Üstadın Manevi Evladı, Fena Fi`n Nur Mustafa Sungur

Fedakarlık, kişinin fedâ ettiği şeylerin değeriyle ölçülür.Anam babam sana fedâ olsun! diyen Sahabe misali, yahut bir İbrahim Edhem gibi tacını, tahtını, eşini, işini, evladını, malını, hülasa sevdiği her şeyi arkada bırakıp yüzünü yalnız Nura yönelten bir muhabbet kahramanıydı Mustafa Sungur.Onu yollara düşüren muhabbetiydi. Ona dağları, deryaları aştıran, ovaları geçtiren, hadiselerin korkunç dalgalarına göğüs gerdiren muhabbetiydi. Bir gül bahçesine girercesine çilehanelere, hapislere koşturan muhabbetiydiO muhabbet ki Mustafa Sunguru daha çocuk denecek yaşlarındayken Üstadın yakınlığına mazhar ve ona en has talebe eyledi. Nur Sultanın hayat-ı ma­ne­vi­yesini devam ettirme sırrına mazhar Fena fin-Nur bir yadigar-ı Bediüzzaman ve bir evlad-ı Resul-i Zişan oldu.O eşsiz muhabbet ve sadakatle safaya değil cefaya, çileye ve mih­nete talip oldu. Bütün dünyevî makam ve sevgilileri fedâ edip zindanları tercih etti. Çünkü onun gözünde hapishaneler saraydan farksızdı.Çünkü orada Üstadı vardı.İşte bu yüzden Sungur, hayatım hayatınla devam edecek! ve İstikbalde Nurun bayramları olacak. Ben o bayramları göremeyeceğim, sen o bayramları görecek ve gelip kabrimde bana anlatacaksın! müjdesine mazhar oldu.Hatta bu müjdeyi bir emir telakki edip öyle yaşadı. Nice aşılmaz zorluklara, sıkıntılara ve manilere rağmen Rusyanın değişik şehirlerine Nurlu müjdeleri ulaştıran Nurlu kafilenin başında yer aldı. Moskovaya, Tiflise, Baküye Sibiryaya defalarca gitti. Gittiği her yere Medrese-i Nuriye açtı. Müjde verdi, müjdelere mazhar oldu.Bu kitapta Kuran hizmetine adanmış kutlu bir ömrün, paha biçilmez anlarıyla, Nurlu hatıralarıyla muhatap olacaksınız. Sıradan gibi görülen bir sözün, bir işaretin, bir uygulamanın keşfedilmemiş nice hakikatlerin anahtarı olduğuna, karanlıkta kalmış pek çok gerçeğe ışık tuttuğuna şahit olacaksınız.Dünden bu güne ve istikbale ışık tutacak tarihî belge niteliğini taşıyan bu eserle Nurlu ufuklara yelken açmaya var mısınız?

Fedakarlık, kişinin fedâ ettiği şeylerin değeriyle ölçülür.Anam babam sana fedâ olsun! diyen Sahabe misali, yahut bir İbrahim Edhem gibi tacını, tahtını, eşini, işini, evladını, malını, hülasa sevdiği her şeyi arkada bırakıp yüzünü yalnız Nura yönelten bir muhabbet kahramanıydı Mustafa Sungur.Onu yollara düşüren muhabbetiydi. Ona dağları, deryaları aştıran, ovaları geçtiren, hadiselerin korkunç dalgalarına göğüs gerdiren muhabbetiydi. Bir gül bahçesine girercesine çilehanelere, hapislere koşturan muhabbetiydiO muhabbet ki Mustafa Sunguru daha çocuk denecek yaşlarındayken Üstadın yakınlığına mazhar ve ona en has talebe eyledi. Nur Sultanın hayat-ı ma­ne­vi­yesini devam ettirme sırrına mazhar Fena fin-Nur bir yadigar-ı Bediüzzaman ve bir evlad-ı Resul-i Zişan oldu.O eşsiz muhabbet ve sadakatle safaya değil cefaya, çileye ve mih­nete talip oldu. Bütün dünyevî makam ve sevgilileri fedâ edip zindanları tercih etti. Çünkü onun gözünde hapishaneler saraydan farksızdı.Çünkü orada Üstadı vardı.İşte bu yüzden Sungur, hayatım hayatınla devam edecek! ve İstikbalde Nurun bayramları olacak. Ben o bayramları göremeyeceğim, sen o bayramları görecek ve gelip kabrimde bana anlatacaksın! müjdesine mazhar oldu.Hatta bu müjdeyi bir emir telakki edip öyle yaşadı. Nice aşılmaz zorluklara, sıkıntılara ve manilere rağmen Rusyanın değişik şehirlerine Nurlu müjdeleri ulaştıran Nurlu kafilenin başında yer aldı. Moskovaya, Tiflise, Baküye Sibiryaya defalarca gitti. Gittiği her yere Medrese-i Nuriye açtı.... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski