Uygar

1 takip ettiği ve 5 takip edeni var. 45 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Uygar kütüphanesine ekledi.
Mucizevi Mandarin

Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio'ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.

Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 8 ay
Uygar okumak istiyor.
Bu Kalem Bukalemun

Bu Kalem Bukalemun Enis Baturun, düşler, gündüzleri, librettolar, kuruntular, oyunlar, romanlar, parçabaşı dikişler ve hurufi notlarından oluşuyor. Seksen beş parçalık bu toplamda, fondaki müzik sürekli değişiyor. Bazen bir Miles Davis işitebilir, bazen bir sufi müziği ya da bir Erik Satie tınısına denk gelebilirsiniz. Ama önde gelen, esas olan hep bir yazıyı yoklamaktır. Bu Kalem Bukalemun: 1972-1986 yıllarına ait bir (kişisel) yazı tarihi. TADIMLIKSuyun kıyısına iniyorum. Uzun, kırıkdökük iskelenin iki yakasında, hemen tümü maviye boyanmış kayıklar salınıyor. Kıyıda paçalarını sıyırmış iki balıkçı, ağızlarına yapışacak denli küçülmüş birer izmaritin son küllerini aynı anda, önceden anlaşmış gibi bir solukta savuruyorlar. Sağ yanıma bakıyorum: Az ileride, hemen suyun berisinde, iki katlı, balkonlu, parmaklıklı bir ev. Kıyı mimarisiyle ilgisi yok bu yapının; oldukça zevksiz, en azından sevimsiz, sıradan bir külçe. Birden Enis geçiyor yanımdan. Benim dikildiğim, burada olduğumun farkında gerçi, ama, belli ki tanışmıyoruz. Yanımdan geçer geçmez sağa yöneliyor; evin yolunu tutuşunu seyrediyorum. Eve yaklaşıyor hızla, öte yanda kalan köşesine seyirtiyor, borunun tutamaklarına basarak, alışık adımlarla, neredeyse bir merdiveni tırmanıyormuşçasına, ikinci katın balkonuna ulaşıyor, şaşkınlıkla balıkçılara yanaşıyor, Enisin davranışına bir anlam veremediğim, biraz (sanıyorum) beni tanımamış olmasına içerlediğim için onları uyarıyorum. Kayıtsız gözlerle bakıyor ikisi de yüzüme: Enisin kendi evi bu, kapıdan ya da bacadan girmesi kimi ilgilendirebilir....

Bu Kalem Bukalemun Enis Baturun, düşler, gündüzleri, librettolar, kuruntular, oyunlar, romanlar, parçabaşı dikişler ve hurufi notlarından oluşuyor. Seksen beş parçalık bu toplamda, fondaki müzik sürekli değişiyor. Bazen bir Miles Davis işitebilir, ba... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 10 ay
Uygar kütüphanesine ekledi.
Bu Kalem Bukalemun

Bu Kalem Bukalemun Enis Baturun, düşler, gündüzleri, librettolar, kuruntular, oyunlar, romanlar, parçabaşı dikişler ve hurufi notlarından oluşuyor. Seksen beş parçalık bu toplamda, fondaki müzik sürekli değişiyor. Bazen bir Miles Davis işitebilir, bazen bir sufi müziği ya da bir Erik Satie tınısına denk gelebilirsiniz. Ama önde gelen, esas olan hep bir yazıyı yoklamaktır. Bu Kalem Bukalemun: 1972-1986 yıllarına ait bir (kişisel) yazı tarihi. TADIMLIKSuyun kıyısına iniyorum. Uzun, kırıkdökük iskelenin iki yakasında, hemen tümü maviye boyanmış kayıklar salınıyor. Kıyıda paçalarını sıyırmış iki balıkçı, ağızlarına yapışacak denli küçülmüş birer izmaritin son küllerini aynı anda, önceden anlaşmış gibi bir solukta savuruyorlar. Sağ yanıma bakıyorum: Az ileride, hemen suyun berisinde, iki katlı, balkonlu, parmaklıklı bir ev. Kıyı mimarisiyle ilgisi yok bu yapının; oldukça zevksiz, en azından sevimsiz, sıradan bir külçe. Birden Enis geçiyor yanımdan. Benim dikildiğim, burada olduğumun farkında gerçi, ama, belli ki tanışmıyoruz. Yanımdan geçer geçmez sağa yöneliyor; evin yolunu tutuşunu seyrediyorum. Eve yaklaşıyor hızla, öte yanda kalan köşesine seyirtiyor, borunun tutamaklarına basarak, alışık adımlarla, neredeyse bir merdiveni tırmanıyormuşçasına, ikinci katın balkonuna ulaşıyor, şaşkınlıkla balıkçılara yanaşıyor, Enisin davranışına bir anlam veremediğim, biraz (sanıyorum) beni tanımamış olmasına içerlediğim için onları uyarıyorum. Kayıtsız gözlerle bakıyor ikisi de yüzüme: Enisin kendi evi bu, kapıdan ya da bacadan girmesi kimi ilgilendirebilir....

