Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

En Son Değerlendirmeler

7 puan

Diğer yayınevlerini bilmiyorum ama Kırmızı Kedi Yayınevinin bastığı kitabı okumak zor oluyor. Konuşma çizgilerinin olmadığı paragraflarda kim ne diyor hangisi konuşuyor anlamak gerçekten zor.

Konusu ilginç.İlk bölüm; birgün bir ülkede artık kimsenin ölmeyişi ile başlıyor.Bu durumda sigorta şirketlerinden,cenaze levazımatçılarına dek verilen tepkileri görüyoruz. Yalnız yaşlanmak var,kaza da geçirebilirsiniz ama ölemezsiniz. Bitkisel hayatta yaşayabilirsiniz.Maphia kısmına hiç girmiyorum.

Diğer kısımda ölüm karar değiştiriyor ve can alma eylemi yeniden başlıyor ama kişiler ölmeden önce eflatun bir zarf ile haberdar edilecekler.

Üçüncü kısımda ise ölüm bir kadın kılığına giriyor ve bir türlü teslim edemediği etse de bir şekilde geri gelen eflatun bir mektubu sahibine ulaştırmak için kadın cazibesini kullanıyor.
Eh başladığı gibi de bitiyor kitap zaten.

8 puan

Saramgo'nun alışılagelmişi dışlayan, dalga geçen, ti'ye alan ve zaman zaman da çekinmeden diline uşak ettiği , son yüz sayfasıyla da aklınıza kazıdığı güzel bir eseri. Tarzı ile usandıran, ama hikayesi le , bir kitap okumuştum, ve harika bir konusu var dı diye, sıkça söze başlatacak bir eser bu.
Kitap 206 sayfa. İlk 50 sayfa usanç verici. Buram buram bürokrası kokuyor (ne alaka demi...) sonraki 60 sayfada Saramago 'nun kılı kırk yaran, ya da dili kırk yaran cümleleri le , dalgalı bir denizde teknesini sahile ulaştırmaya çalışan bir denizci gibi boğuşuyorsunuz.( Noktası görünmeyen cümleleri okumadığımı utanarak ifade ediyorum. Ama, o pırıl pırıl güneşin altında yatan incecik ve huzur verici sahile ulaşmak için buna mecburdum.)
ve son 96 sayfa o yıllara, pardon sayfalara ,inat bir çırpıda bitiverdi. Uzatmayınca ne güzel yazıyon Saramago. Olsun seninle uzatmak da güzel. Ölüm bile güzel : ))))

6 yıl, 8 ay
Profil Resmi
10 puan

Sonsuz bir insan olsaydınız ne yapardınız ?

Profil Resmi
9 puan

joseee saramagooo..

9 puan

Ertesi gün hiç kimse ölmedi.

2 puan

bu kadar iyi bir konu bu hale nasıl getirilir? nobel edebiyat ödüllü kitap okunmamaya değer.

3 puan

Cümle tekrarları, cümlelerin birbiri içine girmesi, esprili bir dil kullanmak adına konunun aşırı dağılmış olması okurken acı çekmeme neden oldu. yazar hakkında cok iyi şeyler duymustum ama bu kitap duyduklarımla kesinlikle örtüşmüyor.

6 puan

İlk saramago kitabımdı yazarın üslubu çok farklıydı ilk başta zorlandım iki sayfa tek cümle falandı ama sonradan alıştım ve çevirmene bolca tebrikler bu arada kitaba dönecek olursam konu çok ilgi çekiciydi kitabın ilk kısmı yani ölümün tekrar öldürmesine kadar olan kısmı çok beğendim ve gerçekten bunları yaşardık dedim bize ölmemek veya önceden haber verilmesi çok güzel gelebilir ama gerçekten hiç bir şey değişmemeliymiş ölüm çok gerekliymiş ilk kısımda konuyu çok güzel işlemişti ve çok beğendim benim için kitabın başarılı kısmı burasıydı ikinci kısımda yazarın konudan çok saptığını düşünüyorum viyolonselciyle olan hikaye tamamen belirsizlikti ölümü tanıtmak için yazılmıştı ama mantıklı gelmedi ve tam oturmadı bende kaktırarak okudum maalesef bu arada yazar neden ölümü kadın seçti çok enteresan (gerçi burda proust tan etkilenmiş) kadın genelde hayat verendir hayat alan olması ironiydi kitap zaten ironi üstüne kuruluydu kısacası yazar kitabı keşke ilk kısımda bitirmiş olsaydı diyorum o zaman beni daha çok etkilerdi fakat yine de farklı bir okumaydı

9 puan


1998 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almış bu kitap adından da anlaşılacağı üzere okuduğum en ilginç kitaplardan birisi. Hani kimi zaman “ ölümsüz olsam ya da öleceğim günü bilsem ne güzel olurdu “ diye düşündüğümüz zamanlar olmuştur. Benim ölümsüzlük değil ama öleceğim günü bilmek gibi bir arzum var mesela  Gerçi bu kitapta ondanda vazgeçtim ama neyse  Kitaba gelecek olursak bu hikâye iki bölümden oluşuyor. İlki adı bilinmeyen ülkenin birinde bir yılbaşı gününün sonrası ülkede kimsenin ölmemesi ile başlıyor. Bir anda ülkeye sevinç yayılıyor fakat sevinmek için erken çünkü kimsenin ölmemesi zamanın durmasıyla değil aksine hayatın tüm sorunları, hastalıkları, kazalarının devam etmesiyle devam ediyor. İnsanları bekleyen ebedi bir yaşlılık, hastalık ve acı…

Tabi cenaze hizmetleri işsiz kaldığı için ilk tepki onlardan geliyor  Sonra sigorta şirketleri, huzur evleri, hastaneler, devlet yetkilileri derken ülkenin içine düştüğü kaosu, insanların ölüm ve ölümsüzlük karşısındaki çelişkili tepkilerini, ahlaki çöküşlerini görüyoruz. Tüm bunlar yaşanırken 7 ay geçiyor bir anda işte bu ikinci bölümde ise ölüm geri geliyor ve ölemeyen herkesi alıp götürüyor. Ama artık ölüm eskisi gibi değil daha ilginç bir halde geliyor. Ölecek kişilere 8 gün önceden öleceğini haber veren bir zarf gönderiyor ve insanların ölümü beklerken neler yaşadığını, düşüncelerini okuyoruz. Yalnız tek bir kişiye gönderilen zarf geri dönüyordu işte oradan sonra yaşananlar işi biraz karıştırıyor inanmayacaksınız ama bir aşk doğuyor ama kim kime okuyun değerlendirin 
Kitapta kişi hep bir sorgulama içine giriyor en azından bende öyle oldu ve bu ilginç hikâyeyle birlikte bazı gerçekler gün yüzüne çıkıyor.Gerçeklerle yüzleşmek bu olsa gerek. Hayal kırıklığı diyemeyeceğim zaten bildiğimiz şeyler ama yinede insanlık nereye gidiyor diyebileceğiniz iki sonuç çıkardım.

Birincisi; insanlar ölmüyor diye başta cenaze hizmetleri olmak üzere birçok kurum parasızlığın derdine düşüp yasadışı guruplarla işbirliği yaparak insanları ölmesi için sınır dışına çıkarırken yada sahte ölüm raporları hazırlarken görüyoruz ki temelde iyilik, insanların huzur içinde uzun yaşamaları tezi; çıkarlar ve sistem söz konusu olduğunda ikinci plana itiliyor. Sistemin çalışması için gerekli kararlar; ahlaksız, acımasız hatta zarar verici olabilir ama sistemin çalışması her zaman önceliklidir.

