Son Sefarad: Sultan Bayezid'in Savaşı (İmparatorluk, 2)

En Son Değerlendirmeler

9 puan

Yine Beyazıt Akman yine su gibi akan satırlar fazla lafa gerek yok 3. kitabı bekliyorum :)

10 puan

tek kelimeyle muhteşem

10 puan

mukemmel

10 puan

şu ana kadar okuduğum en iyi tarihi romandı ve en kısa zamanda imparatorluk biride okuyacağım

Profil Resmi
9 puan

Güzel kurgu güzel anlatım güzel bilgiler ama o devir de o kadar astronomi bilgisi var mıyıd merak ettim.

9 puan

tarih,bilgi,edebiyat fazlasıyla hayalgücünün ustalıkla harmanlanmasıyla oluşmuş verilen emeğe saygı duymayı bir borç hissettiren bir yapıt

10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
9 puan

Tarihe meraklı, tarihle ilgili bilgileri heyecanlı ve güzel bir yoldan almak isteyen insanlar için ideal bir kitap. Sürükleyiciliğiyle harika bir etki bırakıyor. Tavsiye ederim.

9 puan

Cok begenerek okudum. Anlatimindaki akicilik, bastan sona soluk soluga okuyorsunuz, elinizden bir dakika birakasiniz gelmiyor.

9 puan

çok güzel bir konu güzel bir anlatımla sunulmuş.kitabın kendini okutan farklı bir havası var. ama hiç gereği yokken neden cinsellik öğelerini böyle gereksiz ve itici bir şekilde kullanmış onu da gerçekten anlayamadım

Profil Resmi
10 puan

Son Sefarad okunduktan sonra İskender Pala'nın efsane kitabını da okumanızı tavsiye ederim. İki ayrı yazar ama tarihsel olaylar bakımından birbirinin devamı gibi , çok güzel.

8 puan

Beyazıt Akman’ın Fatih’i anlatan ilk romanı Dünyanın İlk Günü büyük beğeni toplamış, tarihi yapımlara ilham kaynağı olmuştu. Amerika’da Dünya Edebiyatı alanında öğretim üyesi olan genç yazarın ikinci romanı Son Sefarad hem Endülüs’e yakılan bir ağıt, hem de 21. yüzyılda bile eksikliği hissedilen bir insanlık dersi sunuyor.

Ezberleri yeniden bozmaya ve Atlas Okyanusu’ndan Akdeniz’e uzanan film tadında soluk soluğa bir maceraya daha hazır olun..

10 puan

Beyazıt Akman okumayan tarih kitabı okurum demesin arkadaş. Bir başyapıt. Bir şaheser. Mükemmel bir kitap daha. Dünyanın İlk Günü de çok özel ve güzel bir kitaptı ama Son Sefarad gerçekten bambaşka. Okurken insanı, oturduğu koltuktan alıp kitapta anlatılan olayların içine bodaslamasına atıyor. Onlarla savaşıyor, onlarla çaresizliği ve mutluluğu hissediyorsunuz. Hiç mi bir kere sıkımaz insan okurken? Sıkılmak ne kelime, her kelimeyi zevkle okudum. Gelecek olan kuşaklar için çok önemli bir kitap. Öğretici, eğitici... Anlatmak için kelimelerin yetersiz kaldığı bir kitap. Herkes ama herkes okumalı...

Profil Resmi
7 puan

Kitapta Müslümanlarla Yahudileri aynı zulme maruz kaldıkları için birbine yalaşlaştırılmaya çalışılmasını gereksiz bir çaba olarak görüyorum.

Kitaptaki bazı sahneleri çok itici bulduğumu söylemeliyim.

7 puan

yer yer gereksiz uzayan olaylar ve yeşilçam vari kahramanlıkların biraz abartılmış olmasına rağmen sağlam bir hikaye ve kurgu olmuş İmparatorluk serisinin 3.kitabını merakla bekliyorum

Profil Resmi
10 puan

Bana tarihi sevdiren bu müthiş yazarın 2. kitabı

8 puan

bu tarihi kitaptan ne öğrendim?

