyebilirim. –Övünmek için değil!–Herkesin yeni başlayacak olan altı yedi aylık soğuk hayata kendini şimdiden alıştırmak ve hazırlamak için bir şeyler yapmaya çalıştığı öyle günlerde ben, tembelliğim, hep kaçanı kovalayan huyumla, yazın, o güzel göçmenin peşine düşmüşümdür. Nerede yakalarsam orada kucaklarım onu. Kimi bir çamın gölgesinde durgun ve güneşsizdir. Kimi bir çalılığın kenarındaki çimenlikte bütün eski ihtişamıyla daha yeni başlamıştır.Yazın daha parça parça, lime lime, bohça bohça eşyalarıyla gitmek için fazla telaş etmediği Adanın bu yakasında, hiçbir ev yoktur. Yalnız bir tek kır kahvesi vardır.Bir küçük koyun hemen beş on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hâlâ karıncalar gezer, hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar. Bütün sesler kesilmiştir. Kimi gökyüzünden bir uçak homurtusu gelir. İçindeki, şimdi Yeşilköye inecek yolcuları düşündüğüm, yalnız bu yazıyı yazarken oldu. Ondan evvel de uçaklar geçmişti. Ama hiç, içindeki yolcuların Yeşilköye neredeyse ineceklerini, daha şu iki satırın sonunda inmiş bile olduklarını düşünmemiştim.Kahvecinin kendisi sevimsiz bir adamdır. Kahveciden çok, ters bir devlet memuru hüviyeti taşır. Hastalıklı olmasa, doktorlar fazla yorulmamasını salık vermemiş olsalar, dünyada kahveci olmazdı. Tersine, ben bütün ömrümce iyi bir kahve bulamadığım için kahveci olamamışımdır. Bir kır kahvesi, bir köyün kahvesinin üç beş gediklisi... Bundan güzel bir ömür mü olur, elli altmış senelik yaşama bundan güzel başlar ve biter mi?Ağaçtan ağaca serilmiş beyaz çamaşırlar bu kadar durgun, güneşsiz, ıslak bir şekilde ılık havada hiç kurumayacaklar. Bu kedi, tahta masanın üstüne çıkmış, köpeğime durmadan homurdanacak mı? Sandalyenin üstündeki vişneçürüğü rengindeki delik çoraplar... Asmanın yaprakları daha yemyeşil. Bizim bahçedeki kurudu bile.Deniz, Bozburuna doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbulun neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?Bir başka uçağın sesi gelmeye başladı. Bizim Ada, uçakların, üstünden geçtikleri bir yol güzergâhı olmalı ki, hep ya üstümden ya da solumdan geçip gidiyorlar. Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı. Karga sesleri geliyor şimdi de. Vaktiyle bu Adaya bu zamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi. Küme küme bir ağaçtan ötekine konarlardı.İki senedir gelmiyorlar.Belki geliyorlar da ben farkına varmıyorum.Sonbahara doğru birtakım insanların çoluk çocuk ellerinde bir kafes, Adanın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi.Büyüklerin ellerinde birbirine yapışmış, pislik renginde acayip çomaklar vardı.Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler. Çayırlıkta bir başka ağacın gölgesinde birikmiş çoluklu çocuklu kocaman herifler bir müddet bekleşirler. Sonra kuşların üşüştüğü ağaca doğru yavaş yavaş yürürlerdi. Ökselerden kurtulmuş dört beş kuş, bir başka ökseye doğru şimdilik uçup giderken, birer damlacık etleriyle birer tabiat harikası olan kuşları toplarlar, hemen dişleriyle oracıkta boğarlardı. Ve hemen canlı canlı yolarlardı.Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da... Konstantin isminde bir herifti. Galatada bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi...

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü ola... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Profil Resmi
lieberry bir değerlendirme yaptı.
Bazen Hayat

7

Sine Ergün gerçekten kalemi su olan bir yazar olabilir. Hikayeleri çok akıcı bir üslupla yazmış. Tespitlerinin çok yerinde olması hikayelerin iki sayfa sonra devam edeceği yönünde bir beklenti oluşturuyor.
Kim bilir? Belki bir sürpriz yapar..

Sine Ergün gerçekten kalemi su olan bir yazar olabilir. Hikayeleri çok akıcı bir üslupla yazmış. Tespitlerinin çok yerinde olması hikayelerin iki sayfa sonra devam edeceği yönünde bir beklenti oluşturuyor.
Kim bilir? Belki bir sürpriz yapar..

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Profil Resmi
lieberry okumuş.
Bazen Hayat

Bir birbirlerine, bir önlerine bakıyorlardı, kimse konuşmaya başlamıyordu. İnanır mısınız, kalbim güm güm atıyordu. Benim de. Yakınlarda bir otel var, gidelim mi, dedi adam, yok artık, dedim, adam hızlı çıktı. Kadın utangaç, önüne baktı, hafifçe başını salladı. Artık utanacak ne kaldıysa. Duraksadı, Yanlış anlamayın, kocamı seviyorum, dedi, artık yanlış anlaşılacak ne kaldıysa. Merak etmeyin, ben de karımı seviyorum, dedi adam. Kesin evli değildi, eminim değildi. Kadın, evet, evliydi ama adam değildi. Sonradan musallat olmasın diye evli olduğunu söyledi, kalıbımı basarım.

Bazen Hayat, öykücülüğümüzün en genç kuşağının dikkat çekici yazarlarından Sine Ergün’ün ikinci kitabı. Ergün, kısa, yalın öyküler yazıyor. Bu öyküler, hayatın sıradan görünen yüzüne eğiliyor. Ama insanın içini kemiren, bir kez farkına varıldıktan sonra unutulamayan ayrıntılar yakalıyor orada...

Bir birbirlerine, bir önlerine bakıyorlardı, kimse konuşmaya başlamıyordu. İnanır mısınız, kalbim güm güm atıyordu. Benim de. Yakınlarda bir otel var, gidelim mi, dedi adam, yok artık, dedim, adam hızlı çıktı. Kadın utangaç, önüne baktı, hafifçe başı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Profil Resmi
lieberry şu an okuyor.
Yaz Ortasında Ölüm

Yukio Mişima, XX. yüzyıl Japon edebiyatının hırçın çocuğuydu. Nobel Ödülü adayları arasında sık sık adı geçtiği halde aşırı milliyetçi, narsist, anti-humanist nitelemeleriyle suçlandı. Ancak bu eleştirilerin temelinde, yazarın gereğince anlaşılamamış olması vardır. Mişima, İkinci Dünya Savaşında Japonya'nın yaşadığı dramatik yıkım sırasında yitip giden bir kuşağın haykıran sesidir. Yazarın yaşamı, bu kayıp kuşağın kendini yeniden keşfetmesinin öyküsüdür.
Mişima, Japon savaşçı sınıfının hiçlike dayalı felsefesi ile yazarlığını ustalıkla birleştirir. 25 Kasım 1970 günü canlı yayın yapan kameralar önünde geleneksel Japon yöntemiyle karnını deşerek intihar etmesi de, aynı zamanda usta bir oyun yazarı olan Mişima'nın yaşamını canlı sahne performansı ile sonlandırdığı şeklinde değerlendirilebilir.

Yukio Mişima, XX. yüzyıl Japon edebiyatının hırçın çocuğuydu. Nobel Ödülü adayları arasında sık sık adı geçtiği halde aşırı milliyetçi, narsist, anti-humanist nitelemeleriyle suçlandı. Ancak bu eleştirilerin temelinde, yazarın gereğince anlaşılamamış... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Daha Fazla Göster

lieberry şu an ne okuyor?

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.