İkincisi ise; hani kurumlar bu işin içinde dedik ya ilk başta başkaları konu-komşu bizim için ne düşünür diye kurumların kararlarına tepki gösterenler yaşlı yakınları sonra mesela evlerindeki yaşlıların altını temizlemekten, her şeyi unutmalarından, onlara hizmet etmekten bıkmış olmalarından dolayı onlarda kurumlar gibi yakınlarından vazgeçmek için yasa dışı guruplarla anlaşıyorlar. Ama unuttukları şey “insan eti ağırdır”.

Benim bu kitaptan anladığım en güzel şeyse; ölüm düşüncesinin insana “varlığını” hatırlatıyor ve bunu üzerinde düşünmeye itiyor oluşu. Ölüm aynı zamanda hayatımıza anlam vermedeki en önemli etken.
Ölüm insana çaresizlik ve soğuk gelir ya o hissiyat bu kitabı okurken de kitap bana “benim kurallarım dahilindesin" diyordu adeta. Yazar esprili bir anlatımla kara mizah yapmış ve bunu ölüm temasıyla ustalıkla birleştirmiş. Sayfaları çevirirken yüzümde çoğu kez tebessüm vardı ancak ben bu kadar uzun cümle kuran bir yazar okumadım Kitapta başına ne gelecek diye merak edeceğimiz bir karakter bir kahraman kullanmadan, cümlelerin uzun noktalama işaretlerine yer verilmeden konuşmaların düz bir metinde yazılmış olması kitaptan zaman zaman kopma yaşamanıza neden oluyor zaten o noktada yazar “ şimdi bunu mantıksız bulacak okuyucular için bir açılama yapalım” diyerek okuyucusunu kendisine getiriyor

Kitaptan Altını Çizdiklerim:
•İnsan olmanın ne demek olduğunu her geçen gün daha az bileceğiz.
•Hayat böyleydi işte, kaşıkla verir sonra bir gün kepçeyle verdiklerinin tümünü geri alırdı.
•Yaşam, enstrümanları akortlu da olsa akortsuz da olsa, devamlı çalan bir orkestradır…
• "...hem nalına hem mıhına vurarak.." bunun altını çizdim çünkü böyle bir cümle İspanyolcada var mı yoksa bizim çevirmenin uydurması mı merak ettim 

8 puan

Kitap, "ertesi gün kimse ölmedi" cümlesiyle başlıyor ve aynı cümleyle son buluyor. 204 sayfalık kitabın ilk 90 sayfasında biraz sıkılsam da gerisini büyük merakla okudum.

Sıradışı bir roman yazmış yazar. O yüzden beğendim.

10 puan

Harika harika anlatim kurgu muhteşem. Basta cümlelerin uzunluğu zorlasa da sonra hizlanmanizi sagliyor

8 puan

Ölüm bir anda ortadan kalksa neler olurdu? Hiç düşündünüz mü?

http://www.kontesce.com/2013/02/olum-bir-varm-bir-yokmu-jose-saramago.html

7 puan

Saramago'nun bu kez kalemine ölüm takılmış.Tabi ölümle birlikte din adamları, dini inanışlar yine mizahi bir şekilde ele alınırken politikacılar ve siyasette nasibini almış.
Roman adı bilinmeyen bir ülkede ölümün yedi ay greve gitmesi sonunda ülkede çıkan kaoslar daha sonra tekrar geri gelmesi yine çıkan karışıklıklar harika işlemiş.
Güzel bir kitaptı yer yer mizahi ve ironik yer yer düşündürücü sonu ise oldukça güzeldi.

8 puan

Yazar kitabın başında ölümsüzlüğün getirdiği sorunları (din, sağlık, huzurevleri -mutlu yaşam merkezleri-ekonomi, siyaset, sigortacılık) din, tıp, devlet adamları, düşünürler ve halk aracılıyla irdelemiş ve "ölümsüz bir ülke nasıl olurdu?"sorusuna yanıt vermiş. Ölüm geri döndüğünde ise bambaşka sorunlar ortaya çıkıyor. Mizahi bir dili var kitabın ve keyifle okunuyor ancak devrik cümleler bir hayli fazla ve diyaloglar konuşma çizgisi ile belirtilmediği için kimin konuştuğu belli olmuyor.

8 puan

Ölümün bir anda yok olmasıyla insan denen zayıf varlığın yaşadığı zaafiyetleri etraflıca anlatmış yazar. Ölümün gerçekliği ve bu gerçeğin hayat içerisindeki yerini irdeliyor. Geçici mutluluklar ve aslolanı sorguluyor. Oldukça etkileyiciydi, özellikle ölümün olmaması ya da oluş şeklinin farklı olmasının yaratacağı derbeder durum analizlerinde...Bir ben miyim bilmiyorum ama kitabı zor okudum, beğenmememle ilgili değil, bilakis çok beğendim. Ama nedense okuyucuyu zorlayıcı bir tarzı var yazarın, hızlı düşünülmesini istiyor gibi...

Profil Resmi
10 puan

Ölüm bu kadar mı güzel tiye alınır? MUhteşem,kesinlikli okuyun derim.

8 puan

Saramago' nun okuduğum ilk kitabı Körlük' tü. İbrahim Abi evden getirmişti oku diye. Oldukça sevmiştim kitabı. Başlarda neden doğru düzgün paragraf olmadığını anlayamamıştım ama sonra yazarın, okuyucunun, tıpkı kitaptaki karakterler gibi bir belirsizliğin, karmaşanın içine girmesini istediği için bunu yaptığını düşünmüştüm. Sonrasında bunun benim hayalperestliğimin ve Saramago' nun tarzına ilişkin olan bu duruma gereksiz anlam yüklememin bir sonucu olduğunu anladım. Böyle yazıyor bu adam, yapacak bir şey yok. Bu kitap Saramago' nun en iyi kitabı değil, anlatılan hikaye çok iyi olsa da anlatılış tarzını çok sevmedim diyebilirim hatta. Ama iyi kitap. Çelişkili cümleler kuruyor olsam da aslında söylemek istediğim Saramago' nun hata yaparak, yanlış yaparak güzel bir hikayeyi kötü bir tarzla anlattığı değil, benim kötü olarak adlandırdığım tarzı bilerek isteyerek tercih ettiği. Karışık gelse de az sonra netleşecek söylemek istediklerim. Adam çok ciddi, çok gergin, çok hüzünlü bir hikayeyi; bir dolu siyasi göndermeyle ve mizahi hatta absürd bir dille gayriciddi, yumuşak ve trajikomik bir hale getiriyor. Kitap aslında iç içe geçmiş iki kitap gibi; ilk bölümde toplumsal bir mesele söz konusu, ikinci bölümde ise fazlasıyla kişisel. İlk bölümden ikinci bölüme -ki kitapta öyle somut bir bölüm ayrımı yok- çok klas geçiyor adam ve küçücük bir final cümlesiyle benim ikiye ayırdığım hikayeleri öyle güzel bütünlüyor ki, budur be diyerek kapatıp sertçe vuruyorsun koltuğa kitabı.

Adını sanını bilmediğimiz bir ülkede kimse ölmemeye başlıyor, ama hiç kimse ölmüyor. Vücudun ortadan ikiye de ayrılsa yine de ölmüyorsun. İlk başta ölümsüzlük herkese güzel geliyor ama sonra işler çığırından çıkıyor. Ölümsüzlük sadece o ülke sınırlarında geçerli. Sınırı bir adım geçtiğinde ölüm yine mesaiye başlıyor. Sonrasında ise benim ikinci bölüm olarak adlandırdığım bölüme geçiyorsunuz. Ölümün gözünden bakıyorsunuz dünyaya ve ölümün, öldürmeyi unuttuğu bir adamın gözünden ölüme ya da hayata. Saramago yine ahlaki ve siyasi bir sorgu anaforuna alıp oradan oraya savuruyor sizi. Saramago ne yazsa okunur diyebilirim sanırım artık gönül rahatlığıyla.