* sultan beyazid'in şehzade iken hayatını
* endülüs devletinin yıkılışını ve sultan boabdil'i
*kraliçe izebella ve kral ferdinard'ın krallıklarını birleştirdiklerini din adamlarına uyup müslümanlara ve yahudilere yaptıklarını
* hahambaşının sultan beyazid'den yardım istediğini
*sultan beyazid'in hattat olduğunu
*kristo colombus'u
* ve marrano matbasının ortadoğunun ilk örneklerinden olduğunu
öğrendim.

kitabın eksikleri

*fatih sultan mehmed han'ın son seferi ve ölümü
*cem sultan olayı
* şah ismail'in faaliyetleri
*sultan beyazıt'ın padişahlığının son zamanları

kitap; yahudilerin kurtarılış hikayesini anlatabilir, sultan beyazid denince aklıma; fatih sultan mehmed han'ın son seferi ve ölümü, cem sultan olayı ve beyazid'in padişah oluşu, sultan beyazid'in padişahlığının son zamanlarında güçlenen şah ismail ve faaliyetleri aklıma geliyor eksiklere rağmen güzeldi keşke sultan beyazid'in padişahlığının son zamanlarını da anlatsaydı kitabın tadına doyulmazdı..

10 yıl, 10 ay
10 puan

http://cineshoot.net/son-sefarad-beyazit-akman.html

İnsan Beyazıt Akman eserleriyle tanıştıktan sonra sadece iki kitap yazmış olmasına üzülüyor. Hayranlıkla, pür dikkat, soluk soluğa okuduğumuz Dünyanın İlk Günü‘nden sonra İmparatorluk üçlemesinin ikinci kitabı olan Son Sefarad‘ı elime almamla bitirmem de bir oldu bu yüzden. Aslında sindire sindire, ağır ağır, belki de aylara yayarak okumak gerek bu adamın yazdıklarını ama öyle güzel betimliyor, öyle güzel birleştiriyor ki harfleri okumadan duramıyor, hikayenin devamını dinlemeden edemiyorsunuz.

Dünyanın gidişatını değiştiren İstanbul’un Fethi’ni anlatan ilk kitaptan sonra, İmparatorluk II’de, yani serinin ikinci kitabı olan Son Sefarad’da tarihi biraz daha ileri sararak Fatih’in oğlu II. Bayezid‘in emriyle yapılan, tarihin belki de en büyük kurtarma operasyonlarından birine yer veriyor Beyazıt Akman. Tabii bu hikayeyi de kuru kuru, sıradan bir olaymış gibi değil, nefes verdiği diğer detaylar ve aralara müthiş serpiştirdiği güzelliklerle yine uzun süreler tadı tamağınızda kalacak bir şekilde sunuyor size.

Beyazıt Akman’la tanışana kadar tarih okumayı sevmeyen bendenize bile “delirdin mi sen” diye ihtar çeken genç yazar, çok iyi yaptığı şekilde, bir kez daha birkaç koldan anlatarak bir kitaptan çok film havasında bitirmenizi sağlıyor serinin ikinci kitabını. Her yeni sayfaya geçtiğinizde biraz daha okumak istiyor, her bölümü bitirdiğinizde “acaba diğer tarafta durumlar ne?” diye merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Dünyanın İlk Günü’nden sonra Son Sefarad’la da aynı tadı vermeyi başarması, aynı kaliteyi sektirmeden devam ettirebilmesi, okuyucu için kitabı vazgeçilmez hale getirmesi Beyazıt Akman’ın en sevdiğim yanlarından oldu. Tarihi bilgisi ve araştırmaya olan tutkusu zaten kitabın her sayfasında buram buram kokuyor ama bunu kaleme döküp bir de bu kadar etkileyici bir kitap yazmak, daha doğrusu iki kitap yazmak büyük başarı. Sırf bu yönüyle bile çoğu yazardan sıyrıldığını söyleyebilirim. O yüzden hala bu adamla tanışmadıysanız bana kalırsa bu çok büyük bir kayıp. İlk gördüğünüz yerde satın almanızı ve türüne bakmadan balıklama dalmanızı tavsiye ederim. Son dönemde okuduğum en iyi birkaç kitaptan biridir. 10/10

10 puan

Tarihi kişilikleri gerçek olaylarla harmanlanmış bir kurgu içerisinde okuyucuya sunmak ciddi bir yazarlık mahareti bana göre. Yazarın kişisel bakış açısını da doğrudan belli ettiği tarihi bir roman; özellikle uzun araştırmalar sonucu yazılmışsa roman türü içinde de ayrıcalıklı bir yer ediniyor kendisine…

Beyazıt Akman’ı,İstanbul’un fethini ve Fatih’i anlattığı ‘’Dünya’nın İlk Günü’’ ile tanıdım. İmparatorluk adıyla başladığı serinin ilk kitabıydı ve gerçekten son derece başarılı bir ilk romandı. Akademisyen olduğu için romanın her köşesinde, hikayeyle bağlantılı her konuda detaylı bilgi vermeyi seven bir yazar. İkinci romanında daha önce pek anlatılmayan bir padişahı ve onun döneminde vuku bulan gerçek olayları anlatması ise daha fazla ilgimi çekmişti doğal olarak.

Son Sefarad;Endülüs İspanya’sında son Müslüman Emirliğin düşüşüyle birlikte Yahudi ve Müslümanlara karşı yapılan zulmün ve bu zulme seyirci kalmayan Sultan 2.Bayezid’in gerçek olaylara dayanan hikayesi…Aslında çoğunlukla İspanya Yahudilerinin yani sefaradların kurtarılma öyküsü diyebiliriz.

Roman’da yer alan en önemli tarihi kişilik Fatih’in oğlu Sultan 2.Bayezid şüphesiz ki. Babası Fatih veya oğlu Yavuz kadar dillerde pek dolaşmayan bir hükümdardır kendisi. Lakin evliyalık özelliği ile öne çıktığını az çok Osmanlı’ya ilgi duyan herkes iyi bilir. İşte romanın bana göre en özel yanlarından bir tanesi de Sultan’ı bu yönüyle ele alması. Hocası Hamdullah’ın nezaretinde şehzadelik döneminden başlayıp, 1492 yılına uzanan yılları içindeki ruhsal olgunlaşma ve dönüşüm sürecini,usta bir hattat oluşunu tek tek işlemiş Beyazıt Akman. Zaten romanın diğer ismiyle kastedilen de aslında Sultan’ın kendisiyle olan savaşından başka bir şey değil.

Gelelim ikinci en önemli karaktere. Yani Sultan 2.Bayezid’ın uzun yıllardır yabancı topraklarda olan gizli ajanı Kara Davud’a. Yani karısı ve bebeğinin hasretiyle yanıp tutuşan, sefarad David ile ailesini gemilere ulaştırmaya çalışan sırlı kişiliğe…Yazar Kara Davud karakterini öyle güzel kurgulamış ki romanın sonunda sizde en büyük izi o bırakıyor adeta.

Romandaki en önemli kurgusal diğer karakter ise Engizisyon rahibi Santiago elbette. Kilisenin kitap yakmakla görevlendirdiği rahip, sakıncalı olarak lanse edilen kitaplar sayesinde öyle bir iç çatışma yaşıyor ki; okuyucu olarak bu inanç eksenli çatışmanın nereye varacağını romanın sonuna kadar merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz. Santiago aynen şöyle başlıyor anlatmaya;

‘’ Her şey Aristo ile başladı. Tüm hayatımı altüst eden olaylar silsilesinin başyazarıdır kendisi! Ya da İbn Rüşd mü demeliyim? Çünkü İbn Rüşd olmadan Aristo’yu bilemezdik, Aristo olmadan da İbn Rüşd’ün bir anlamı kalmazdı.’’

Ve devamında M.İbn Arabi ile tanışıyor romanın ‘’Rüya ve Gerçek’’ adlı en sarsıcı bölümünde. Sarsıcı diyorum çünkü bu bölümde ana hikayeden uzaklaşıp başka bir boyutta buluyorsunuz kendinizi. İki büyük İslam Alimi’nin ilk karşılaşmasına ve aralarında geçen gerçek dialoğa da tanıklık ediyorsunuz. Adeta beyninizi uçuran -tasavvuf felsefesiyle de yoğrulmuş- bu bölümün sonunda Santiago’nun yaptığı tespiti ise muazzam;

‘’Anlıyorum ki bu iki alimi,Filozof’u ve Kamil’i,Akıl’ı ve Kalp’i ince bir tül ayırıyor. O perdenin ötesini İbn Arabi görüyor,İbn Rüşd ise düşünmeye devam ediyor. Mantıkçıların durduğu sınırda kaşifler yollarına devam ediyor.Aklın sınırlarını,kalbin ufku aşıyor.

Biz hepimiz uykudayız;ölünce uyanacağız.’’

İnanç üzerine felesefeye son noktayı ise, Santiago’nun filozof İbn Meymun’u keşfetmesiyle koyuyoruz.

Roman bu karakterlerin yanında bizleri Osmanlı denizcileri,Kristof Kolomb ve Piri Reis ile de tanıştırıyor. Amerika kıtası henüz keşfedilmemişken,müslümanların Avrupa ile Asya arasında başka bir kıtanın varlığından haberdar olduğu gerçeğini ortaya koyuyor onların sayesinde. Piri Reis’in o dönemde çizdiği dünya haritasını ve Müslüman denizcilerin Batı’ya neler kazandırdığını hepimiz zaten çok iyi biliyoruz,bugün Batılılar bundan pek bahsetmese de…

Beyazıt Akman romanını ‘’Endülüs’e yakılan bir ağıt’’ olarak tanımlıyor ki buna katılmamak elde değil. Zira 800 yıl süren ve Avrupa’da en ileri medeniyet olarak adını duyuran bir İslam Devleti Endülüs. Bugün batıyı en ileri medeniyet olarak görürken,medeniyetin oraya kimler tarafından ve nereden götürüldüğünü hatırlamamızı da sağlıyor bu gerçek.

Sürükleyici bir macera romanı okurken tarihe de tanıklık etmemi sağlayan, bitmesini hiç istemediğim bir romandı Son Sefarad. Tarihe ilgi duyanların kesinlikle seveceği,duymayanlarınsa okuduğu için pişman olmayacağı türden bir epik Beyazıt Akman’ın eseri.

by dRmr

10 puan

ilk kitap Dünyanın İlk Günü daha etkileyiciydi, her sayfada kendimi olayları yaşarken bulmuştum, bu ilkin kadar heyecanlı gitmedi ama etkilenmedim diyemem...bu zamana kadar bizleri sanki az ayrışmışız gibi Cumhuriyetçiler ve Osmanlıcılar gibi iki kutba da ayrıştırmaya çalışan zihniyete inat bence okunmalı....eğrisiyle doğrusuyla ikisi de bizim tarihimiz çünkü....yani Hem Osmanlı torunu hem Atatürk çocuğu olunmaz diye bir şey yok, Osmanlıda eleştirdiğimiz şeyler de olacaktır, tıpkı Cumhuriyet'ten sonra eleştirdiğimiz şeyler olduğu gibi....

9 puan

Tarihi bilmek zeka ister.
Tarihi anlatmak yetenek ister.
Tarihi bir aksiyon filmi izlettirir gibi anlatmak bambaşka bir şey. İşte.İşte Beyazıt Akman bunu başarmış.
İlk kitabındaki gibi herkesçe bilinen bir konuyu sıra dışı bir şekilde işleyerek kendine hayran bırakan yazar,2. kitabıyla da güzel bir iş başarmış bence
9/10

Profil Resmi
9 puan

sabırsızlıkla imparatorluk 3'ü bekliyorum

5 puan

Beyazıt akmanın dünyanın ilk günü romanından sonra cok hevesle basladigim bir kitaptı..yazar sanki bildiği herşeyi bir kitapta okuruna göstermek istemiş.. savaş ile ilgili bölümler heyecansız ve yavan kalmış.olaylar gereksiz yere bir aşk hikayesi uzerine oturtulmuş.zorla cinsellik eklenmiş...boş bir kitap değil.zamanin ispanyasi hakkinda bilgi edinilebilir ama bir vikipedi de işinizi görür..

7 puan

kitaba baslarken yazarın ilk romanındaki gibi osmanlı merkezli bir romanla karsılasacagımı umuyordum. kapaktaki "sultan beyazıtın savası" sloganıda bu beklentimi artırmıstı. fakat romanın ana kahramanı bizim türk sinemasından alıskın oldugumuz kara murat versiyonundan kara davut cıktı. birde son sefarad musevi david.. endülüsün yıkılan yakılan kültürüne hayıflanırken, Türk islam bilginlerinin üzerleri kapatılarak kazanılan zaferlerin üzerine konulmasına üzücü oldugu kadar bilgilendirici olmus. ayrıca yazar ilk romanında hiç mahreme girmemişken, bu romanında ara ara mahremiyeti yazmıs hep aynı cümleler ile. buda bir okur olarak sasırtı beni hayal kırıklıgına ugrattı. ama davutun elife olan askına imrendim, saf ve inancla olan baglılıgı muhtesem.. keske sultan beyazıttan da daha cok bahsetseydi, topkapı kolidorlarında daha cok dolandırsaydı okuru..

8 puan

Yazarin okudugum ilk kitabiydi bu. Aslinda serinin ikinci kitabiymis ama cokta birsey kacirmis hissetmedim ben. Inanilmaz akici ve heyecanli bir anlatimi var. Arada verdigi vurucu anekdotlara bayildim ozellikle. Birde israilin soykirima basladigi su gunlerde kendilerinin gecmiste neler yasadiklarini unutmalari cok sasirtici.

geri ileri