adamrise

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
adamrise şu an okuyor.
Incognito: Beynin Gizli Hayatı

'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.'
Montaigne

Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte?

Ünlü nörobilimci David Eagleman, 20 dilde yayımlanan –ve neredeyse şimdiden klasikleşen– kitabı Incognito ile beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlarında daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseus'tan renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları ve araştırmaları bir araya getiren Incognito, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor.

“Bir kitap okudum, hayatım değişti.” İsmet Berkan, Hürriyet

“Zihniniz bu kitap için size teşekkür edecek.” Wired

'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.'
Montaigne

Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çe... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl
Profil Resmi
adamrise okumuş bitirmiş.
Faust

Goethe'nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri Faust'un kahramanı Doktor Faust (Faustus) bir hayal ürünü değildir. Kayıtlara göre Johann Faustus 1480'li yıllarda Almanya'da Knittlingen'de doğmuştur ve 1540 yılına doğru da Staufen-Brisgau'da ölmüştür.

Faust'un hikayesi şöyle rivayet edilir: Faust, şeytanla arasında bir anlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre, Şeytan, Faus'ta yaşadığı sürece bilgi, zenginlik, gençlik ve büyü yapma gücü verecektir. Buna karşın, Faust da öldüğü zaman, ruhunu Şeytan'a teslim edecektir. Faust'un Almanya'nın taşrasını dolaşırken yanından ayırmadığı köpeğin de şeytan olduğuna yaygın olarak inanılmaktadır.

Doktor Faust bir gece Würtemberg'te bir handa ölü bulunmuş. Yüzündeki izler dehşet verici bir biçimde öldüğünü gösteriyormuş; bu nedenle halk arasında onu şeytanın öldürdüğü yargısı yerleşmiş ve halk onun ruhunu şeytana sattığına ve gerçek bir büyücü olduğuna kuvvetle inanmıştır. Faust'un hikayesi başta Almanya olmak üzere çeitli ülkelerde bir çok yazar tarafından ele alınmıştır. Ancak Faust efsanesini bütün genişliği ile ele alan ve onu zenginleştiren Goethe'dir. Bu eseriyle tam 62 yıl uğraşmıştır Goethe! Yaşamının sonuna dek Faust üzerinde çalışarak yaşar ve onu tamamladıktan kısa bir süre sonra da ölür.

******

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.

************

Goethe'nin hayatını, düşüncesini ve bütün kişiliğini ortaya koyarak meydana getirdiği bir başyapıttır.

************

Faust, yaşadığı çağın bütün bilimlerini öğrenmeye çalışan, bilgi haritası içinde kıvranan karamsar bir kişidir. Nefsiyle onca uğraşmasına rağmen mutluluğu bulamamış olmanın ıstırabıyla kavrulmaktadır. Mephisto, bu durumdaki Faust'u kolayca baştan çıkarabileceğini, sapıklığa sürükleyebileceğini düşünür. Tanrı ise insanın yaradılış itibarı ile iyi olduğunu ve kendi ruhunun iyiliği sayesinde doğru yolu bulabileceğini bildiği için Mephisto'yu Faust üzerinde istediğini yapmakta serbest bırakır.

************

Zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki? Yükseklere göz dikmiş insan bilincini, Senin gibiler kavrayabilir mi hiç? Sendeki gıda doyurmaz insanı, Elindeki kızıl altın, cıva gibi, Avcunun içinden akıp gider, Senin kumar masalarında, Kimse kazanmaz, Daha sarılırken başkalarına bakar, Göndereceğin kızlar, Vereceğin itibarın Tanrısal gururu, Kuyruklu bir yıldız gibi, Kayar gider; Bunları mı sunacaksın? Göster bana, bakalım, Kaparılmadan çürüyen meyveyi, Her gün yeniden yeşillenen ağacı,!

