Boş gravür

Detayları:  Coşkun Çallı, Eskişehir, Erkek
Hakkında: 
"Kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat ağabey, sanki hepsi benim için yazılmış." Tutunamayanlar
34 takip ettiği ve 28 takip edeni var. 37 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Boş gravür okumuş bitirmiş.
Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı

Annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. Kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. Çok da hüzünlüydüler. "Sevgili küçüğüm," diyordu son mektubunda, "yalvarırım beni düşünme, benim için üzülme. Korkusuz bir adam ol. Bana ihtiyacın olmadığını artık bilmelisin. Artık çocuk değilsin, bir erkeksin. Başkalarının yardımı olmadan da ayakta durabilirsin. Sevgili küçüğüm çabuk evlen. Çünkü yanıbaşında bir kadının varlığına kesin ihtiyaç duyacaksın. Belki de sana yaptığım en büyük kötülük buydu. Özellikle de iyi bir kitap yazmaya bak. Çünkü seni ancak böyle bir çalışma yatıştırabilir. Sen her zaman iyi bir sanatçıydın. Beni düşünme. Sağlığım iyidir. Annen." Ölümünden önceki son birkaç gün içinde iki yüz elliye yakın mektup yazmış, bunları topluca, İsviçre'deki bir arkadaşına göndermiş. Bu mektuplar düzenli aralıklarla bana, cepheye gönderilmiş. Ve böylece annem, öldükten sonra bile bana güç ve yüreklilik aşılamaya devam etmişti. Tam üç buçuk yıl boyunca.

Annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. Kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. Çok da hüzünlüydüler. "Sevgili küçüğüm," diyordu son mektubunda, "yalvarırım beni düşünme, benim için üzülme. Korkusuz bir ada... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 8 ay
Boş gravür yarım bırakmış.
Moby Dick: Beyaz Balina

"Pequod adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin sonunda nasıl battığını anlatan Moby Dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir serüven romanı sayılabilir. Ne var ki insan Moby Dick'i okudukça, okuduklarını düşündükçe, kitabın derinliğini, gerçek anlamını sezmeye başlar. Bu derinliği, bu gerçek anlamı sezmeyenler ise, balina avıyla ilgili, heyecanlı bir öykü olarak, gene de Moby Dick'in pekâlâ keyfini çıkarabilirler."
Mîna Urgan böyle tanımlıyor Beyaz Balina'nın romanını.

"Zaman zaman çıkardığı o garip seslere burnundan konuşma dersiniz, balinayı horlamş olursunuz. Hem balinanın söyleyecek nesi olabilir? Ben, derinliği olan hiçbir varlık görmedim ki, bu dünyaya söyleyecek söz kekelemek zorunda kalır, olsa olsa. Ne mutlu ona ki, dünya duyuverir sesini."

Melville'nin sesini geç de olsa duymuştur dünya: Düzyazı biçiminde yazdığı bu şiirde, ironi, mitoloji ve gerçekçiliğin iç içe geçtiği bu romanında, denizi, gemicileri, balinaları ve tabii bu arada tutkuların tutsağı olan insan ruhunu anlatıyor.

"Pequod adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin sonunda nasıl battığını anlatan Moby Dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir serüven romanı sayılabilir. Ne var ki insan Moby Dick'i okudukça, okudu... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 4 ay
Boş gravür okuma durumunu güncelledi.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 4 ay
Boş gravür şu an okuyor.
Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı

Annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. Kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. Çok da hüzünlüydüler. "Sevgili küçüğüm," diyordu son mektubunda, "yalvarırım beni düşünme, benim için üzülme. Korkusuz bir adam ol. Bana ihtiyacın olmadığını artık bilmelisin. Artık çocuk değilsin, bir erkeksin. Başkalarının yardımı olmadan da ayakta durabilirsin. Sevgili küçüğüm çabuk evlen. Çünkü yanıbaşında bir kadının varlığına kesin ihtiyaç duyacaksın. Belki de sana yaptığım en büyük kötülük buydu. Özellikle de iyi bir kitap yazmaya bak. Çünkü seni ancak böyle bir çalışma yatıştırabilir. Sen her zaman iyi bir sanatçıydın. Beni düşünme. Sağlığım iyidir. Annen." Ölümünden önceki son birkaç gün içinde iki yüz elliye yakın mektup yazmış, bunları topluca, İsviçre'deki bir arkadaşına göndermiş. Bu mektuplar düzenli aralıklarla bana, cepheye gönderilmiş. Ve böylece annem, öldükten sonra bile bana güç ve yüreklilik aşılamaya devam etmişti. Tam üç buçuk yıl boyunca.

Annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. Kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. Çok da hüzünlüydüler. "Sevgili küçüğüm," diyordu son mektubunda, "yalvarırım beni düşünme, benim için üzülme. Korkusuz bir ada... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 4 ay
Boş gravür okumuş bitirmiş.
Deliliğe Övgü

Hakkımda ne derlerse desinler, (zira, deliliğin en deli olanlar tarafından bile her gün nasıl ayaklar altına alındığını bilmez değilim) tanrısal tesirlerimle tanrılar ve insanlar üzerine sevinç saçan gene ben, yalnız benim; öyle ya, bu kalabalık toplantıda ben görünür görünmez, söz söylemeye hazırlanır hazırlanmaz canlı emsalsiz bir neşenin çehrelerinizde birdenbire parladığı görülmedi mi? Günümüzde, Rönesansla birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcılarından ve en büyük temsilcilerinden biri olarak bilinen Roterdamlı Erasmusun (1469 -1536), gülmece türündeki bu yapıtına egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge saymak, gerçek deliliktir.Deliliğe Övgü çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuştur. Yapıtın yazılışını izleyen sonraki yüzyıllarda haklı olarak düşünce düzeyindeki bağnazlığın her türlüsüne yönelen bir eleştiri diye yorumlanması, belki de bugüne değin koruduğu kalıcılığın baş nedenidir. Ahmet Cemal

******

Erasmus bu yapıtı sadece Sir Thomas Moreu eğlendirmek amacıyla bir haftada yazmış olduğunu öne sürmüştür. Fakat hem şaka yoluyla sunulan çelişkilerin hayranlık uyandıracı nitelikte oluşu hem de alimane coşkular içeriyor oluşu bu eserin çok daha ciddi amaçları olduğu gerçeğini ortaya koyar. Delilik, yaratıcısının değerli gördüğü her şeyi eleştirerek ve gençliği, hazları, sarhoşluğu ve hepimizin dünyaya gelmesini sağlayan baş döndürücü cinsel arzuları takdir ederek sözüne başlar. Sonraki bölümlerde insanların haksız iddialarından, zaaflarından, sahte teolog ve keşişlerden bahseder ve Hristiyanlıktaki deliliğe övgüler yağdırır. Erasmusun akıllığı, nükteleri ve tarzındaki ustalığı bu kitabın haklı bir başarı kazanmasını sağlamıştır.

************

Delilik, yani Stultitia bütün Rönesans ve Reform döneminin en çapraşık mefhumlarından birisi oldu. Alegoriler sayesinde bütün diğer duygu ve ethos tarzlarından, başka bir deyişle mesela Öfkeden, Cürümden, Tutkudan, Sevinçten çok farklı bir şekilde, ilk kez toplumların bir sorunu olarak ortaya çıkıyordu. Foucaultnun deyişiyle Büyük Kapatmanın öncelerindeyiz ve deliye verilen sözün, yani delinin bir nevi köyün delisi olarak hikmetler savurabildiği bir dünyanın ve zamanın son demlerindeyiz. Hayata dair edilecek sözlerin büyük bir kısmı delicedir ve asıl delilik günlük hayatta gittikçe yaygınlaşmakta olan her şeyi buharlaştıran deliliklerin tümünden çok daha bilgece ve ustaca kendi dünyasını ve alayını kurabilecektir.

************

Erasmus tüm metin süresince insanın kendi kendisiyle alay edebilmesinin en güzel örneklerini sunmaktadır. Erasmus bu eserde insancılığın en büyük temsilcisi olduğunu kanıtlamıştır. Eser günceliğini zamanımıza kadar korumuştur.
Erasmus: İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe kavuşmasını sağlayacak konumun delilik olduğunu örnekleriyle vurgulamaktadır.
Gülmece türündeki yapıta egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilgelik olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir. Kitapta delilik (stultitia), kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir.


************

Bu, içinde akıldan ziyade mizahın, hidayetten ziyade derin bilginin bulunduğu eşsiz bir eserdir. Aynı zamanda bağlayıcıdır da, Delilik Tanrıçasının hunisini takarak iyi insanlara tavsiyeler verdiği bu söylevi dinlemeye başladığınızda, bizi nereye sürükleyeceğini öğrenmek ve sonuna kadar dinlemek istiyorsunuz. Pierre de Nolhac

************

Erasmus (1469-1536) Rönesans hümanizminin en büyük temsilcilerindendir. İlk olarak 1511de yayımlanan Deliliğe Övgü, güncelliğini zamanımıza değin koruyabilmiş başyapıtıdır.Erasmus, dostu Thomas Moreu eğlendirmek için bir yolculuk sırasında bir haftada yazdığını söylediği Deliliğe Övgüde şu soruyu sorar: İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir? Gülmece bu çerçevede gelişir ve söz kendisini övmesi için deliliğe bırakılır. Delilik yaratıcısının savunduğu her şeyi eleştirerek gençliği, hayattan zevk ve neşe almayı, baş döndüren cinselliği över. Çocuklukta, yaşlılıkta, dostlukta, aşkta ve evlilikte, savaşta ve barışta, kendisinin insanlara nasıl egemen olduğunu ve onları nasıl mutlu kıldığını gösterir.Deliliğe Övgü, yazılışından günümüze, felsefe ile gülmecenin birleştiği en yetkin eserlerden biri olma özelliğini sürekli koruyabilmiş bir kitaptır.

******

Hakkımda ne derlerse desinler, (zira, deliliğin en deli olanlar tarafından bile her gün nasıl ayaklar altına alındığını bilmez değilim) tanrısal tesirlerimle tanrılar ve insanlar üzerine sevinç saçan gene ben, yalnız benim; öyle ya, bu kalabalık topl... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 4 ay
Boş gravür bir değerlendirme yaptı.
Tek Bacaklı Yolcu

7

Farklı bir üsluba sahip Herta Müller. Garip bir kadın...

Farklı bir üsluba sahip Herta Müller. Garip bir kadın...

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 7 ay
Daha Fazla Göster

Boş gravür şu an ne okuyor?

Boş gravür şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (10 yazar)

Favori yazarı yok.