erkansarikelle

3 takip ettiği ve 6 takip edeni var. 41 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

erkansarikelle bir değerlendirme yaptı.
Kırmızı Pazartesi

10

Hukuk okuyan herkesin mutlaka okuması gerek

Hukuk okuyan herkesin mutlaka okuması gerek

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 4 ay
erkansarikelle kütüphanesine ekledi.
Kırmızı Pazartesi

Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi özyaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım Yüzyıllık Yalnızlık değil de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum; ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Pazartesi (Gronica de Una Muerte Anunciada) olduğunu sanıyorum.

Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişi... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 6 ay
erkansarikelle kütüphanesine ekledi.
Ölümsüzlük

Milan Kunderanın roman anlayışının tam anlamıyla ifadesini bulduğu bir doruk: Ölümsüzlük. Ona göre roman, varlığı araştırmak için bir araçtır; yazar, ortaya birtakım gerçekler koymaktan çok, çözülmek üzere sorular sorar. Ölümsüzlükün yazar-anlatıcı-kahramanı olan Kundera, bu yapıtındaki yedi bölümde, ölümsüzlük, yüz, aşk, rastlantı gibi farklı romanesk temalardan oluşan bir yol çiziyor. Roman birbirinden son derece ayrı gözüken, ancak birbirine sıkı sıkıya bağlı olayları ve kahramanları bir araya getiriyor. Kundera, hepsi birer evren demek olan sahneler kuruyor, bu büyük tiyatro oyununda, rastlantılar, kesişmeler, koşutluklar ve karşıtlıklar Hemingwayle Goetheyi, Goethenin aşığı Bettina von Arnimle varoluşunu yaşnızlıkta arayan Agnesi, Kunderayla Profesör Avenariusü aynı sahnede, aynı sorunun çevresinde buluşturuyor. Ölümsüzlükün kahramanları bir hareketten, bir oluştan, kendilerini aşan bir kavramdan doğuyorlar; yazar, kitabın içindeki varlığıyla bir açıdan kahramanların durumlarının yansıdığı bir ayna görevi görüyor. Romanlarında müzikal tekniklerin büyük etkisinin görüldüğü Kundera, bu romanında da tekanlamlılığı reddedişini ortaya koyan özgün çoksesliliğini koruyor. Böylece bir başyapıt ortaya çıkıyor: Ölümsüzlük, edebiyat hakkında, edebiyatın sahip olduğu malzeme ve olanakları hakkında olağanüstü bir düşünme serüveni.

Milan Kunderanın roman anlayışının tam anlamıyla ifadesini bulduğu bir doruk: Ölümsüzlük. Ona göre roman, varlığı araştırmak için bir araçtır; yazar, ortaya birtakım gerçekler koymaktan çok, çözülmek üzere sorular sorar. Ölümsüzlükün yazar-anlatıcı-k... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 6 ay
erkansarikelle kütüphanesine ekledi.
Goethe Öleyazıyor

"(...) Ülkem hep sapkın bir çoraklık ve korkunç bir duyarsızlık olarak göründü bana. Sadece gri, kötürüm şehirler ve insanı yıldıran bu manzara içinde hain ve yalancı ve alçak insanlar. Bu şehirleri öyle kötürümleştiren, bu toprağı o kadar çoraklaştıran, bu insanları o kadar hain ve alçak yapan ne idi, anlaşılamıyordu. Manzara da insan kadar haindi, öyle kötürüm, öyle alçak, o da beriki gibi tamamen, ölümüne yıldırıcı, açık söylemek gerekirse (...)"
("Alev Alev Yandı, Kül Oldu. Sabık Bir Arkadaşa Gezi Raporu" adlı öyküden)

Edebi öfkenin çocuksuz babalarından Thomas Bernhard, yapıtında ana izleği olan yalnızlık, anne babaya duyulan nefret ve ülkesi Avusturya ile aşk-nefret ilişkisini Goethe Öleyazıyor'da da aynı ısrar, dirençle işliyor, trajik anlar ve komik durumları ustaca bir ironiyle yazınsallaştırıyor.

Goethe Öleyazıyor'da, Thomas Bernhard'ın belirli bir dönemde yazdığı (İlk olarak seksenli yılların başında gazetelerde yayımlanan), eskiyi ve yeniyi buluşturan, bize epey tanıdık gelen dört öykü, başka bir deyişle bildik hikâyeler yer alıyor.