9 puan

Diline alıştıktan sonra ortaya çıkan müthiş bir tat Saramago.İlginçlikte üstüne tanımayan bir yazar.Önce kopyalanmış adam sonra bu(Okuma sırama göre).Ölümle nasıl dalga geçiyor. Ölüm var iken rutine binmiş planlı programlı olan hayat.Ertesi gün hiç kimse ölmedi.Cümlenin manidarlığı.Harika bir altı çizili kült kalıp.Ölüm olmayınca ortaya çıkan kargaşa,kaos...Herşey altüst oldu ki ölüm nelere kadirmiş.İnsanlar onu anladı.Aslında biraz da alışkanlık galiba ki ölümün olmadığına alışanlar ölümün geri geldiğini görünce nasıl perişan hale geldiler.Aslında yılbaşına kadar hep vardı hep yanı başındaydı ve zamanı gelince gidiyordu.Ama insanlar yokluğuna alışmışlardı bir kere.Ve çoook farklı bir son.Saramago bunu hep yapıyor.Beklenmedi sonuçlar ile ters köşe oluyorsun.
Bu okuduğum 3.kitabıydı.Dediğim gibi en zor olanı diline alışmamdı.Alıştım galiba.Farklı konuları ile farklı Saramago kitaplarına:)Keyifli okumalar

9 puan

Epeydir Saramago okumamıştım, özleten bir dili var. Ancak şimdiye kadar okuduğum diğer kitaplarından farklı şekilde seyrediyor bu kitap. Saramago'nun kitaplarında genel bir anlatım görürüz normalde, şahıslardan bahsedilse dahi o genel anlatım, insanlığın genel hâlinden detaylar arka planda bırakılmaz. Bu kitapta ise son kısımlarda daha ziyade viyolonselci ile ölümün yaşadıklarını* görüyoruz. Bu anlamda alışageldiğimiz akıştan farklı bir yol izlemiş.

Kitaba genel olarak değinmek gerekirse, Saramago'nun diğer kitapları gibi efsane metaforlarla ve ironilerle donatılmış olduğu aşikar. Ölüm gerçeğinin ortadan kalkma ideası, tarih boyunca insanlara mükemmel gelen, insanların defalarca farklı akımlarla peşine düştükleri bir hayal. Ancak yine kazın ayağının öyle olmadığını görüyoruz. Mutlulukla başlayan tepkilerin yerini kaosa bırakması, yöneticilerin ölüm* politikaları, kilise... Hepsi çok güzel işlenmiş. Bilhassa Tanrı ile ilintilenen kısımlar ve göndermeler güçlüydü.

Açıkçası ölümün dişil olarak nitelendirilmesi beni şaşırttı. Yabancı dillerdeki artikellerde ölümün artikelinin feminen olduğunu bilmiyordum. Aksine ölümü cinsiyetlendirmek lazım gelirse bunun maskülen olacağını, yani ölümün erkek olacağını düşünürdüm. (tarih boyunca savaşanların, can alanların ve kan dökenlerin yüksek çoğunluğunun ön planda erkek olduğunu bildiğimizden ve diğer pek çok şeyden olsa gerek, belki de pek çok kişi de bu şekilde düşünmektedir) Binaenaleyh kadın olması beni bir süre şaşırttı. Ölümün kadın olması kendini en çok finalde gösterdi kanımca. Zira ölüm bir erkek olsaydı da belki yine âşık olduğu kadını kendisinden* kurtaracak ancak onunla birlikte olduktan sonra fani kadın uyurken evi terk edip gidecekti. Yani kadın olan ölümün aksine, eflatun mektubu yaktıktan sonra uyuyan faninin yanına gidip sarılmayacaktı. Belki de seksist olan benimdir, bilemiyorum. Ama ölümü kadın olarak nitelendiren insan bilinçaltından da, Saramago'ya finali bu şekilde yazdıran kabul görmüş "kadın duygusallığı" gerçekliğini yaratan algıdan da daha fazla seksist olduğumu zannetmiyorum.

geri ileri