************

...Bana sevinçli günlerin görüntülerini getiriyorsunuz. Bazı yüce gölgeler belirgin hale geliyor: Ayrıca ilk aşkın ve ilk dostluğun izleri de sanki eski ve kısmen unutulmuş bir masal gibi gözümde canlanıyor. Hayatın tıpkı dehliz gibi olan kıvrımlı akışından dolayı sızlanışlar tekrarlanıyor ve güzel saatlerin mutlu hayalleriyle avunarak benden önce ölmüş o iyi insanların adları anılıyor.
İlk şarkılarımı dinlemiş olan ruhlar artık sonrakileri işitmiyorlar. O eski dost kafilesi şimdi toz toprak olmuştur ve ne yazık ki ilk yakının sesi de sönmüştür!
Artık ıstırabım hiç tanımadığım bir kalabalığa sesleniyor. Onların beni övmeleri ile içimi burkuyor. Şiirlerimizden zevk almış olan bazıları da, eğer yaşıyorlarsa, dünyada darmadağın olmuş halde dolaşıp duruyorlar ve içimi, o sakin ve aziz ruhlar dünyasına ait bir özlem kaplıyor. Bir arp gibi uğuldayan türküm, belirsiz seslerle havada yayılıyor. İçim ürperiyor, göz yaşlarına boğuluyorum, o acımasız kalbimin yumuşadığını hissediyorum. Önceden sahip olduğum şeyleri kendimden uzaklaşmış görüyorum ve kaybolmuş şeyler benin için artık birer gerçek oluyor...

************

Faust, Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca çalışarak tamamladığı bir yapıttır. On sekiz yaşında başladığı oyunu, 1806'da Faust I ve 1832'de Faust II adıyla iki büyük bölüm hâlinde yazarak ölümünden kısa bir süre önce yani seksen üç yaşında bitirebilmiştir.
Goethe, Faust'un konusunu çok eski bir öyküden almıştır. Şeytan'la bahse giren insanoğlu teması önceki yüzyıllarda da birçok öyküye ve oyuna konu olmuştur. Goethe, Faust karakterini Şeytan
Mefistofeles'e yenilmeyen bir insan olarak incelemiştir.


************

Goethe Faust konusuyla 1770-71 yıllarında ilgilenmeye başlamış, 1808'de 1. kitabın ardından, tam 24 yıl sonra 2. kitabı tamamlamış, bu metin ölümünden sonra basılmıştır. Faust'un konusu, 16. yüzyılda Almanya'da yaşamış, büyüye, simyaya düşkün, şarlatanlıklardan geri kalmayan Doktor Faustus'a ve onun Alman efsanelerindeki izdüşümlerine kadar geri gider. 16. yüzyılda ünlü İngiliz ozanı Marlowe'un ele aldığı konu, Goethe'de, aydınlanma hareketinin ve bu hareketin Alman burjuva-aristokrat aydını üzerindeki etkisinin bütün yansımalarını kapsar. Almanya'da Fransa'daki gibi, beklenen hızlı dönüşümler yaşanamamış, reform umutlarını aristokrasiye bağlayan aydınlar, dünyadan kopup uzaklaşarak içlerine ya da Goethe/Faust gibi saraylara kapanmışlardır: Faust, bir aydın, evrenin nihai nedenlerini öğrenmek isteyen bir bilgi âşığı ve dâhi olarak, hem bu sosyal yenilginin, hem de aydınlanma insanının aklın sınırlarına (Kant) boyun eğişinin klasik tragedyasıdır. Faust: İhlal edilemez sınırlar.

************

Faust, Goethe'nin yazarlık yaşamının elli yıllık emeğini alarak, haklı bir üne kavuşmuş en önemli yapıtıdır. Ruhsal özgürlüğe ulaşmanın maddi arzulardan sıyrılmak ve bencil olmamakla mümkün olabileceği fikrini işlediği bu yapıt, yazarın sanatının da doruk noktasıdır.

************

Homer'in İlyada'sı ve Oysesseus'u, Dante'nin İlahi Komedyası, Shakespeare'in dramları ve Brecht'in oyunları gibi dünya edebiyatının içerdiği büyük konular, edebiyatın yüzyıllar boyu süregelen gelenekleri etkisiyle şekillenmişlerdir. Bütün bu büyük eserlerin içerdiği konular, insana özgü çatışmalar ve kaderler, çeşitli karakterler aracılığıyla yansıtılmış ve aynı zamanda toplumsal norm ve değer yargılarıyla aktarılmaya çalışılmıştır. Ancak, tüm bu norm ve yargıların karşısında duran, akıntıya karşı yüzen, var olan yasalara ve toplumsal tabulara karşı gelen, soran ve sorgulayan, cevaplar arayan bireysel başkaldırılar da dile getirilmiştir. Goethe'nin Faust'u da bu karakterlerden biridir ve her ne kadar evrenin sırlarına ulaşmak adına ruhunu şeytana satmış, dünyevi zevklerle büyülenmiş görünse de, şeytan karşısında kazanmış biri olarak çıkar okurun karşısına...

******

Goethe'nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri Faust'un kahramanı Doktor Faust (Faustus) bir hayal ürünü değildir. Kayıtlara göre Johann Faustus 1480'li yıllarda Almanya'da Knittlingen'de doğmuştur ve 1540 yılına doğru da Stau... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl
Profil Resmi
adamrise okumak istiyor.
Böyle Buyurdu Zerdüşt

Tüm yazılmışlar arasında sevdiğim tek şey birilerinin kendi kanıyla yazdığıdır. Kanla yaz: Fark edeceksin ki kan ruhtur.Kolay bir iş değildir, meçhul kanı anlamak: Nefret ederim, avare okurlardan. Her kim ki okuru tanır daha fazlasını yapmaz onun için.Cümle âlem okumayı öğrenecek olsa yalnız yazmak değil, düşünmek de çürürdü.Vaktiyle ruh tanrıydı, sonra insanlaştı ve şimdi neredeyse avamlaşmak üzere.Kanla ve hikmetle yazan kişi, okunmayı değil ezberlenmeyi ister.Friedrich Nietzsche

******

Zerdüşt, yalnız olarak dağdan aşağıya indi ve kimse ile karşılaşmadı. Fakat ormanın içine girince karşısına yaşlı bir adam çıktı. Bu adam ormanda kök toplamak için kutsal kulubesinden çıkmıştı. İhtiyar Zerdüşte şöyle seslendi: Bu yolcu bana yabancı gelmiyor. Birkaç yıl önce buradan geçmişti. Adı Zerdüşttü, fakat o değişmiş. O zaman külünü dağa götürüyordun, bugün ateşini vadilere mi taşımak istiyorsun? Yalnızlıkta iken bir deniz içindeymiş gibi yaşıyordun ve deniz seni taşıyordu. Şimdi ne yazık ki kiraya çıkmak istiyorsun. Gövdeni yine kendin sürüklemek istiyorsun. Zerdüşt cevap verdi: İnsanları seviyorum. İhtiyar dedi ki: Benim ormana ve yalnızlığa çekilişimde ki neden, insanları pek çok sevdiğimden değil mi? Şimdi Tanrıyı seviyorum. İnsanları sevmiyorum. İnsan, bence oldukça eksik bir şeydir insanı sevmek beni yokedebilir. Zerdüşt dedi ki: Ne diye sevgiden bahsediyorum, ben insanlara bir armağan götürüyorum.

************

Böyle Buyurdu Zerdüşt, Nietzschenin Büyük Öğle vizyonudur: Sonrasızca yeniden geliş, tüm değerlerin değişmesi ve Üstinsan-tartışmasız bir başyapıt.

************

Nietzsche, yeni düşünce dediği herşeyin sonrasızca yeniden gelişini İranlı bilge Zerdüşte söyletmeyi kurmuş, yeni bir yaşama yolunun taslağını çizmiş ve Turan Oflazoğlunun çevirisi ile sunduğumuz başeseri Böyle Buyurdu Zerdüşt bu tasarıdan doğmuştur. Kitabın birinci bölümünü bitirdiğinde bundan böyle deliler arasında sayacaklar beni, üçüncü bölümünü yazınca ben belki de geleceğin bütün insanları için bir yazgıyım, yazgının kendisiyim diyen Nietzsche, başeseriyle Alman dilini yücelttiğine inanıyor.

************

Otuz yaşındayken yurdunu ve yurdunun gölünü ardına bırakarak dağa çekildi Zerdüşt. Dağda on yıl zaman zarfında, bıkmadan, usanmadan hep ruhunu dinledi... Ve sonunda içinde, gönlünün derinliklerinde bir değişiklik duyumsadı. Günlerden bir gün tan kızıllığında kalktı ve güneşe bakarak ona şöyle seslendi: Ey büyük yıldız, aydınlatacak bir şeyin kalmasaydı yazgın ne olurdu? On yıl var ki buraya, mağarama çıkıyorsun. Eğer, ben, kartalım ve yılanım olmasaydık, ışığından ve yolundan bezerdin. Fakat biz her sabah seni bekledik. Işığının fazlasını aldık ve bunun için seni kutsadık.Bak! Ben, fazla bal toplamış arı gibi uzanacak ellere muhtacım. İnsanlar arasında, akıllılar deliliklerine; fakirler de zenginliklerine kavuştuğu o derin sevinci tekrar yaşatmak için armağanlarımı paylaştırmak istiyorum. Bunun için aşağılara inmeliyim. Nasıl ki sen, cömert yıldız, akşamları denizin arkasına iniyor ve arkadaki dünyaya ısılı götürüyorsan, ben de senin gibi, inmek istediğim insanların arasına girmek istiyorum.Ey, en büyük mutluluğu bile kıskanmadan görebilen tok göz, beni kutsal.. Taşmak isteyen kadehi kutsa ki içinden su, altın gibi aksın ve mutluluğun parıltılarını her tarafa saçsın.Bak, bu kadeh yine boşalmak, Zerdüşt yine insan olmak istiyor. Zerdüştün on yıl sonra insanların arasına karışma isteği ve dağdan inişi böyle başladı.

************

Platondan beri süregelen yanlış değerler ve kuruntuların geçersizliğini ilan eden Çekiç Felsefenin başlatıcısı olan Nietzsche, metafiziği yıkma eylemine girişmiştir.
Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı yapıtına kadar sürekli işlediği bu eleştirisiyle ahlaka, dine karşı düzenli bir savaş açmış; insanın kendi özdeğerlerinin yeniden yaratımcısı olarak özgürleşmesini, Üstinsana varmasını ereklemiştir.
Böyle Buyurdu Zerdüşt, felsefe tarihine Değerlerin Öte Değere Geçmesi, Tanrının Ölümü ve Nihilizm, Köle Ahlakının Eleştirisi başlıklı katkılarda bulunmuş Nietzschenin baş yapıtıdır.

******

Tüm yazılmışlar arasında sevdiğim tek şey birilerinin kendi kanıyla yazdığıdır. Kanla yaz: Fark edeceksin ki kan ruhtur.Kolay bir iş değildir, meçhul kanı anlamak: Nefret ederim, avare okurlardan. Her kim ki okuru tanır daha fazlasını yapmaz onun iç... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl
Profil Resmi
adamrise yarım bırakmış.
Şah ve Sultan

Tutku…

Güzellik…

Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.

Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.

Çaldıran...

Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.

Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?

Kızılbaşlık!

Sünnilik!

İktidar hırsı.

Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!

Korku? Ya o?

Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.

Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.

Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.

Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.

Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.

Ve işte bir kez daha aşk!

Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.

Şah ve Sultan…

Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.

Masal kadar gerçek.

Büyüleyici olduğu kadar umut verici.

Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.

İskender Pala’dan…

Tutku…

Güzellik…

Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.

Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl
Profil Resmi
adamrise okumak istiyor.
Simyacı

Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.

Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanan Simyacıyı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.

Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorula... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl
Profil Resmi
adamrise okumak istiyor.
Karanlığın Sol Eli

"Bilimkurgu"nun en önemli iki ödülü olan Hugo ve Nebula'yı kazanarak kısa zamanda türünün klasikleri arasına giren Karanlığın Sol Eli, dünyamıza çok benzeyen Kış adlı bir gezegende geçmektedir. Bu gezegende, yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimi yaşanmaktadır ve tüm sakinleri çift cinsiyetlidir (androjen). Cinsel kimliğin bir statü ya da güç aracı olarak kullanılmadığı bu gezegende, kişiler yılın belli bir döneminde o anki hormonal durumlarına göre erkek ya da kadın olmaktadırlar. Öyle ki, birkaç çocuk doğurmuş bir anne daha sonra başka çocukların babası olabilmektedir. "Arkadaşlık" ve "sevgililik" arasındaki "boşluk" anlamsızlaşmış; insan düşüncesini belirleyen düalizm eğilimi azalmış; insanlığın güçlü/zayıf, koruyucu/korunan, hükmeden/hükmedilen, sahip olan/sahip olunan gibi ikiliklerini oluşturan temeller zayıflamıştır.
Cehaletin, şimdinin, mevcudiyetin ilerlemeden daha gözde olduğu bir gezegendir Kış. Bir gün Kış'a uzaydan bir erkek elçi gelir ve onların da katılmasını istediği bir gezegenler birliğinden söz eder... Elçinin gelişiyle birlikte yerli ile yabancı, erkek ile dişi, benzerlik ile benzemezlik, parça ile bütün arasındaki ilişki ve çelişkiler insanlardaki karşılıklarını bulup yaşamaya başlar...

"Bilimkurgu"nun en önemli iki ödülü olan Hugo ve Nebula'yı kazanarak kısa zamanda türünün klasikleri arasına giren Karanlığın Sol Eli, dünyamıza çok benzeyen Kış adlı bir gezegende geçmektedir. Bu gezegende, yılın en sıcak zamanlarında... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl
Daha Fazla Göster

adamrise şu an ne okuyor?

Incognito: Beynin Gizli Hayatı

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.