"Goethe Öleyazıyor" başlıklı ilk öykü anakronik biçimde, ünlü Alman yazın ustası Johann Wolfgang von Goethe'nin ölüm günü olan yirmi iki martta, Avusturyalı felsefeci Ludwig Wittgenstein'la yüz yüze tanışma isteğini üçüncü kişiler aracılığıyla aktaran, ironik bir üslupla Goethe'nin diline de öykünen ve onu hicveden bir öykü. Anne baba ile çocuk arasında yaşanan çatışmayı, yarayı işaretleyerek anlatma yolunu seçen "Montaigne" ve "Yeniden Görüşme" başlıklı öyküler çocuğun gözünden, anne babaya duyulan öfkenin dışavurumu olarak da okunabilecek birer taşlama. "Alev Alev Yandı..." öyküsünde ben-anlatıcının ülkesi Avusturya ile yaşadığı gelgitli ilişki kısa ve öz biçimde rapor ediliyor.

Bu dört öyküden oluşan toplamda yer alan iki uzun öyküden ilki "Goethe Öleyazıyor" anakronizmi ve üslubundaki olağanüstü hicvetme başarısıyla öne çıkarken, "Yeniden Görüşme" başlıklı öbür uzun öykü de bütün yapıtında aile temasından hemen hiç kopmayan Thomas Bernhard'ın öyküleri arasında bir doruk sayılabilir.

Fatih Özgüven'in yetkin çevirisiyle Goethe Öleyazıyor, biçem ustası ve "kara hikâye" anlatıcısı Thomas Bernhard'ı bütün sadeliğiyle okuyabilmek için kısa metrajlı ama heyecan verici bir patika.
(Tanıtım Bülteninden)

"(...) Ülkem hep sapkın bir çoraklık ve korkunç bir duyarsızlık olarak göründü bana. Sadece gri, kötürüm şehirler ve insanı yıldıran bu manzara içinde hain ve yalancı ve alçak insanlar. Bu şehirleri öyle kötürümleştiren, bu toprağı o kadar çorak... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 6 ay
erkansarikelle kütüphanesine ekledi.
Aşka ve Kadınlara Dair: Aşkın Metafiziği

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında; fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleşir.Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar,çünkü her zaman içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı, olmak üzere olanı görürler, gerçek yerine bir şeyin görünüşüne teslim olurlar ve en önemli işlere karşı önemsiz şeyleri tercih ederler...Eski zamanlarda Almanların yaptığı, güç ve nazik meselelerde kadınlara danışmak hiçbir surette hafife alınacak bir mevzu değildir; çünkü onların meseleleri kavrayış ve değerlendiriliş şekli bizimkinden oldukça farklıdır.
A.Schopenhauer

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında; fakat kadınların durum... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 6 ay
erkansarikelle kütüphanesine ekledi.
Bir Kayıp Denizci

Haber 28 Şubat 1955te öğrenildi: Kolombia Deniz Kuvvetlerine bağlı Caldas adlı bir muhribin mürettebatından sekiz kişi Antiller Denizinde fırtınaya tutulan bu muhripten denize düşüp kayboldu. Mobil kenti tersanelerinde onarıldıktan sonra Alabamadan ayrılıp Cartagenaya gitmekte olan muhrip, faciadan yüz yirmi dakika sonra bu limana ulaştı. Panama Kanalının denetiminden sorumlu Birleşik Devletler askeri birliklerinin ve Güney Karaibler bölgesindeki öbür yardım kuruluşlarının da katılmasıyla kazazedelerin aranmasına hemen başlandı. Dört gün sonra aramalar durduruldu ve bu kayıp denizciler resmen ölmüş kabul edildi. Ama bu kayıp denizcilerden biri, bir hafta sonra Kuzey Kolombiada ıssız bir kumsalda can çekişir durumda bulundu. Luis Alejandro Velasco adlı bu denizci on gün yemeden içmeden, başıboş bir salda kalmıştı. Bu kitap, onun başından geçenlerin öyküsüdür. Gabriel Garcia Marquez

Haber 28 Şubat 1955te öğrenildi: Kolombia Deniz Kuvvetlerine bağlı Caldas adlı bir muhribin mürettebatından sekiz kişi Antiller Denizinde fırtınaya tutulan bu muhripten denize düşüp kayboldu. Mobil kenti tersanelerinde onarıldıktan sonra Alabamadan a... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 6 ay
Daha Fazla Göster

erkansarikelle şu an ne okuyor?

erkansarikelle şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (1 yazar)

Favori yazarı yok.