Doğu ve Batı Arasında

Doğu ve Batı Arasındada ünlü Fransız felsefeci, psikanalist ve feminist Luce Irigaray günümüz tarihsel uğrağında ...e göre öteki anlayışına göre yapılanmış toplumsal bağın sadece burkulmakla kalmayıp alenen düğümlendiğini ilan etmekte ve bu düğümü özerk öteki anlayışına dayanan yeni bir toplumsal bağ oluşturma mücadelesiyle çözmeye çalışmaktadır. Irigarayın Batıda Kanttan bu yana yerleşmiş özerk ben olarak kendi anlayışının yerine özerk öteki olarak kendi anlayışını önermesi devrimci bir anlam taşır.Bu anlamda Irigaray, yeni bir demokrasi çağrısı yapmaktadır. Göğün uhreviliğinin yeri kuşatıp, dölleyip kutsayamayacağı; yerin, sonluluğun, dünyalılığın bizzat bir farklılık olarak yetkinleşeceği bir dünya çağrısıdır bu. Bu çağrıyı dile getirirken Irigaray hep yapageldiği gibi bu kitabında da Batı kültürünün ataerkil temellerini ortaya çıkarmaktadır. Böylece bir kadın kültürünün doğması için çaba göstermekte; iki farklı cinsten iki farklı özne tarafından deneyimlenen ve yaşantılanan bir farklılık kültürü tasarımı geliştirmeye girişmektedir. Bu değerlendirmeler ışığında cinsiyet farklılığı paradigmasını yeniden temellendirip, bu paradigmaya dayandırdığı farklılıklara saygılı iki özneli bir kültür modeli ile evrensel düzeyde çeşitlilik içinde bir birarada mevcudiyet modeli türetmeye çalışmaktadır. Cinsiyetli özneler olarak erkekleri, kadınları ve aralarındaki ilişkileri kavramlaştırma tarzı açısından Batı dünyası Irigaraydan daha ilginç bir figüre daha sahip değildir. Irigarayın düşüncesine içinde yaşadığımız dünyanın her açıdan vahşileşen yüzünü eleştirmekten ve buna karşı bir çözüm üretmekten yana olan hiç kimse kayıtsız kalmamalıdır.

Doğu ve Batı Arasındada ünlü Fransız felsefeci, psikanalist ve feminist Luce Irigaray günümüz tarihsel uğrağında ...e göre öteki anlayışına göre yapılanmış toplumsal bağın sadece burkulmakla kalmayıp alenen düğümlendiğini ilan etmekte ve bu düğümü özerk öteki anlayışına dayanan yeni bir toplumsal bağ oluşturma mücadelesiyle çözmeye çalışmaktadır. Irigarayın Batıda Kanttan bu yana yerleşmiş özerk ben olarak kendi anlayışının yerine özerk öteki olarak kendi anlayışını önermesi devrimci bir anlam taşır.Bu anlamda Irigaray, yeni bir demokrasi çağrısı yapmaktadır. Göğün uhreviliğinin yeri kuşatıp, dölleyip kutsayamayacağı; yerin, sonluluğun, dünyalılığın bizzat bir farklılık olarak yetkinleşeceği bir dünya çağrısıdır bu. Bu çağrıyı dile getirirken Irigaray hep yapageldiği gibi bu kitabında da Batı kültürünün ataerkil temellerini ortaya çıkarmaktadır. Böylece bir kadın kültürünün doğması için çaba göstermekte; iki farklı cinsten iki farklı özne tarafından deneyimlenen ve yaşantılanan bir farklılık kültürü tasarımı geliştirmeye girişmektedir. Bu değerlendirmeler ışığında cinsiyet farklılığı paradigmasını yeniden temellendirip, bu paradigmaya dayandırdığı farklılıklara saygılı iki özneli bir kültür modeli ile evrensel düzeyde çeşitlilik içinde bir birarada mevcudiyet modeli türetmeye çalışmaktadır. Cinsiyetli özneler olarak erkekleri, kadınları ve aralarındaki ilişkileri kavramlaştırma tarzı açısından Batı dünyası Irigaraydan daha ilginç bir figüre daha sahip değildir. Irigarayın düş... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski