Köpekleşmenin Tarihi

İhtişam ve sefaletIKâbe kokusu sinmiş büyük çınarların gölgelerinde. Kırk masaldan yorgun düşmüş. Bir adım daha atsa ah feryad ölecek. Ulu dağlar gibi tahammülle bastonlarına tutunmuş, heybet ve bahtiyarlık dolu ihtiyarları.Yaldızlı harflerle başları sarıklı. Şehirden büyük mezarlıkları. Ölmüş ve gömülmüş tarih. Bedenlerimizi bir türlü terketmeyen rüzgârları. Serinlettikçe duayla beslenen ağaçları.Koşumları elmas, zümrüt, sırmayla süslü beyaz atlar. Beyazlar giymiş çocuklar. Melekler gibi gümüş kandiller ışığında Kuran okunan duman renkli sabahları.Senenin en güzel mevsimi çayırları. Boyunlarına zafer çelengi takılmış beyaz kuzular. Çiğnedikçe çimenleri, kokusu kuş cıvıltıları gibi yükselen baharları. Ölçülü bir azamet, debdebe içinde beyaz mermerli yüksek kubbeler. Gibi yükselen servilerin önüne uzanmış al eteklik giymiş akşamları. Bulut sarıklı dervişleri.Gözleri şenlendiren ziyaret yeri gibi kadınları. Uzak dağlar gibi gizemli. Dünyanın en güzel manzarası, fazilet ve saadet yeri odalarında kutsal emanetler gibi saklı.Bir şarkı gibi asaletle, feryatları göklere yükselen turları. Rengarenk lale, sümbül dolu baharların kokusunu bastıran. Dürüst insanların çok şükür sesleriyle yorgun düştüğü fırınlarından yükselen ekmek kokuları.Güvercinler, leylekler, asmalar, köşkler! Gölgeli geniş avlular! Kayıklar gibi yanyana üçyüz odalı yüzlerce saray! Ahenkle düzenlenmiş kamelyalar, bulutlarla selamlaşan ağaçlar, havuzlar, yaseminler! Şadırvandan havuzlara fısıldaşarak binbir nazla dökülen sular. Müzik, kahve ve afyon içmiş şerbetler! Bahçe duvarlarına öpüşerek sarılmış hanımelleri!Seyreden herkes dünyayı hiçe sayar.Gümüş buhurdanlıklar, anber, sarı sabır, saygı kokan odalar! Ağır nağmelerinde en derin uykuların nehirleri gibi akan tanbur sesleri!Akışı en tatlı bu nehre açılan bahçelerde, her akşam pırıl pırıl ışıklar yüzmeye gelir, her yaz, tabiat burada gezmeye gelir. Geniş gözleri alınlarında yakışıklı siyah sakallarıyla güneşlenen paşaların rüyaları!Kıldan ve yünden abalar giymiş yüksek yaradılışlı insanlardı! Kalplerdeki hüzün ve kederle göklerin alnından ateşi alıp... Aşk yuvaları dergâhlarında seyyareler gibi zevk ve vecdle döndüler. Ki, aşkları neşeyle ruhları temizlemekti. Ki onlar, manevi sarhoşluk ve tevazuyla bir imparatorluk kurdular!Otuzbin kafir kırıldı, kalanı aman diledi. Ganimetlerle her bir gemiye bin kız, binbeş kafir oğlan tıkıldı. Uzak ülkelerin fethinden dönen, zincirlerine bağlanmış yüzlerce kürekçi esir dolu kadırgalar! Yeniden bir daha gördüklerinde Marmaradan en güzel sözlerle okşanmış bu şehri, sevinç çığlıklarıyla naralar atan, mermer alınlı, gür saçlı levendlerin geniş sakalları!..Tavanları yaldızlı, duvarları çini. Sedef, fildişi, zeytin ağacı kakmalı çekmecelerle Hind sultanlarının hediyeleri saklı. İpek halılar üstünde beline kadar inen yüzlere örgü. Her bir teli inciler, zümrütlerle süslü simsiyah saçlı cariyeler. Ki, küçücük minik dudaklarda ne derin kudretler vardı, gül kokusu yanaklarında en derin sevinçler vardı. Alınları tavus kuşu, şakakları kıpkırmızı alev renklerle süslü sultanların, bir düş gibi gülümsemesini bekleyip, yaygaralarını teselli eden hanım sultanların, dolu gözlü, iç çekişleri!Karadenizden tereyağ. Egeden zeytinyağ. Afrikadan köle taşıdı gemiler! Zehri gösteren Çin toprağından kırk deve yükü, sultan sofrasına özel sırlı kâseler! Yeminle birbirlerine bağlanmış. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Türkler! Göğün altında bütün kanunların üstünde sultan. Ahlâk, cömertlik ve zerafetle onyedi yaşında yedi dil bilen şehzadeleri. Boğazın eşsiz sularında tebdili kıyafet sultanlar, kadir gecelerinde okunmuş güvercinler kılığında. Nuhun gemisinde yoktu bu kadar çeşit millet. Güzellik peygamber güvercinleri gibi asaletle süzüldü göğünden. Mevsimlerden mevsimlere kayıklarla gidilir. Bir odasında masallar, gulyabaniler anlatılıp çıtır çıtır eşelenen mangallar. Bir bahçesinde yakasından eteklerine kadar rahleler gibi açılıp kurulmuş gül ağaçları!Ki onlar, gönül hoşluğuyla inançlarını yaşayıp öldüler. Tarihin bu eşsiz şehrini Allaha emanet edip, gittiler!..

İhtişam ve sefaletIKâbe kokusu sinmiş büyük çınarların gölgelerinde. Kırk masaldan yorgun düşmüş. Bir adım daha atsa ah feryad ölecek. Ulu dağlar gibi tahammülle bastonlarına tutunmuş, heybet ve bahtiyarlık dolu ihtiyarları.Yaldızlı harflerle başları sarıklı. Şehirden büyük mezarlıkları. Ölmüş ve gömülmüş tarih. Bedenlerimizi bir türlü terketmeyen rüzgârları. Serinlettikçe duayla beslenen ağaçları.Koşumları elmas, zümrüt, sırmayla süslü beyaz atlar. Beyazlar giymiş çocuklar. Melekler gibi gümüş kandiller ışığında Kuran okunan duman renkli sabahları.Senenin en güzel mevsimi çayırları. Boyunlarına zafer çelengi takılmış beyaz kuzular. Çiğnedikçe çimenleri, kokusu kuş cıvıltıları gibi yükselen baharları. Ölçülü bir azamet, debdebe içinde beyaz mermerli yüksek kubbeler. Gibi yükselen servilerin önüne uzanmış al eteklik giymiş akşamları. Bulut sarıklı dervişleri.Gözleri şenlendiren ziyaret yeri gibi kadınları. Uzak dağlar gibi gizemli. Dünyanın en güzel manzarası, fazilet ve saadet yeri odalarında kutsal emanetler gibi saklı.Bir şarkı gibi asaletle, feryatları göklere yükselen turları. Rengarenk lale, sümbül dolu baharların kokusunu bastıran. Dürüst insanların çok şükür sesleriyle yorgun düştüğü fırınlarından yükselen ekmek kokuları.Güvercinler, leylekler, asmalar, köşkler! Gölgeli geniş avlular! Kayıklar gibi yanyana üçyüz odalı yüzlerce saray! Ahenkle düzenlenmiş kamelyalar, bulutlarla selamlaşan ağaçlar, havuzlar, yaseminler! Şadırvandan havuzlara fısıldaşarak binbir nazla dökü... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Profil Resmi
8 puan

Bir millet kendini nasıl değersizleştirir, sınırlar aşağılık hale getirir. Nihat Genç alışageldiğimiz öfkeli üslubuyla anlatıyor.


Baskı Bilgileri

219 sayfa


ISBN
9757997279

Diğer baskılar


Etiketler: makale, roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Akmamdiyennehir
1 kişi

Okumuşlar

fakara mizahınkarası vurdugol RUDO erhanu
33 kişi

Okumak İsteyenler

ehlifasil neyc Sfenks silarsln
4 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski