Tristram Shandy Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri

James Boswell, 1760 baharında Okumamış olan var mı Tristram Shandyyi?Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? diye yazıyordu. Anglikan vaiz Laurence Sternein komik romanı Tristram Shandynin 1759un Aralık ayında Yorkta birlikte yayımlanan ilk iki cildi çıkar çıkmaz muazzam bir övgüyle ve biraz da şaşkınlıkla karşılanmış, ateşli bir edebiyat tartışmasına yol açmıştı. Sterne de bir yıl sonra şunları yazacaktı: Şehrin bir yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, öteki yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı, hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar. Gerçekten de, Orhan Pamukun, Nuran Yavuzun yoğun emeğinin ürünü bu çeviri için Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı... başlığı altında yazdığı sunuşta belirttiği gibi: hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan kahraman-anlatıcısının, ilk iki cildinde kendini dünyaya getirmeyi bile başaramadığı, ancak sonlara doğru bir yerde doğup çok da fazla etrafta görünmeden kaybolduğu bir romana ne denebilirdi? Öyle bir anlatıcı ki bu, kendini bahçede savaş oyunları oynamaya adamış amcası Toby ve yazarın bir otoportresi olan Vaiz Yorick gibi karakterler dururken, durmadan ilgimizi okumayı güneş gibi aydınlatır dediği bir dizi sapmay(l)a, konu dışına çıkış(l)a (İngilizcede digression) çeker: ... doğumdan önce nasıl, hangi tarihte peydahlandığını, babasının doğum, hayat üzerine görüşlerini uzun uzun anlatır gibi yapar. Ama bu konuların hiçbirinin üzerinde öyle uzun uzun durmaz. Bir ağacın bir dalından öbürüne sürekli yer değiştiren ve dur durak bilmez bir hızlı ve neşeli serçe gibi, hızla konudan konuya sıçrayarak ilerler. Çoğu zaman hikâyesinin nereye doğru gittiğini bilmediği izlenimini uyandırır okuyucuda. Ama metnin içindeki bazı uyarılardan ve kitabının yapısından Sternein romanını son derece planlı bir şekilde yazdığını söyleyen ve bunu cetvellerle kanıtlamaya girişen Shklovsky gibi ünlü eleştirmenler de vardır. (O.P.) Bir din adamı olan Sterne, kahraman-anlatıcısı Tristram Shandyye kitabının neredeyse temel izleği olan digression konusunda şunları söyletir: Bugün dünya yüzünde bir kitaba başlamak için bilinen birkaç yol vardır ve ben kendi seçtiğim yolun bunlardan en iyisi olduğuna eminim.---En azından dine en uygun yol bu---çünkü ben işe ilk cümleyi yazmakla başlar---ve ikincisini Kadir Tanrının yol göstericiliğine bırakırım. Ben karnımı doyurmak için değil meşhur olmak için yazıyorum demiş olan Sternein günümüzden iki yüz kırk yıl önce yazdığı, çok etkilendiği John Lockeun fikirler arası çağrışım görüşünün bir parodisi sayılabilecek ve yine çok etkilendiği Cervantesin Don Quijotesinden açık izler taşıyan bu kitap, kurmaca sanatının sonsuz olanaklarının bir övgüsü, sınırlarının da çarpıtılmış bir sergilenmesi olarak nitelendi. Sorbonneda İngiliz Edebiyatı hocası olan Émile Legouis, yazdığı kısa İngiliz edebiyatı tarihinde Sternei ve bu kitabı anlatırken şunları söylüyordu: Sternele roman dönüşür. Serüven artık romanda kendine yer bulamaz. En küçük, en önemsiz ayrıntı bile, dokunaklı ve komik tefekkürlerle zenginleşebiliyorsa, ne gerekir ki? Tristram Shandynin Hayatı ve Görüşlerini içerdiğini ilan eden kitap, kahramanın doğumu gerçekleştiğinde yarılanmış durumdadır. Herhangi bir şey, yazarın bitmez tükenmez bir parantez açması için mazeret olabilir. Yazar ayrıca, yıldızlar ve boş sayfalar gibi, yüzlerce üslup örneği göstererek okuru afallatmaktan da zevk alır. Ama bütün bu kaprisler aracılığıyla karakterlerini az bulunur bir nüfuzla canlandırır: gerçeklerin her zaman yalanladığı bilgiç fikirleriyle büyük Shandy, Tristramın babası; askercilik oynayan ve bir sineği bile incitemeyen yufka yürekli eski asker Toby amca; onun sadık takipçisi, efendisi kadar iyi kalpli ve eli açık Onbaşı Trim; Sternein kendisinin bir çeşit idealizasyonu olan vaiz Yorick. Bu karakterler, art arda küçük dokunuşlarla, az bulunur bir hayat ve canlılık kazanırlar. Ya merhamet ya da kahkahayla gözlerimizi sulandırırlar. Sterne, bazen santimantalistten farklı olan, bazen de ondan ayırt edilemeyen Shandyvari tipi yarattı. Shandycilik, ani mizaç değişiklikleri, muziplik, ıvır zıvırdan zevk alma, dalgınlık, dikkatsizlik, olanlara önem vermeme ve hepsinin üstünde iyi mizah demektir. Tristram Shandynin özgünlüğü --ve tabii ki edepsizliği-- hayranları (örneğin David Hume otuz yıldır bir İngilizin yazdığı en iyi kitap diyordu, her ne kadar hemen ardından aslında kötü diyerek görüşünü mahvetse de. Gene de bu hayran ve savunucular içinde en coşkulu ve en veciz sözü eden, geleceğin ABD başkanı Thomas Jefferson olmuştu: Sternein yazıları, daha çok, şimdiye kadar yazılmış en iyi ahlak düzenini oluşturur) gibi muarızlarını da hemen buldu karşısında: Gene Orhan Pamukun aktardığı gibi: Sezgileri, nükteleri, vecizeleri, taşı gediğine koymasıyla İngiliz edebiyatının en zeki yazarlarından biri olan Samuel Johnson bile o kuralcı öğretmen yanıyla elinizdeki bu romana sabırsız bir anlayışsızlıkla yaklaşmış ve Tuhaf olan hiçbir şey kalıcı olmaz, demişti, Tristram Shandy kalıcı olmayacak. Ama Tristram Shandy, Johnsonın bu kasvetli hükmünü yalancı çıkardı: İki yüz kırk yıldır --başta İngilizce olmak üzere-- pek çok dilde okunuyor. Artık Türkçede de okunacak: Okumayacak olan var mı Tristram Shandyyi? Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? TADIMLIKHerkesin Böyle Bir Amcası Olmalı...Hepimiz böyle bir amcamız olsun isteriz. Tristram Shandy gibi hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan bir amca. Babamız ya da yengemiz, bu amca gevezeliği iyice uzatıp, hikâyesinin kıvamını kaçırdığında yeter artık! diyeceklerdir. Çocukları korkutuyorsun, bıktırıyorsun. Oysa yalnız çocuklar değil, yetişkinler de amcanın bu bitmek tükenmek bilmeyen hikâyesinin, dinleye dinleye alışıp tiryakisi olmuşlardır bile. Bir kere alıştıktan sonra bu amcanın sesini sürekli dinlemek isteriz çünkü.Bir sesi, bir anlatıcıyı bu derecede alışıp sevmeye benzeyen başka çok şey vardır hayatta: Kalabalık işyerinde, askerde, okulda, eski arkadaşların buluşma toplantısında bu kişiyi her şeyden önce sesinden tanırız. Kimi zaman onu dinlemeye o kadar alışırız ki, ne anlatacağını merak ettiğimizden değil, yalnızca sesini duymak için konuşmasını isteriz. Bu amca, sahneye çıktığında daha ağzını açmadan seyircilerin gülmeye başladığı oyuncuya da benzer, her konuda bir fikri olan o çokbilmiş komşuya da. Kafasından geçen her şeyi hikâyv e yazı konusu yapabilmesiyle bizim köşe yazarlarımızı da hatırlatır. Hayatta böyle bir anlatıcıya, böyle bir sese alıştığımızda başımızdan geçen ve çok iyi bildiğimiz olayları bir kere de onun sesinden dinlemek, onun benzersiz bakışından görmek isteriz. Üst katta oturan ve her gün bir süre mutlaka görülen bir akraba, ya da günlerinizi hep birlikte geçirdiğiniz manga arkadaşları gibi, onun sesini duymak bazan öyle bir alışkanlık olur ki, bazen bütün hayat ve dünya o anlattıkça varoluyor bile sanabiliriz. Herkesin böyle bir amcası olmalıdır?....Orhan Pamukun önsözünden