Bu Kalem Bukalemun Enis Baturun, düşler, gündüzleri, librettolar, kuruntular, oyunlar, romanlar, parçabaşı dikişler ve hurufi notlarından oluşuyor. Seksen beş parçalık bu toplamda, fondaki müzik sürekli değişiyor. Bazen bir Miles Davis işitebilir, ba... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 10 ay
Uygar kütüphanesine ekledi.
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...

“Abim Atatürk’ü çok severdi, bense Allah’ı. Babam, annemi ve Galatasaray’ı severdi, annem de Ringo’yu. Babam yorgun bir adamdı. Gündüz vardiyasındayken her gün, çalıştığı taşocağında sanki onca kayayı sırtına vurup ordan oraya sürüklemiş gibi, kalan son canıyla eve gelir, çoğunlukla da tek kanallı televizyonun bitmek bilmeyen ana haber bülteni sona ermeden uyuyakalırdı, akvaryumun karşısındaki ikili koltukta.”

Yaz bitince kalabalığın günbegün seyreldiği, ahalinin biz bize kalıp bıkkınlıkla merabalaşıp mahsunlaştığı, her gürültünün ikindi vakti ağır usul söndüğü bir sahil şehrini düşünün... Boş masaları döven yağmurları, kirlenmiş kıyıları, eprimiş güneş şemsiyelerini... Buna, seksenli yılların sakaletini, iğreti kaygılarını, katıksız korku olan çaresizliğini ekleyin.

Mahir Ünsal Eriş, bir sahilde oturmuş, can sıkıntısından esneyen, kendi çocukluğuna bakıyor; renkli, yuvarlacık, pütür pütür bir çocukluk anlatıyor bize. “Komen! komen!” diye ateş eden oğlan bebelerini, mobiletleri, leblebi tozunu, Kaynanalar Parkı’nı, Kız Meslek’in kızlarını, Klinsmann’ı, Evrenos’u, Allah’ın yanına aldığı iyileri, kale zindanındaki prensesleri resmediyor.

Yoksulluk, hoyratlık, yalnızlık, gamsızlık, kırk mumluk sarı ampulün ışığında belli belirsiz görünüp, kayboluyor. Merhamet, taşraya uğramadan Kaf Dağı’na gidiyor...

Canlı, anlatma iştahıyla dolu yeni bir ses var karşımızda. Eriş, soba boyasıyla boyanmış hikâyeleriyle edebiyat şehrengizinde... Mağlup ama baştan kaybetmişliğini bilen bir hınzırlıkla sırıtıyor okuruna...

“Abim Atatürk’ü çok severdi, bense Allah’ı. Babam, annemi ve Galatasaray’ı severdi, annem de Ringo’yu. Babam yorgun bir adamdı. Gündüz vardiyasındayken her gün, çalıştığı taşocağında sanki onca kayayı sırtına vurup ordan oraya sürüklemiş gibi, kalan ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 10 ay
Uygar okumak istiyor.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 10 ay
Uygar kütüphanesine ekledi.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

Uygar şu an ne okuyor?

Yeryüzü Ayetleri

%0

Çanlar Kimin İçin Çalıyor

%0

Amak-ı Hayal

%41
Sayfa 72.

Favori Yazarları (2 yazar)

Favori yazarı yok.