Musa Dağ'da 40 Gün

En Son Değerlendirmeler

10 puan

Bir dönem, Ermeni meselesiyle ilgili her iki görüşten insanların yazdığı bütün kitapları sipariş ettim, okudum.
Musa Dağ'daki direniş gerçekten yaşanmış bir hikayedir.
Ayşe Hür:
" İttihat ve Terakki yönetiminin “devlete ihanet” ile suçladığı tüm Ermeni tebaasını Suriye’nin Der Zor çöllerine tehciri sırasında, Antakya yakınlarındaki Musa Dağ’a sığınan yedi Ermeni köyünün yaklaşık beş bin kişilik ahalisinin 40 gün boyunca Osmanlı güçlerine karşı direnişi anlatılıyordu. 16 ay süren tehcir boyunca, resmî tarihin “silahlı, gözü dönmüş, kan içici çeteciler” olarak tarif ettiği Ermeni halkından, tehcire karşı koyan nadir kesimdi Musa Dağlılar. Yoksa Ermeni halkının ezici çoğunluğu, sessizce boyun eğmişti bu acımasız sürgüne."
* * *
Yazar o dönemde yaşanan bu olayın içine bir aşk öyküsü eklemiş. Kitabı elimde gören bir arkadaşım tek yönlü yazılmış bir kitap olduğunu söyleyerek uyarıda bulundu. Ben, tarzını etkileyici buldum. Yazdığı bu kitabın 20. yüzyılın klasikleri arasında sayılması tesadüf değil.
Ermeni iddialarını çürütmek için yazılmış olanlar tam bir hayal kırıklığıydı. "Adamlar Musa Dağ'da 40 gün gibi bir kitap yazmış, bunun karşısına çıkarabildiğiniz şeyler bunlar mı ?" dedirtiyor. Hele bir tanesi kendini iyice aşmış, aslında tehcir'e katılmak için Kayseri'de yaşayan Ermenilerin dilekçe verdiklerini, kendi istekleriyle evlerini ve topraklarını tek kuruş karşılık almadan gönüllü olarak bıraktıklarını yazmış. Biraz inandırıcı olun kardeşim.
Neden uluslararası alanda kabul görmüş yazarlarımız bu konuyla ilgili yazma girişiminde bulunmamışlar ya da bulunmazlar? Neden bu tür komiklikler yazarak aslında mizah yazarı olduklarını düşündürten insanlara bırakırlar bu işi ? Ülkemizin aydın yazarları bu konuya değmekten neden kaçınmışlar? Bu konuyla ilgili düşüncelerimi yazarsam beni linç ederler gibi bir düşünceleri mi var ? (Bakınız yine hastalıklı düşünceler üretmeye başladım)

11 yıl, 10 ay
7 puan

Frank Werfel’in 710 sh lık bir anı roman şeklinde yazdığı çok güzel ama bir o kadar da hüzünlendirici romanı.
Çok beğenerek okudum. Kısaca Ermeni toplu ve zorunlu göçünü ve bu göçün merkezinde Bagratyan ailesini ve 2. Kuşak Gabriel Bagratyan’ı merkeze alıyor.
Ne kadar objektif yazılmış bilemiyorum. Ne kadar zorunluydu başka çözüm yolu bulunamazmıydı acaba diye hep düşünmüşümdür. Çeşitli kitaplarda da okuduğum kadarıyla biraz acımasız davranılmış suçlu suçsuz ayrımı yapılmamış.
Ben çok tavsiye ederim okumanızı, seveceğinize inanıyorum özellikle yakın tarihe meraklı olanlar yer yer hüzünlensede beğeneceklerine inanıyorum….

geri ileri