James Boswell, 1760 baharında Okumamış olan var mı Tristram Shandyyi?Böyle kötü yetişmiş ölümlü olabilir mi? diye yazıyordu. Anglikan vaiz Laurence Sternein komik romanı Tristram Shandynin 1759un Aralık ayında Yorkta birlikte yayımlanan ilk iki cildi çıkar çıkmaz muazzam bir övgüyle ve biraz da şaşkınlıkla karşılanmış, ateşli bir edebiyat tartışmasına yol açmıştı. Sterne de bir yıl sonra şunları yazacaktı: Şehrin bir yarısı kitabıma ağır hakaretler ediyor, öteki yarısı göklere çıkarıyor; işin hoş yanı, hem hakaret ediyor hem satın alıyorlar. Gerçekten de, Orhan Pamukun, Nuran Yavuzun yoğun emeğinin ürünü bu çeviri için Herkesin Böyle Bir Amcası Olmalı... başlığı altında yazdığı sunuşta belirttiği gibi: hiç durmadan anlatan, anlattığına kendini kaptırıp giden, şakaları, kelime oyunları, gevezelikleri, bizi hayret ettirebilme yeteneği, tuhaflıkları, saçmalıkları, çocuksuluğu, saplantıları ve takıntılarıyla bizi hep gülümseten, akıllı, zeki, kültürlü, görmüş geçirmiş, ama bir yanıyla da hep muzip bir çocuk kalmış olan kahraman-anlatıcısının, ilk iki cildinde kendini dünyaya getirmeyi bile başaramadığı, ancak sonlara doğru bir yerde doğup çok da fazla etrafta görünmeden kaybolduğu bir romana ne denebilirdi? Öyle bir anlatıcı ki bu, kendini bahçede savaş oyunları oynamaya adamış amcası Toby ve yazarın bir otoportresi olan Vaiz Yorick gibi karakterler dururken, durmadan ilgimizi okumayı güneş gibi aydınlatır dediği bir dizi sapmay(l)a, konu dışına çıkış(l)a (İngilizcede digression)... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Profil Resmi
10 puan

Ciddi anlamda çok güzel bir kitap yurtta yatağımın ucundadır her zaman açıp altını çizdiğim cümleleri tekrar tekrar okurum

10 puan

Tristram Shandy'yi çok çok kısa özetlersek; birçoğumuz gibi ne kadar çabalasa da şekle sokulamayan bir hayat yaşayan Tristram kendi hayat hikâyesini yazmaya çalışıyor. Ama elinden kaçıyor, çünkü hayat çok zengin, dopdolu. Sanatla bütününü sarmalamak kolay değil. Hikâyesini doğumu ve öncesiyle anlatmaya başlıyor, babasının kendisi üzerine kurduğu ama bir türlü tutmayan planlarla devam ediyor.

Konu hikâyeden hikayeye atlıyor. Arada durup yazmaya çalıştığı metinden bahsedip sonra “o değil de şu” misali başka bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Sürüsüne bereket karakter ve hikâye var. Adı Tristram Shandy ama daha çok babası, Toby amcası ve Toby'nin adamı Onbaşı Trim etrafında dönüyor anlatı. Bir de Yorik var mesela. Oğuz Atay'ın Olric'inin ilham kaynağı olduğu söyleniyor.

Sterne bir din adamıymış. Din adamlarından belli bir ciddiyetin üzerinde olması beklenir ama Shandy mizahi ve enerjik bir üslupla yazılmış. Arada metne boşluklar, renkli sayfalar, noktalar moktalar koyup okura nefes aldırıyor.
Tam anlamıyla kopuk kopuk ama bir o kadar da keyifle okunan bir eser. Orhan Pamuk çok haklı, harika kitaplar onlardan bir şeyler öğrenmek için değil, onlardan zevk alıp mutlu olmak için okunmalı.

Kitabı bitirdikten sonra kitaptan esinlenerek çekilen Tristram Shandy: A Cock and Bull Story'yi seyrettim.
Sinemaya uyarlanamayacak kadar geniş bir kitap olduğundan filmde çok zekice bir oyun var: “Tristram Shandy'inin sinemaya uyarlanmasının filmi”.
Film oyuncuların makyajıyla başlayıp hızlandırılmış bir şekilde kitaba giriyor. Tıpkı kitapta yazarın hikâye anlatmayı kesip hikâyesini yazmasına değinmesi gibi filmde de bir anda hikâye duruyor set ekibi ve yönetmen ortaya çıkıyor ve filmde neler yapabileceklerini konuşuyorlar.
Çok iyiydi; kitap da film de.

9 puan

başka bir kitapta daha bu kadar çok yorulduğumu hatırlamıyorum, sanki kitap bitmemek için savaştı benimle.


Baskı Bilgileri

661 sayfa


ISBN
975363143X

Etiketler: öykü

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

muganda Fatih Özdemir
2 kişi

Okumuşlar

fakara bulantılızerdust helif noreman leuhrall
27 kişi

Okumak İsteyenler

atalante hkcanan semen2 Monika Devilkin
32 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski